You're older traducir turco
879 traducción paralela
You're a bit older, and you do have a history of miscarrying. So, you'll have to remain very cautious in order to have this baby.
Yaşınıza baktığımızda ve daha önce düşük yaptığınız için bebeği korumak için çok çaba göstermelisiniz.
When they get older and you can't give them as much as other children, they're ashamed of you.
Büyüdüklerinde ve diğerleri kadar kadar veremediğinde senden utanıyorlar.
You're older, you ought to know better.
Sen ondan büyüksün. Uslu durmalısın.
When you're older, I'll take you to Kentucky and Virginia.
Biraz daha büyüdüğün zaman, seni Kentucky ve Virginia'ya götüreceğim.
She said you're getting older and I shouldn't say "petticoats" to you... I should say "underskirts," or else keep still.
Senin artık büyüdüğünü ve sana kombünezon dememem gerektiğini içlik demem gerektiğini söyledi.
You're older, and more beautiful.
Büyümüşsün ve daha da güzelleşmişsin.
You're older than that.
Daha yaşlı görünüyorsunuz.
Because you're my older brother.
Her şeyin borcunu ödemek için.
You're older.
Daha da büyüyorsun.
Well, you're much older, yet you take this high school teen and turn him into a father.
Aslında, sen daha yaşlısın, yine de lise öğrencisini bir babaya çevirmişsin.
You're older and you should be more careful!
Büyük olan sensin, kardeşlerine göz kulak olman gerek!
You may be happy while you're still young. But as you become older, you'll fiind it lonely.
Gençken mutlu olabilirsin ama yaşlandıkça kendini yalnız hissedeceksin.
She's not two years older than I am! Two or 20, you're a child compared to her.
Benden iki yaş bile büyük değil 2 yada 20, sen ona kıyasla daha çocuksun.
When you're older, you'll find that's the only way.
Büyüdüğünde ne demek istediğimi anlayacaksın.
You're older than she is.
Daha yaşlısın.
You're one war older, that's all.
Bir savaşlık daha yaşlandınız, hepsi bu.
When you're older, you'll look back at this... and you'll laugh at yourself... for thinking that this is so important.
Büyüdüğün zaman, bu günleri hatırlayıp... bu işi bu kadar büyüttüğün için... kendi kendine güleceksin.
When you're older, Jim.
Büyüdüğün zaman Jim.
- You're not much older than my wife.
- Benim karımdan yaşça çok da büyük değilsin.
At the same time, they quietly whisper that you're getting older.
Ayni zamanda giderek yaşlandığımızı fısıldıyorlar.
You're much older than she.
Ondan yaşça büyüksün.
I swear you're getting older all the time, Billy. Ain't he, Frank?
Durmadan yaşlandığına yemin ederim, Billy, öyle değil mi, Frank?
You're years older than he is.
Ondan çok daha yaşlısın.
But when you're older...
Fakat daha yaşlı olduğunuzda...
I mean, you're older than any of us.
Sen hepimizden daha yaşlısın.
It's merely a short way of saying you're still young enough to pattern your behaviour after people older than you.
Sözün kısası... Yeteri kadar gençsin senden büyükleri örnek almak için.
You're a year older than me.
Sen benden bir yaş büyüksün.
- I'll tell you when you're older.
- Bunu sana sonra anlatırım.
When they're older, they like other things, best of all if you're rich.
Yaşları ilerledikçe, başka şeylerden hoşlanırlar, en çok da zenginliğinden.
When you're older, you'll realise how unfair you've been, how unfair you've all been to me.
İnsanların hayvan sürüsü gibi bir arada yattığını itaat etmekten başka bir şey bilmediklerini söylemişti.
Look, just because you're older doesn't mean you're always right.
Büyüksün diye haklı olamazsın.
You're not a day older.
Hiç yaşlanmamışsın.
Oh, I think they're divine on older women, but I don't think they'd be right for me. You do understand?
Bence yaşlı kadınlar için harika ama anlarsınız ya, benim için pek değil.
I will, when you're a little older.
Biraz daha büyüdüğünde tabi söyleyeceğim.
I mean, you're older, you're wiser, you'd know the way this world works.
Yani, büyüksünüz, akıllısınız, bu dünyanın işlerini daha iyi bilirsiniz.
You're centuries older than him.
Sen ondan asırlarca yaşlısın.
Is it because you're so much older?
Çok yaşlı olduğunuz için mi?
You're getting older.
Yaşlanıyorsun artık.
Just ignore him. You're the older brother.
Kulak asma, sen onun abisisin.
But you're older now.
Ama şimdi büyüdün.
But you're not my older brother.
Ama ağabeyim değilsin.
I don't agree with this, but you're older than me.
Benim rızam yok ama ne yapayım ki. Büyüğümsün.
You're one year older than I am.
- Benden bir yaş büyüksün.
- I'll teach you to fly when you're older.
- Büyüyünce uçmasını öğretirim.
You can shove aside all the older men but until you're plowing pertinent wives you're not working.
Tüm yaşlı adamları bir kenara itebilirsin ama karılarının tarlasını sürmedikçe işe yaramaz oluyorsun.
Of course, when you're older, you'll understand that.
Büyüyünce bunu anlayacaksın.
You're older.
Ama olmalısın.
Not when you're older.
Yaşlandığın zaman olmaz bu.
You'll understand these things better when you're older.
BunIar büyüyünce daha iyi anIayacaksn.
Well, you're older.
Sen daha yaşlısın.
Either you're older than you look or the psychic wasn't good at math.
Ya yaşınızı göstermiyorsunuz ya da falcının matematiği çok kötü.
older 123
older sister 23
older man 27
older brother 40
you're cute 195
you're welcome 5601
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
you're not my type 58
older sister 23
older man 27
older brother 40
you're cute 195
you're welcome 5601
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
you're not my type 58
you're sorry 317
you're so pretty 112
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're so welcome 43
you're 4202
you're doing great 645
you're fired 1000
you're so mean 39
you're so pretty 112
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're so welcome 43
you're 4202
you're doing great 645
you're fired 1000
you're so mean 39