English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ W ] / Whereas i

Whereas i traducir turco

399 traducción paralela
A lovely model who cheated on me... with friends and then confessed to me in tears... whereas I had not forbidden her... to cheat but to tell me about it!
Güzel bir manken beni arkadaşlarıyla aldatmış ve bunu gözyaşları içinde itiraf etmişti. ... gerçi onu affetmedim aldattığı için değil bunu bana anlattığı için!
"Whereas I have received information that sundry persons have, " at several times, assembled themselves in armed bodies,
" Bazı kişilerden aldığımız bilgiye göre,
Whereas I'm red as a lobster.
Ben ise ıstakoz gibi kızardım.
Furthermore, no connection whatsoever has been established... between Walter Neff and Mrs. Phyllis Dietrichson... whereas I am now able to report that such a connection has been established... between her and another man.
Ek olarak olaydan sonra Walter Neff ile Bayan Phyllis Dietrichson arasında hiçbir görüşme olmadı. Ama şuanda söyleyebiliyorum ki o ve başka biri adam arasında sürekli görüşme gerçekleşmektedir.
- Nobody'd ever think Robert belonged here... whereas I always look rather...
- Kimse Robert'ın burada kaldığına inanmaz. Bense tam tersine...
Whereas I only had a wife to leave.
Benim arkada bıraktığım sadece bir karım var.
Whereas I'm a gentleman, with a college degree, an exemplary husband of almost 15 years.
Oysa ben bir centilmen ve üniversite mezunuyum. Ayrıca 15 yıldır örnek bir koca olarak görünüyorum.
Whereas I have the feeling sometimes that I'm walking in the dar, arm in arm... with somebody without arms... do you understand?
Bense bazen kendimi karanlıkta kolsuz biriyle kol kola yürüyor gibi hissediyorum. Anlıyor musun?
Whereas I came to see you.
Ah, ama ben seni görmeye gelmiştim.
Whereas I, in loving memory of his great tragic genius have already sold two.
Halbuki ben, onun müthiş dehasına hayran bir kişi olarak şimdiden iki tane sattım bile.
Had my family been Catholic, I might have lapsed, like you, whereas I'm faithful.
Ailem Katolik olsaydı, benim de sonum senin gibi olabilirdi. - Oysa ben aileme sadık kaldım.
Whereas if you displease me, I can promise you a very different estate.
Fakat beni memnun etmezsen, sana çok farklı bir konum sunarım.
Whereas I...
Halbuki benimse...
Whereas in fact, I'm investigating a burnley.
Enseledim diyorum ama aslında elimdeki Burnley vakası.
You have described me as 6'4 ", whereas I am barely 6'1 ".
- Boyum sadece 1.85 iken 1.92 yazdın.
I feel guilty because I don't talk to you much or confide in you... whereas I talk endlessly with people I hardly know who mean nothing to me, just casual acquaintances.
Sana çok fazla kendimi açıp muhabbet etmediğimiz için suçluluk hissediyorum. Oysa doğru dürüst tanımadığım, benim için bir şey ifade etmeyen insanlarla gün içinde durmaksızın muhabbet ediyorum.
Whereas I...
Yine de ben...
It was always you who was destined for great success... whereas I was only the poor, hard-working half-brother... whom you had to put up with.
Her zaman senin büyük başarılara erişeceğin düşünülürdü bense çok çalışan, acınası üvey kardeştim senin katlanmak zorunda kaldığın.
Whereas I left and never wanted to come back.
Oysa ben bıraktım ve asla geri gelmek istemedim.
whereas I betrayed you and called upon their gods?
Sana ihanet ettim,... onların tanrılarını yücelttim.
I used to rip off tourists during the day, whereas I welcomed the high-society in my Pagoda at nights.
Ordayken hergün turistleri yoluyordum,.... Pagoda'ya her gece yüksek sosyeteden insanlar gelirdi.
They're probably experts at building things whereas I'm an expert at blowing them up.
Onlar inşa etmekte uzman olabilirler ben ise havaya uçurma uzmanıyım.
Ah, rather fun, whereas I'm no fun at all.
Oldukça neşeli demek. Oysaki ben, hiç neşeli değilim.
Whereas I am a victim of your carnivorous lunar activities.
Oysa ben sizin dolunaydaki etobur beslenmenizin kurbanıyım.
Whereas I think that things in the universe are just there.
Oysa ben, bu şeylerin evrende öylesine var olduklarını düşünüyorum.
Whereas, before i'd always dressed you up in all kinds of silly virtues.
Aptalca hatalarına katlanabilecek kadar önemsiyorum seni. Çok naziksin.
Rosetta is very upset, and she doesn't want you to see her like this... whereas she doesn't mind if I do.
Rosetta çok üzgün ve sizin onu bu halde görmenizi istemiyor. Oysa bana aldıracağını sanmıyorum.
Because if I did... that would mean that you were real... that you belonged to me... and that they couldn't take you away from me... whereas now they can send you away... and leave me to wonder if I'll ever see you again... or whether I may wake up... and find I'd dreamed you.
