English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You can go

You can go traducir turco

31,031 traducción paralela
And if I can go to court for you, you can go to a dinner party for me. 8 : 00.
Ben seninle mahkemeye gelebiliyorsam, sen de benimle partiye gelebilirsin.
I'm leaving, so you can go in.
Ben gidiyorum. İstersen içeri girebilirsin.
You can go.
Gidebilirsin.
You can go live with your grandparents.
Gidip babaannenlerle yaşayabilirsin.
All right, you can go.
Pekala, gidebilirsin.
And you can have the tomato / strawberry course with pumpernickel crumb, and you can go...
Ya da domates / çileği çavdar ekmeği kırıntılarıyla yersiniz ve...
- Sorry, hun. That's as far as you can go.
Buradan ileriye gidemezsiniz.
You can go.
Sadece git.
If you don't vote for Emma, you can go yourself.
Emma'ya oy vermezsen gidip götünü kuma sürtebilirsin.
You can go ahead.
İstediğini yapabilirsin.
You can go now.
Şimdi gidebilirsin.
- Good, you can go now.
- İyi, şimdi gidebilirsin.
Is this as fast as you can go?
Bu senin gidebildiğin kadar hızlı mı?
Can you go get Jacob?
Jacob getirebilir misin?
Can you go get Jacob?
Jacob'u getirebilir misin?
No, you can't go out there!
Hayır, oraya gidemezsin!
There's nothing we can do about it now. - There you go.
- Yapabileceğimiz bir şey yok artık.
All right, if you promise to go to school down here, you and Chale can move into the house, all right?
Pekala, eğer bana burdan okula geçeceğine söz verirsen sen ve Chale eve çıkabilirsiniz tamam mı?
No, you can't go.
Gidemezsin.
It's hard to keep friends when you can't go outside without worrying a gust of wind will knock you down.
Ani bir rüzgârın seni yere yıkacağından korkarken çıkıp arkadaş edinmek çok zor.
Look, can't you just go back to complaining?
Şikâyet etmeye devam et.
And now we're telling you that we have access to an abandoned building, where he used to work! And you're telling us we can't go inside?
Şimdi sana eskiden çalıştığı, terk edilmiş bir binaya girebileceğimizi söylüyoruz ama sen olmaz mı diyorsun?
You can't go with them!
Onlarla gidemezsin.
So you are gonna go off and collect whoever you can, whoever hasn't run away.
Gidip kaçmamış olan, toplayabildiğin herkesi toparlayacaksın.
I can give you a slice of bread and a tomato, and you could eat it and go, "Wow, it's delicious."
Size ekmek ve domates veririm, yiyip "Lezzetli" dersiniz. ÇİLEK / DOMATES
I have lived a dream... that if you're even born in poverty, you can still go where you want to go.
Ben bir düşü yaşadım. Yoksul doğmuş olsan bile, istediğin yere gidebilirsin.
You can't go, because we're having fun!
Gidemezsin!
In which case, we'll go with the former, because, of course, if there's anything I can do to help you guys...
Bu durumda, geçmişe gitmemiz gerek, çünki, tabii ki, size yardımcı olmak için yapabileceğim bir şey varsa...
Can I stay here for three week, while you go to Japan?
Japonya'da iken burada olmaya müsaade eder miyim
Oh, he can't go out with you tonight.
Seninle bu gece hiçbir yere gidemez.
I could wear a shirt that's both red and blue, and you can do spin art with all the wussy kids who are afraid to go on rides.
Ben hem kırmızı hem mavi renk bir tişört giyebilirim. ve sen de gezmekten korkan bütün ezik çocuklarla etrafta tur atabilirsin.
- Can you ask them to go?
- Gitmelerini mi söylersin?
Joanie, nobody else can go before you go.
Joanie, sen gitmeden kimse gidemez.
You can't just come and go as you like.
Öyle gönlünce gelip, gidemezsin.
They basically say if you can't get through this, you should turn around and go home,'cause you will not survive the Rubicon Trail.
Aslında derler ki buradan geçemezsen dönüp evine gitsen iyi olur. Çünkü Rubicon Patikasında hayatta kalamazsın.
Anybody... you can just connect these spherical cameras and capture photospheres on the go.
Küresel kameraları bağlayabilirsin ve giderken fotosfer çekebilirsin. - Uygulamayla mı?
Well, you can eat a butt and go to hell.
Oyunlarını da alıp siktir olabilirsin.
We can't go on, don't you see?
Gidemeyiz, görmüyor musun?
I miss my family too. But you can't go nuts, okay?
Ben de ailemi özlüyorum ama kafayı yiyemezsin, tamam mı?
You can't go crazy.
Aklını kaçıramazsın.
- Well, you can't be seen with me here, so let's go somewhere else.
- Burada benimle görünemezsin o yüzden başka bir yere gidelim.
Look, can you please just sign the papers and go?
Evrakları imzalayıp gidebilir misin lütfen?
You can't just go running around.
Öylece çekip gidemezsin.
Why would you help decorate something that you can't even go to?
Hayır. Gidemediğin bir şeyin süslemesine niye yardım edesin ki?
Can you go check on your brother outside?
Ağabeyini bir kontrol etsene.
Go see for yourself that it's not here so you can leave.
Git orada olmadığını kendi gözlerinle gör sonra ayrılabilirsin.
Let go of me! Can you hurry up, please?
Çabuk ol lütfen.
This is the one you always go back to and the one you can't face, and everyone has it, everyone, even Quill.
İşte bu her zaman geri çekildiğin, yüzleşemediğin şey ve herkes bununla karşılaşır, herkes, Quill bile.
You can't go to a costume ball without a costume.
Kostümlü bir baloya kostümsüz gidemezsin.
- I don't even know how you could - Why can't we go with you?
- Benimle gelebilir misiniz bilmi...
You know some can go up to a year without eating?
Bazılarının bir yıl boyunca yemeksiz dayananileceğini biliyor muydun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]