You do that traducir turco
129,403 traducción paralela
You do that for us.
Bunu bizim için yapacaksın.
Will you do that for me, please?
Bunu benim için yapar mısın, lütfen?
Do you feel that?
Bunu hissediyor musun?
- You'd do that?
Yapar mısın bunu?
You can't do that!
Bunu yapamazsın!
You gotta do better than that. So what else?
Daha iyisini yapmalısınız.
Was Jody a drinker, or maybe do any drugs that you know of?
Jody içki içer miydi ya da uyuşturucu kullanır mıydı?
You know I can't do that.
Bunu yapamayacağımı biliyorsun.
- And that is so bitchin', but can you maybe also not do that?
- Ve bu çok etkileyici ama belki bunu yapmasan?
How do you know that?
Nereden biliyorsun?
Because that's what you do.
Çünkü yaptığın şey bu.
Why would you want to do that?
Bunu neden yapmak istiyorsun?
Do you think that she needs this to hurt more?
Daha fazla incinmeye Ihtiyacı mı var sanıyorsun?
That's the deal... you do memory work with me, you got to do talk work with Dr. Bird, figure out what it all means.
Olay bu. Hafıza çalışmalarını benimle konuşma çalışmalarını Doktor Bird'le yapacaksın. Bütün bunların ne anlama geldiğini öğrenmek için.
What do you think about that?
Nasıl olur sence?
You said that I shouldn't do that.
Yapmamamı söylemiştin.
If you prefer that we do this in private...
İstersen özel olarak konuşabiliriz.
Why do you want to take that away from me?
Bunu neden elimden almak istiyorsunuz?
You think I do not know that you are plotting with the Duchess?
Düşesle bir şeyler çevirdiğini bilmiyorum mu sanıyorsun?
All you must do is confirm that the boy is a fraud.
Tek yapman gereken, çocuğun dolandırıcı olduğunu onaylamak.
His will is the light that guides your hand in everything you do.
Onun isteği, yaptığınız her şeyde elinizi yönlendiren ışıktır.
Do you remember that old movie, "20,000 leagues under the sea"?
Denizler Altında 20 bin Fersah adındaki eski filmi hatırlıyor musun?
You're not... are you gonna do that the whole time?
Yoksa sen... Hep böyle mi yapacaksın?
do you think that thing up there is Lenny?
Oradaki şeyin Lenny olduğunu düşünüyor musun?
My name is Lemony Snicket, and it is my job to report the history of the Baudelaire orphans, but it can't be that you have nothing better to do.
Benim adım Lemony Snicket. Baudelaireların geçmişini anlatmak benim işim ama sizin yapacak daha iyi bir şeyiniz olmalı.
Do not take a sailboat that does not belong to you.
Size ait olmayan bir yelkenliyi almayın.
Aunt Josephine, I really do wish you'd stop saying that.
Keşke artık böyle demeseniz.
Did you hear that? All we have to do is get one of those brats to murder someone.
Tek yapmamız gereken o veletlere birini öldürtmek.
After Phil's accident, do you remember the word that brought me back to normal?
Beni normale döndüren sözcüğü hatırlıyor musun?
I've been trying to figure out what to do with you since you caused that accident that crushed a man's debarker dispenser.
Bir adam kabuk soyucunun yok olduğu kazaya sebep olduğundan beri sizinle ne yapacağımı düşünüyorum.
Do you know what that means?
Bu ne demek, biliyor musunuz?
- Wait, do you... do you know that name?
- Ailemizi tanıyor musunuz?
Do you remember that guy on Wilmont?
Wilmont'taki adamı tanıyor musun?
- How do you know that?
Bay Gizemli.
- How do you know about that?
Bunu nerden biliyorsun?
- How do you know that this was meant for you? - I know.
- Bunun senin için ne demek olduğunu biliyor musun?
Madam, you do realize... - that you're bidding against yourself?
- Bayan farkındaysanız kendinize karşı teklif veriyorsunuz. - 65 bin!
Do you think that's an armadillo or an aardvark?
- Armadillo mu yoksa yer domuzu mu?
And when that day comes, time will do what you command be done.
O gün geldiğinde zaman, emrettiğin şeyi yapacak.
Eliza wouldn't want you to do that.
Eliza bunu yapmanı istemezdi.
There is nothing that you can say or do, either of you, that will undermine my decision.
İkinizinde, söyleyebileceği ya da yapabileceği hiçbir şey yok, Bu kararımı baltalayacaktır.
Do you not understand that?
Anlamıyor musun?
I know that Yian was recently divorced, but do you know if she was currently seeing anyone?
Yian yeni boşanmış, ama acaba şu an görüştüğü biri var mıydı?
Do you have that computer here?
Bilgisayarı burada mı?
You know, I, um, I try to remain impartial during investigations so my personal feelings don't blur my judgment, but sometimes that is hard to do.
Soruşturma sırasında hislerim karar vermemi etkilemesin diye tarafsız olmaya çalışıyorum, ama bazen zor oluyor.
Why do you say that?
Neden öyle diyorsunuz?
Why do you think that?
Neden öyle düşünüyorsun?
- Why do you think that is?
- Sence neden öyle?
There was an abundance of them. But Mrs. Spencer said distinctly that you wanted a girl about my age, and the matron thought that I would do.
Ama bayan Spencer özellikle benim yaşımda bir kız istediğinizi söyledi ve başhemşire beni düşündü.
Do you understand? - I can't say that I do.
- Anlayabildiğimi söyleyemem.
I could never do that. Punish me any way you like.
Bunu asla yapamam.
you do that a lot 20
you don't want to talk to me 24
you don 159
you don't 4631
you do 5232
you don't understand me 29
you don't understand 2732
you don't have to worry 197
you don't have to 1176
you don't know me 657
you don't want to talk to me 24
you don 159
you don't 4631
you do 5232
you don't understand me 29
you don't understand 2732
you don't have to worry 197
you don't have to 1176
you don't know me 657
you don't remember me 206
you don't know nothing 35
you don't believe me 569
you don't know anything 267
you don't mean that 235
you don't trust me 261
you don't have to be sorry 41
you don't know what love is 17
you don't want to 180
you don't say 567
you don't know nothing 35
you don't believe me 569
you don't know anything 267
you don't mean that 235
you don't trust me 261
you don't have to be sorry 41
you don't know what love is 17
you don't want to 180
you don't say 567