Çünkü takarsam bu senin gerçek olduğun bana ait olduğun ve seni benden ayıramayacakları anlamına gelirdi. Oysa şimdi seni uzaklara gönderip, beni acaba bir daha görebilecek miyim acaba her şey bir düş müydü, diye merak içinde bırakabiliyorlar.
Yes, but you're only 16, whereas he is- - Well, he says 40, but I'd make a rough guess at 45.
Peki ama siz 16 yaşındasınız, o ise... 40 yaşındayım dedi, ama bence 45 falan.
Yes, sir. But I'd like to point out that Jim Bowie is leading a hundred volunteers whereas young Travis here commands less than 30 regulars.
Evet, efendim, ama belirtmek isterim ki,... Jim Bowie 100 gönüllüye komuta ediyor.
And I thought you were a genius, whereas...
Ayrıca da durumumun dâhilerin kontrolünde olduğunu düşünüyorum!
You're not bound to him, whereas you are bound to me by everything that we have lived through together, you and I.
Ona bağlı değilsin bile, ama bana bağlısın. Seninle birlikte yaşadığımız bütün o şeylerden sonra.
Whereas right now, you're asking me questions, I'm trying to answer but the script is mine, the thoughts are my own.
Madem ki bana şu anda sorular soruyorsun. Ben de cevaplama çalışacağım. Ama senaryo ve düşünceler bana ait.
Whereas Andrei... and I'll tell him to his face...
Oysa Andrei... ve yüzüne de söyleyeceğim...
Whereas the victors I've often seen generally don't know what's next and cannot answer such questions.
Oysa sık sık gördüğüm kadarıyla kazanan taraflar genellikle sırada neyin olduğunu bilmiyor ve bu gibi sorulara cevap veremiyorlardı.
But the workers were always able to provide me with what I needed whereas the bourgeoisie was scared.
Bu dükkânlarda her daim arabulucular oluyordu ama ne yaptıklarından emin değillerdi.
of right wing and far right wing influences, whereas my father-in-law, I repeat, was a man who could be considered a centrist today.
İkinci seferde işgalcilerin Laval'i seçmesine mecbur bırakan ve gerçekten trajik diye adlandırabileceğiniz bir durumun içindeydi. Mareşal Pétain bir dizi sağcının...
Whereas, if you look at the statistics, which nobody is denying, concerning French Jews,
1946'da tüm Yahudiler içinden sadece % 5,8'i hayatta kaldı.
I believe that whereas most people have two...
Sanıyorum, çoğu insanın iki var.
I believe that whereas most people...
Sanıyorum, çoğu insanın...
also i would like to point out that the balpa spokesman who complained about aeronautical inaccuracies was himself wearing a captain's hat whereas he only had lieutenant's stripes on the sleeves of his jacket.
Ayrıca, uçakla ilgili aksaklıklardan söz eden BUPB sözcüsü ceketinde teğmen rütbesi taşımasına karşın kaptan şapkası takıyordu.
I do eat slow as a bird whereas Bobby can pack it away like a speed swing.
Bobby'nin acele götürmesi yanında benim yiyişim pek nazlı kaldı.
I'm surprised I find so much to say to you, whereas before we talked so little.
İlginçtir konuşacak ne çok şey buldum oysa eskiden birbirimizle çok az konuşurduk.
I believe that, to a large extent, the decision was taken by Halifax, that one complained of stomach aches, one hour or two before the meeting, e that did not want to be first-minister, whereas the man who was determined to be it she was Churchill.
Halifax, başbakanlığı canı gönülden isteyen Churchill varken başbakanlık makamına oturmak noktasında ısrarcı olmamaya karar vermişti.
Whereas the remains of Neanderthal man... which I found on my previous expedition... were in this layer here.
Oysa ki önceki araştırmalarımda bulduğum Neanderthal Adam'a ise bu katmanda rastlamıştım.
Exactly. Only Mercury only stole a few oxen, whereas by the age of ten, I'd already killed my father.
Yalnız, Merkür topu topu birkaç öküz çalmıştı on yaşındayken o yaşta ben babamı çoktan öldürmüştüm.
And whereas Jove only slept with one of his sisters, I've slept with all three of mine - all had a god in their beds.
Jüpiter kız kardeşlerinin yalnızca biriyle yatmışken ben üç kız kardeşimle de yattım, bir tanrıyla yatmış oldular.
I mean, whereas an adult would have been laid out for good... kids are as solid as rock.
Bak, bir yetişkinin başına gelseydi orada ölürdü. Çocuklar çok sağlam.
Known as that it is of my fault and that Otba became loose, whereas you know that I am not more the coward.
Biliyorsunuz ki Utbe'nin rahat büyümesi benim kabahatim,... ayrıca ben korkak değilim.
Whereas I...
Her şeyi çok güzel yapıyorsun!
Whereas, the things that you're talking about... I mean - I mean, you found the handprint in the book... and there were - there were three Andrés and one Antoine de Saint-Exupéry.
Oysa senin söylediklerin, yani kitapta el izi bulduğunu söylüyorsun ve üç tane Andrés'nin ve bir de Antoine de Saint-Exupéry'nin varlığından bahsediyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]