We had him traducir turco
2,332 traducción paralela
We had him flying into Geneva as an Irishman named Ted O'Leary.
adı ted o'leary olan irlandaliyla cenevre uzerinde uctuk.
Your boy Heisenberg, thought we had him already.
- Adamın, Heisenberg. - Onu yakaladığımızı düşünüyorduk.
We had him locked away for good.
Sonsuza kadar kilit altında tutulması gerekirdi.
We had him up on a minor drug charge last year.
Geçen yıl ufak bir uyuşturucu sabıkası varmış.
We haven't seen him for days and I just had some hard arse round looking for him.
Kaç gündür görmüyoruz. Bugün de serserinin biri onu arıyordu.
We went all the way to Florida to track him down, to only find out that he had passed away months before the bowling alley had actually occurred.
O'nun izini sürmek için tüm Florida'yı dolaştık geçtiği herhangi bir yolu bulabilmek için bowling salonu olayının üzerinden aylar geçmişti.
If anybody in the organisation finds out that we had a chance to bring him in and that we fucked that opportunity up, guess what?
Eğer örgütteki biri onu teslim alma şansımız olduğunu anlar, Ve bu fırsatı teptiğimizi öğrenirse, bil bakalım ne olur?
We finally had him.
Onu sonunda yakalamıştık.
No, he wanted to know what we had in the files on him.
Hayır, elimizde onunla ilgili ne gibi dosyalar var bilmek istedi.
Now, we all called him "peaches" 'cause, uh, he had a-a peach tree...
Şeftali ağacı olduğu için ona "şeftali" der- -
I wish that I had someone who would be there for me, and I could be there for him, and we could just dive into it together.
İstiyorum ki birisi yanımda olsun, ben onun yanında olabileyim. Beraber yaşayalım ilişkiyi.
In "at dusk we die", I had my psychotic paralegal kill her abusive boss and put him in a pottery kiln.
"Alacakaranlıkta Ölüm" de, psikozlu avukat yardımcısına, küfürbaz patronunu öldürtüp çömlek fırınına koydurtmuştum.
We see that you still had him on the payroll.
Maaş çizelgesinde ismi hâlâ mevcut.
He has had as much time to study us as we have had to study him.
Bizim onu incelediğimiz kadarıyla o da bizi inceledi.
Because we have had him for over 25 years. I know every damn thing about it.
Geçirdiğim 25 yılın ardından onun hakkında her şeyi detayıyla bildiğim için.
Listening to everyone, I realize we all loved Harley and none of us really knew much about him- - where he came from, who his family was, if he had a family.
Sizi dinlerken Harley'yi hepimizin sevdiğini fark ettim. Aslında hiçbirimiz, hakkında pek bir bilgiye sahip değildik. Nereden geldiğini, ailesinin kim olduğunu, ailesi olup olmadığını bilmiyorduk.
- We had to clear him first, didn't we?
Yapma. - Önce onu temize çıkarmamız gerekiyordu, değil mi?
We've had vinny for over a month now, and she just wants him back?
Vinny'yi alalı bir aydan fazla oldu,
Look, we had a crazy day and I was picking him up and things got out of control. I'm so sorry.
Çok üzgünüm.
Yeah, we should have killed him when we had the chance.
Evet, şansımız varken onu öldürmeliydik.
When we found him, he was scraping by on 6 grand a week in a timeshare scam, so we had to drag him out of the gutter.
Onu bulduğumuzda devre mülk tezgahından kaldırdığı haftalık 6 bin dolarla güç bela geçiniyordu. Biz de onu bu bataktan sürükleyerek çıkartmak zorunda kaldık.
We had to pull him out.
Onu oradan çıkartmak zorunda kaldık.
Just let him have fun. Okay, he was having fun, and then he had one little hiccup during a dress rehearsal, and now we're saying throw in the towel.
Sadece izin ver de eğlensin. ve şimdi de ona havlu atmasını söylüyoruz.
I could always give him a pass for what he did to Frances and me, since we both had the bad sense to choose him, but betraying his only son?
Frances ve bana yaptıklarını her zaman sineye çektim, çünkü ikimizde onu seçmek gibi bir yanılgıya düşmüştük, ama kendi oğluna ihanet etmek mi?
Of course, with the feds sniffing around, we had to spirit him away under cover of night.
Tabii, etraftaki federaller yüzünden, farkedilmemesi için onu gece yolladık.
Well, we told him we had a witness, but didn't tell him that the witness had died in a car crash.
Tanık var dedik ama tanığın kazada öldüğünü söylemedik.
We had a lot of respect for him.
Ona çok saygı duyardık.
We had this tradition where I would box my father every Friday night, and the first time I knocked him down, I'd get to sign up for the golden gloves.
- Bir geleneğimiz vardı Cuma geceleri babamla boks yapardık onu yere ilk serdiğimde Altın Eldiven için başvurdum.
