English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You can do

You can do traducir turco

71,826 traducción paralela
See what you can do.
Ne yapabileceğini bir düşün.
You can do better than that.
Daha iyisini yapabilirsin.
- Jimmy... nothing you can do to stop this.
- Jimmy çıkmamıza engel olamaz.
You can do it, you got a deal.
Çıkarabilirsen para senindir.
Which means, if you have an oil fire, you can do this.
Demektir ki, bir petrol yangını varsa, bunu yapabilirsiniz.
If you can do that, I can remotely navigate the non-linear filtering functions and code the preloaded blank card with valid biometrics.
Bunu yapabilirseniz, uzaktan erişerek doğrusal olmayan engelleme işlevini kırarak geçerli biyometrik verileri aktarmış olacağım.
That's all you can do.
Tek yapabileceğin bu.
I'm gonna steal this picture right out from under your nose and you know I can do it.
Daha kötüsünü yaparım. Gözünün önünde performansımla seni filmden silerim. Yaparım bilirsin.
You can't do that.
Bunu yapamazsın.
Plus, you really can't use it if I don't do it.
Hem halletmezsem cihazları kullanamazsınız.
Yeah, I can do it - - i mean, whatever you need.
Evet, yapabilirim. Ne gerekiyorsa yani.
Hello, dear. Do you have a moment?
Merhaba canım, bir dakikan var mı?
You can't do that.
- Yapamazsın onu.
- What else can you do?
- Başka ne yapacaksın ki?
Can you do that? I mean, think of a specific friend.
Tek bir arkadaşını düşün mesela.
So I know we discussed a discounted rate of $ 545 per commercial, but if you sign up right now for our Elite package... now, that's seven commercials... I think we can do the whole thing for... $ 500 per commercial.
O yüzden reklam başına indirimli 545 dolardan anlaştığımızı biliyorum ama tam şu an Elit paketi alırsan yani yedi reklam yapıyor bütün işi sana reklam başına 500 dolardan kapatabiliriz.
Please, we can't let you do it all by yourself.
Lütfen, hepsini bir başına yapmana izin veremeyiz.
And I know you... I know you can't do anything, but...
Elinizden bir şey gelmediğini de biliyorum ama...
You can't do anything.
Hiçbir şey yapamazsınız.
Okay, we are not gonna pay you $ 6,500 for something that we can do ourselves.
İyi de sana kendi yapabileceğimiz bir şey için 6500 dolar vermeyeceğiz.
You can't do that.
Yapamazsın.
Anything you say or do can and will be used against you in a court of law.
Söyleyeceğin herşey mahkemede aleyhine kullanılacaktır.
Can you do it this time as if butter wouldn't melt in your mouth.
Bu sefer sütten çıkma ak kaşıkmışsın gibi yapar mısın?
Can you do that?
Bunu yapabilir misin?
And I can't do that without therapy, antidepressants, and people like you, who Howard confided in... sometimes more than he confided in me.
Ve bunu terapisiz, antidepresansız ve bazen Howard'ın benden çok güvendiği... sizin gibi insanlar olmadan yapamam.
You want to honor Gramps for giving his life for Mother Russia, we can arrange for you to do the same.
Canını Rusya'ya vererek büyükbabanın ruhunu onurlandırmak istedin. Bunu yapman için sana ayar çekiyoruz.
That's what you can do. "
İşte yapabileceğin bu "
I can't let you do this.
Bunu yapmana izin veremem.
But all you see is the evil this can do.
Fakat senin gördüğün tek şey şeytani tarafları.
Can you do that, Scottie?
Bunu yapabilir misin Scottie?
What can I do for you?
Sizin için ne yapabilirim?
But if you can access it, why did you wait to do it until now?
Ama ona erişebilirsen, bunu yapmak için şu ana kadar neden bekledin?
You can't do a hostage swap, Scottie, because we don't have a hostage to swap.
Rehin değişimi yapamazsın Scottie, çünkü takas edecek bir rehinemiz yok.
What do you mean you can't find him?
Ne demek onu bulamıyorsun?
What can we do for you?
Senin için ne yapabiliriz?
What can I do for you?
Senin için ne yapabilirim?
- Can you do both?
- İkisini bir arada götürebilir misin?
What can I do for you, Mr. Andrews?
Sizin için ne yapabilirim Bay Andrews?
I want to do an independent study with you, as many mornings a week as you can spare, and I swear that's all it'll be.
Seninle bireysel bir çalışma yapmak istiyorum, sabahları vakit ayırabildiğin kadar, ve yeminle hepsi bu kadar olacak.
Do you think I can use Jason Blossom's death as an excuse to get out of PE?
Sence Jason'ın ölümünü beden eğitiminden kurtulmak için kullanabilir miyim?
If not, I'll respect that and I'll do everything I can to keep you out of it.
İstemezsen, saygı duyarım ve seni katmamak için elimden geleni yaparım.
After everything you've done for my son, I... You know, with his music, it's the least I can do. I insist.
Oğlum için yaptıklarınızdan sonra, ben... yani müziğiyle alakalı, en azından bunu yapabilirim.
If Betty's gonna do anything crazy, can you please let me know so I can do something to stop it?
Onu durdurmak için bir şeyler yapayım hiç değilse.
Do you have any songs I can hear?
Duyabileceğim herhangi bir şarkın var mı?
Who's telling you you can't do your music?
Müzik yapamayacağını sana kim söylüyor?
How soon do you think we can expect Swagger?
Sence Swagger'ın oraya varması ne kadar sürer?
What do you mean, "As far as you can go"?
"Gidebileceğim kadar gittim." de ne demek?
Nothing you need to worry about. Just do what you can to shut Payne up.
Endişelenmene gerek yok, sen Payne'i susturmaya bak.
How soon do you think you can get this to her?
Ne zaman iletirsin?
What can I do for you, Captain?
Olay nedir, kaptan?
What do you mean, "as far as you can go"?
O da ne demek oluyor?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]