We played traducir turco
1,838 traducción paralela
It would be great if we played together someday.
Eğer bir gün birlikte çalarsak ; eminim harika olur.
What, he didn't tell you how we played poker for you?
Senin için poker oynadığımızı söylemedi mi?
We heard you bet on the last guys we played.
Duyduk ki son oynadığımız adamlara da para yatırmışsın.
Absolutely... so those dudes we played kind of act like they knew you.
Hem de nasıl. Son oynadığımız adamlar, seni tanıyormuş gibi davranıyorlardı.
- Yes, sure - we played together.
- Elbette. Beraber çalardık.
Millie, you remember how much fun we had the other day when we played?
Millie, geçen gün ne kadar eğlendiğimizi hatırlıyor musun?
Brian and I sat at our desks... and we played solitaire.
Brian ve ben oturup kağıt oynadık.
That we played airplane. And laughed when we fell off the bed. Right, Mom?
Pilotçuluk oynadığımızı..... ardından yataktan düşüp buna güldüğümüzü.
We played Scrabble all evening.
Bütün akşam kelime oyunu oynadık.
'Cause we can't play in the finals the way we played today.
Çünkü finallerde bugünkü gibi oynayamayız.
We played Scrabble with Victor and his mom.
Victor ve annesiyle Scrabble oynadık.
When we were little, we played cowboy all the time.
Küçükken, durmadan kovboyculuk oynardık.
When we played chess earlier, you were terrific, and I can't wait to play you again.
Bugün satrançta olağanüstüydün ve seninle tekrar oynamayı sabırsızlıkla bekliyorum. İyi geceler.
- First we played proctor, then...
- İlk olarak soruları sordum, daha sonra...
What was the one we played last week with that- - oh, Dirty Sanchez.
Geçen oynadığımız neydi, birlikte... oh, Kirli Sanchez.
We played jokes.
Şakalaştık.
A few beers after work or when we played pictionary.
İşten çıktığında yada kart oynarken... bir iki bira sadece.
We played the crippled football stars not giving up.
Kötürüm futbolcular pes etmez oyunu oynadık.
I want y'all to think back to September when we played Arnett Mead.
Herkesten geçen eylül de Arnett Mead ile oynadığımız maçı düşünmesini istiyorum.
We played on a kind of flat area over there with,
Şurada düz bir yerde çalıyorduk.
Documented every bridge game we played With harry and doris.
Harry ve Doris'le oynadığımız her briç maçını belgelerdi.
We played other games.
Hayır.
We played tennis together all the time. - We...
Her zaman beraber tenis oynardık, biz...
We played in a theater, with about 3000 places.
Japonya'ya ilk gelişimizde bir sinema salonunda çalmıştık. Sanırım 3.000 koltuklu falan bir salondu ve herkes koltuğunda oturuyordu.
And while we played, the plaatsaanwijzers that everyone sat down.
Yani, biz orada... durmuş çalıyoruz ve aniden tüm teşrifatçıların şunu yaptığını gördük.
When we played in Turkey sang there people, and they did so with their hands.
Türkiye'de çaldığımızda kitle içinde her zaman insanlar görüyorsun, bizimle birlikte söylüyorlar ve elleriyle böyle yapıyorlar.
I cannot help to wonder what part we played in all this.
Bunun böyle olmasında nasıl bir payımız olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Me and you, whatever the hell this is now, always had one thing we played out together.
Sen ve ben, şu an olanlar ne olursa olsun her zaman sadece bir şeyi birlikte yaptık.
We played soccer once. So what?
Dan, Yale'de takıldık ve birkaç maç yaptık.
"We played 50 games,"
Ama biz 50 maç yapmıştık.
Our uniforms were nice, until we played them.
Onlarla oynayana kadar formalarımız iyiydi.
They haven't played anywhere near the competition we played.
Onlar bizim oynadığımız yerlerin yakınlarında bile oynamadılar.
I mean, if we hadn't played hardball, they would've stolen this one too.
Biz sağlam pabuç olmasaydık bunu da çalarlardı kesin.
We just played for the other team.
Sadece biz karşı taraftaydık.
Well, what you said played great in the hall, and, uh, you got an internal bump in our polls, but not the bump we'd hoped for.
Söylediklerin çok iyi etki yaptı ve anketlerde içten bir yükselme yaptı ama umduğumuz kadar değil.
If you actually played the whole game, we'd probably have won.
Oyunun tamamında oynasaydın, kazanabilirdik.
You may be telling the truth, Mr. Mason, but we have no physical evidence tying julia to the crime, so, unfortunately for you, she's played you perfectly.
Doğru söylüyor olabilirsin. Ama Julia'yı suça bağlayan somut kanıtımız yok. Yani şansına küs, seninle kusursuz bir oyun oynamış.
We haven't played that game in ages.
Çoktandır bu oyunu oynamamıştık.
You should have told us you weren't paying us before we fucking played, then we wouldn't have fucking played.
Kimse beni arayıp, yoldayım demedi. Bize çalmadan önce ödeme yapmayacağını söyleseydin biz de o zaman çalmazdık.
Come on, man, we haven't played golf in forever.
Hadi, ahbap, uzun zamandır golf oynamadık.
We're gonna go out and play our songs like we've never played them before : competently!
Çıkıp, şarkılarımızı söyleyeceğiz. Daha önce hiç yapmadığımız gibi, biraz yeteneklice!
These are the highest stakes we've ever played for.
Bu uğruna yarıştığımız en yüksek ödül.
Played it cool when SWAT stopped you, but when my partner here took a second look, and you knew we were going to check inside your van -
SWAT seni durdurduğunda iyi oynadın. Ama ortağım bir saniye baktı ve minibüsünün içine bakacağımızı anlamıştın.
We've been played from the start.
Başından beri oyuna getirildik.
I played soccer with all those guys. But I kept scoring for the other team, so we respectfully parted ways.
Onlarla futbol oynardım ama diğer takıma sayı yapmaya devam edince düzgünce yollarımızı ayırdık.
And we went and played open-mic night.
Gidip, açık mikrofon gecesinde çaldık.
When we were kids, whatever role Deb assigned me- - Evil monster, treacherous nazi, horrible alien- - I played them to perfection.
Çocukken, Deb'in bana verdiği her rolü- -... kötü canavar, hain Nazi, korkunç uzaylı- -... hepsini de mükemmel oynadım.
we went back to her house and played till dark.
Evlerine gittik ve akşam oluncaya kadar oyun oynadık.
And I don't care what that blood says, I say we're being played.
Bu da kulağa iyi geliyor. Kanın söyledikleri umurumda değil.
Well, trust us when we tell you that Paddy's Pub played an extremely important part in history.
Bize güvenin, size Paddy's Pub'ın tarihte nasıl inanılmaz bir rol oynadığını anlatalım.
If we were to fast-forward, you would see mr. Raimes played craps all night long.
Eğer videoyu ileri alırsak, Bay Raimes'in gece boyunca barbut oynadığını görebilirsiniz.