Planted him there last night, in case we had any early arrivals.
Erkenden gelenler olabilir diye dün gece onu oraya yerlestirdik.
You find some uranium? The man that we, we just found murdered in this room, I, I just saw him taking pictures of a girl that he had...
Az önce odadaki öldürülmüş adam onu, bir kızın resmini çekerken gördüm.
We had no idea what he was up to until we found him dead.
Onu ölü bulana kadar ilgisini bilmiyorduk.
We had to catch him and throw him underground real quick.
Yakalayıp yeraltına atıverdik.
You know, we had some problems when I was growing up, but... nothing we couldn't get through without him shooting'me.
Bilirsin, ben büyürken bazı problemlerimiz oldu ama... onun bana vurması dışında hiçbir şey bizi birbirimizden ayıramazdı.
It just happens the bike I had last year was sold to a bloke on the Isle of Man, and I've begged and pleaded with him to see if we can borrow the swinging arm back out of his bike, to put back in my new bike for this year
Geçen yıl Isle of Man da yarıştığım motorun bloğunu satmıştım ve o kişiden sattığım motorun salıncağını bu seneki motorum için ödünç istedim
Because we had that time with him, it's made us who we are. It's made them who they are.
Onlarla bu ana sahibiz ve yaptıklarımız bizi biz yapan şeydir
We were given a list of Mr. Marwat's daily activities, and of all the guards posted to his detail, you seem to be the one who had the most contact with him.
Bize Bay Marwat'ın günlük aktivite listesi verildi, bu ayrıntılara bütün gardiyanlar da dahil edilmiş, onunla en çok görüşen kişi olarak siz görünüyorsunuz.
When we were preparing him for his show, he had to learn four jazz standards.
Onu gösterisine hazırlıyorduk. 4 standart caz kalıbı öğrenmeliydi.
We've had him under lockdown out there since morning.
Sabahtan beri elimizde tutuklu tutuyoruz.
He had dark green ink on his fingers before we brought him in.
Onu buraya getirmeden önce parmaklarında koyu yeşil mürekkep varmış.
If we'd had a chopper, we wouldn't have lost him.
Helikopterimiz olsaydı onu kaybetmezdik.
We had a shadow on Jay Wratten, then he did us a favour, lost his head and we followed him in.
Jay Wratten'ı gözlüyorduk sonra o bize bir iyilik yaptı kendini kaybetti ve biz de onu takip ettik.
He heard we think it was him had Harvey Wratten killed.
Harvey Wratten'ı onun öldürdüğünü düşündüğümüzü duymuş.
We never had any trouble till the likes of him came along.
O gelene kadar böyle sorunlarımız hiç olmamıştı.
We had to bring him to his senses.
Onun aklına başına getirmemiz gerekiyor.
We've had our differences, but this time I was prepared to support him, stay behind, as long as we had enough volunteers to keep the mission going.
Farklılıklarımız vardı ama bu kez onu desteklemeye hazırdım görevin devam etmesine yetecek kadar adam bulana dek onu destekledim.
We had to put him on a diltiazem drip to regulate his heart.
Kalp atışlarını düzenlemek için serumla diltiazem vermek zorunda kaldık.
Yeah, well, we had to put him to sleep yesterday morning
- Şey dün sabah onu uyutmak zorunda kaldık.
We had already known him open.
Açılacağını önceden biliyorduk.
If all I had were fighters, we would go and we would find him, but I have 200 civilians to worry about.
Şayet elimde sırf savaşçılar olsaydı gidip onu bulurduk. Ama endişelenmem gereken 200 sivil var.
We don't know what they had him doing all those months.
Onca ay ona ne yaptıklarını bilmiyoruz. Biliyorum.
You see, what had been spun as a dying accusation was, in fact, the ultimate profession of love, uttered by Harry, so we're told, with a smile on his face, a final tip of the hat to the woman that loved him so indescribably, and who ultimately granted him that wish to live - - and, if need be, to die - - on his own terms.
Görüyorsunuz işte, ölüm anında yapılan bir suçlamaya benzetilen söz, aslında Harry tarafından ve anlatılana göre yüzünde bir gülümseme ile dile getirilen bir aşk yemini olmuş ona tıpkı dilediği gibi, kendi istediği koşullarda yaşama ve gerektiğinde ölme şansını veren ve onu tarif edilmez şekilde seven kadına son bir kez şapkasını çıkartması olmuştur.
we had a 51
we had a good run 29
we had a lot of fun 17
we had 178
we had a great time 50
we had sex 105
we had a good time 40
we had a deal 523
we had so much fun 21
we had lunch 20
we had a good run 29
we had a lot of fun 17
we had 178
we had a great time 50
we had sex 105
we had a good time 40
we had a deal 523
we had so much fun 21
we had lunch 20