Whooping traducir turco
374 traducción paralela
[Whooping]
[Whooping]
- [Whooping Continues]
- [Whooping Continues]
[Whooping Continues]
[Whooping Continues]
I've had measles, mumps and whooping cough.
Kızamık, kabakulak ve boğmaca geçirdim.
I don't suppose we'll ever get another whooping cough epidemic again.
Bir daha boğmaca salgını olacağını sanmıyorum.
Seems I must discontinue my research, spend my life diagnosing measles mumps, and whooping cough or encounter his serious disapproval.
Araştırmalarıma devam edemeyeceğim gibi görünüyor, hayatımı kızamık kabakulak, boğmacayla harcayacağım ya da onun ciddi itirazına direneceğim.
Measles, measles, measles, whooping cough, measles, appendicitis...
Kızamık, kızamık, kızamık boğmaca, kızamık, apandisit...
I've had chicken pox, measles, whooping cough and that's it.
- Kızamık ve boğmaca.
I've never had whooping cough and measles, but my mother says I've had tapeworm. Don't worry.
Ben kızamık ya da boğmaca geçirmedim ama sanırım barsak kurdum vardı.
Well, away we go like whooping cranes.
- Öyleyse ne bekliyoruz? Gidelim!
You sure had them whooping and hollering.
Onları kesinlikle kendilerinden geçirdin.
'A bunch of the boys were whooping it up in the Malamute saloon
" Bir avuç genç Malamute barında eğleniyordu
- [bird whooping]
Baksana!
Scarlet fever, and diphtheria, and measles, and whooping cough, and mumps.
Kızıl, difteri kızamık, boğmaca, kabakulak...
And the goldfish, they've got whooping cough.
Kırmızı balık da öksürük olmuş.
[MAN WHOOPING] Ain't that Fightin'Joe?
[ihuhhuuhu] orda savaş mı var, Joe?
There we are, right out there in the open... and there they come... ... a-whooping it, out of nowhere. They'll have us hanging feet high, and let the crows pluck out our eyes.
Gördüğünüz gibi, açık alanda yürüyeceğiz... ve orada aniden kızılderililer gelecek bizi kuş gibi avlayacaklar ve haça gerecekler...
( WHOOPING )
( ÇIĞLIKLAR )
( WHOOPING )
( ÇIĞLIK )
( MAN WHOOPING )
( ADAM BAĞIRIYOR )
( ALL WHOOPING )
( HEPSİ BAĞIRIYOR )
That's where we go riding into town and a-whapping and a-whooping every living thing that moves within an inch of its life!
Kasabaya akın edip... arazi üzerinde hareket eden... her canlıyı silip süpürelim.
If it were typhoid or whooping cough...
Boğmaca veya tifo olabilir.
A Southern Senior Committee Member replied that he had no objection to homosexuals as long as they stayed in their place. ( WHOOPING )
Güneyli bir milletevekili, uzak durdukları müddetçe eşcinsellere karşı olmadığını dile getirdi.
One thing you can be sure of, Hippo, is when I'm around your body is safe. ( ALL WHOOPING )
Ben yanında olduğum müddetçe, Hippo, vücudun emniyette!
Way it is with the Fly, brother. He just lays back, man, and he just checks the buzz... ( WHOOPING )
"Sinek" le durum böyle, o olan bitenleri izler.
Last time I saw you, you were that high. You had whooping cough.
Seni en son gördüğümde, boyun şu kadardı ve öksürüp duruyordun.
He's been ill himself. And his children both have whooping cough.
Nekahet döneminde o ve çocukları... Boğmaca olmuşlar.
I hope your children get over their whooping cough, Mr. Higgins.
Umarım çocuklarınız boğmacayı çabuk atlatır Mr. Higgins
Why aren't we responsible for the hail, earthquakes and whooping cough?
Yalnızca doludan, depremlerden ve boğmacan sorumlu değiliz!
- Sonny! - [Boy Whooping]
Sonny!
[Whooping] Okay, look. Stop it now.
Şuna bak, buna inanabiliyor musun?
- Yes. D'Eparville has whooping cough.
- Evet, D'Eparville'in boğmacası var.
Protects you from tetanus, whooping cough, and VD.
Canını yakan neyse iyi gelir. Seni tetanoz ve kuru öksürükten korur.
I meant to do that too. [WOMEN WHOOPING]
Ben de öyle yapacaktım.
You know, her whooping cough only lasted a couple of weeks, but the memories of that meal will last us a lifetime.
vav! şunun gidişine bak. A, Peg, nasıl insanlar kendilerinin seviştiğini izleyerek birbirlerini baştan çıkarabilirler?
- Just stop whooping.
- Homurdanmayı kes artık.
I remember once, he got whooping cough.
Bir keresinde hatırlıyorum, boğmaca oldu.
When somebody dies from this, you can't mistake it for whooping cough.
Eğer birisi bundan ölürse, boğmacayla karıştıramazsın.
It is on the migratory flight path of the whooping crane.
Çiftlik telli turnaların göç yolu üzerinde bulunuyor.
The last flock of wild whooping cranes left in existence.
Doğada var olan yabani turnaların son örnekleri.
Whooping cranes, in case you didn't know it, are noted for their mating dance.
Bu turnalar, bilmiyorsan eğer,... yaptıkları çiftleşme danslarıyla ünlüdür.
And then, in a very subdued imitation of the female whooping crane, she dance-walks over to a large nest where there sits... a can of Yoni Yum and a can of Dew!
Ve ardından, dişi turna zorlu giriş gösterisinden sonra dans ederek yavaşça geniş yuvasına doğru yaklaşmaya başlar. Ve yuvada ne duruyor? Bir şişe Yani Yum ve bir şişe Dew.
Ladies, as most of you have been informed, one of the fringe benefits of your stay here at the Rubber Rose Ranch is a rare opportunity to get a look at the world's last surviving flock of wild whooping cranes.
Bayanlar birçoğunuzun bildiği gibi. Burada Rubber Rose Çiftliği'nde kalanlar aynı zamanda... çok nadir görülen ve soyu tükenmekte olan... son turna sürüsünü de görme şansına sahipler.
The cowgirls are involved in this whooping crane disappearance.
Turnaların kaybolmasında dişi kovboyların parmağı var.
The whooping cranes are here, all right.
Turnalar burada, tamam mı?
It will be my extreme pleasure to report to the President who has been gravely concerned about the fate of our whooping cranes and the Interior Secretary and the American people that the entire flock of cranes is, indeed, at Siwash Lake, and in apparently healthy condition.
Turnaların akıbetiyle çok yakından ilgilenen başkana... ve içişleri sekreterliğiyle Amerikan halkına sürünün... şu anda Siwash Gölü'nde bulunduğunu... ve fiziksel durumlarının çok iyi olduğunu bildirmekten mutluluk duyuyorum.
Er, whooping cranes are territorially-minded and have never been known to nest within a mile of each other, and yet here they're virtually side by side.
Turnalar çok ürkek hayvanlardır... ve bir buçuk kilometre arayla yuva yaparlar. Ancak burada neredeyse yan yanalar.
[War Whooping] Ha, ha. I fought to get custody.
Vesayeti almak için savaştım.
( patrons whooping )
Şuraya bakın.
( WHOOPING )
AAH!