You're asking traducir turco
5,392 traducción paralela
No, I was thinking of asking Lady Allingham to tell Lord Chater which members of his family you're fucking.
Hayır, Leydi Allingham'dan Lord Chater'a söylemesini istemeyi düşünüyordum ki kendisi sizin düzdüğünüz ailenin bir parçası.
Agent Pride, I don't understand what you're asking.
Ajan Pride ne sorduğunuzu anlamıyorum.
Look, we're just asking if you can think of anyone who might fit our profile.
Sadece profilimize uygun biri olup olmadığını soruyoruz.
I'm just surprised that you're asking me such a question.
Böyle bir soru sorduğun için şaşkınlığa uğradım.
Louis, when I asked if you'd quit first, I was asking because if... If I believed that you were really ready to give up children, I would run into your arms and never let go, but if you're doing this because you're down and out...
Louis, önce istifa mı ettiğini sorduğumda bunu merak ettim çünkü eğer gerçekten çocuklardan vazgeçmeye hazır olduğuna inansaydım kollarına atlar ve seni hiç bırakmazdım ama bunu üzgün olduğun için yapıyorsan...
If this is your asking me for Rachel's hand in marriage, you know, you're goin about it the wrong way.
Eğer bu Rachel'la evlenmek için izin istemekse yanlış yoldan gittiğini biliyor olmalısın.
Oh. That's probably the one you're asking about.
Muhtemelen öğrenmek istediğin sonuncusuydu.
I'm not quite sure what you're asking here, Marcus.
DANNY : anlamıyorum bana ne söylemeye çalışıyorsun Marcus.
If you're asking do I think rehabilitation is possible, I think it is. Thank you.
bu konuda ne düşündüğümü merak ediyorsan söyleyim bence olabilir teşekkür ederim..
You're asking permission?
izin mi istiyorsun?
We're asking you to throw him back in the water.
Sadece suya geri atmanı rica ediyoruz.
I'm not asking you to. You're not listening.
Özür dilemeni istemiyorum zaten, dinlemiyorsun.
You're asking me- - do I think they're protecting themselves or someone else?
Bana onların birbirlerini ya da başkasını koruyup korumadığını mı soruyorsun?
In 30 years. If you don't, people will start asking why You're not getting any older.
Değiştirmezsen, insanlar neden yaşlanmadığını merak edecektir.
So you're asking me out.
O kulüp hariç her yer olur. - Yani beni randevuya mı davet ediyorsun?
You know what you're asking me?
Bana ne sorduğunun farkındasın?
The same thing you're asking yourself.
Kendine sorduğunla aynı şey.
Well, you're asking water to do vodka's job, but okay.
votkalık durum için su Gönderiyorsun, ama neyse.
Yes, you're asking them to vote for you so they deserve to know who you are.
Evet, onlardan oylarını isteyeceksen eğer, onların da kim olduğunu bilmeye hakları var.
I'll tell him you call, asking about him every day, that you're pining for him.
Aradığını ve her gün onu sorduğunu söylerim. Burnunda tüttüğünü.
Right. So you're asking me to lie to the police.
Anlaşıldı.Polise yalan söylememi istiyorsun.
I can't do it. I can't do what you're asking.
Bunu yapamam.İstediğin şeyi yapamam.
You know, you're asking us to abdicate that role.
Yine de bu rolden feragat etmemizi istiyorsunuz.
! You're asking Santa for help?
Noel Baba'dan mı yardım istiyorsun?
You're asking about mind control.
- Zihin kontrolünden bahsediyorsunuz.
Jess, I know I'm not perfect, but if you're asking me if I judge, you know, women based off their breasts, then the answer is yes.
Jess, mükemmel olmadığımı biliyorum, ama yargılar mıyım diye sorarsan, ki kadınlar memelerine göre yargılanır, cevabım evet.
which sounds like you're asking for a favor. - Are you asking me for a favor, Liv?
- benden bir iyilik mi istiyorsun, Liv?
Then you're not asking as part of your official duties as White House press secretary. - No.
O halde Beyaz Ev basın sekreteri olarak... bu konuyu soruşturmak senin resmi görevin değil.
For the very fact that I'm the governor, and you're asking me for a favor... let it go!
Her şeye rağmen ben valiyim,... ve sen de benden bir iyilik istiyorsun, bırak peşini!
If you're asking me to comment on a Mossad operation you know I can't do that. I wasn't asking.
Eğer açıklamamı istediğiniz şey, bir MOSSAD operasyonuna ait bilgiyse, açıklayamam.
So if you're asking if I'm okay with a lethal outcome, damn right I am.
ÖIümcül bir sonuç beni tatmin eder mi, diye soruyorsan, lanet olsun, evet.
So you know what you're asking?
Ne istediğinin farkında mısın?
By reopening this case, you're asking Doc to change the manner of death and I just don't see him doing that, not with what you've given me.
Dosyayı tekrar açarak, doktorun ölüm nedenini değiştirmesini istiyorsun. Bana verdiklerinle bunu yapmaz.
All I'm asking is that when we're on calls, you let me do my job.
Tek isteğim, görev sırasında, işimi yapmama izin ver.
I care that you're asking me to take him to Chelsea.
Umrumda olan onu Chelsea'ye götürmemi istemen.
I'm not exactly sure what you're asking me, but okay.
Ne istediğinden tam olarak emin olamadım ama tamam.
I asked her if it was okay for you to fly because she's asking me what we're doing, and I'm trying not to tell her because you don't want me to tell her.
Ona uçsa olur mu diye sordum çünkü ne yaptığımızı sordu ve ben de ona söylememeye çalıştım çünkü sen söylemememi istedin.
So the first time I meet your parents, you're asking me to lie to them?
Yani ailenle ilk kez tanışırken onlara yalan söylememi mi istiyorsun?
I haven't heard anything, if that's what you're asking me.
Bir şey duydun mu diye soruyorsanız, duymadım.
You're asking me out right now?
Bana şu an mı çıkma teklifi ediyorsun?
And you're asking me about Kayla?
Bir de bana Kayla'yı soruyorsunuz?
- You're asking for his endorsement.
- Desteğini isteyeceksin.
- This city is suffering from the worst murder spree in its history, and you're asking me about my son's abortion?
Bu şehir tarihindeki en kötü cinayetler serisinden ötürü can çekişirken,... siz bana oğlumun kürtajı hakkında sorular soruyorsunuz?
- You're asking for a continuance? Why?
Erteleme mi talep ediyorsunuz?
You're asking what it will do to him if you leave.
Bana gidersem, çocuk nasıl etkilenir diye soruyorsun yani.
I-I can't do what you're asking me to do now.
Benden yapmamı istediğiniz şeyi şu anda yamam mümkün değil.
I know you're not asking for advice, but I'm giving it anyway.
Tavsiye istemediğini biliyorum, ama ben yine de vereceğim.
While you're asking them for the impossible, why don't you see if they can send a man to the Moon?
- Hazır imkânsızı istemişken aya adam yollayabilirler mi diye sorsana.
You're asking the opinion of a boy?
- Bir çocuğun görüşünü mü alıyorsun?
You're asking the opinion of a boy?
Bir çocuğun görüşünü mü alıyorsun?
This year, we're asking you as a group to endow two batons, mine and our new incoming conductor Mr. de Souza.
Bu sene, sizden bir grup olarak iki çubuk bağışlamanızı istiyoruz benimkini ve yeni şefimiz Bay De Souza'nınkini.
you're asking me 89
you're asking the wrong person 16
asking 38
asking for help 16
asking questions 54
you're cute 195
you're welcome 5601
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
you're asking the wrong person 16
asking 38
asking for help 16
asking questions 54
you're cute 195
you're welcome 5601
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
you're not my type 58
you're so pretty 112
you're sorry 317
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're 4202
you're so welcome 43
you're doing great 645
you're fired 1000
you're so pretty 112
you're sorry 317
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're 4202
you're so welcome 43
you're doing great 645
you're fired 1000