You should be fine traducir turco
203 traducción paralela
As long as nothing rusted, you should be fine.
İçindekiler paslanmadıkça bir şey olmaz.
With your energy, you should be fine
Merak etme, üstesinden gelirsin.
Well, then I can operate by 12 and you should be fine by 6.
Öyleyse operasyonu 12'de yapabilirim, 6'da iyileşmiş olursunuz.
About the bail amount... With 100,000 yen, you should be fine.
Kefalet miktarıyla ilgili... 100 bin yene hallederiz.
You should be fine.
İyi olacaksınız.
You should be fine.
İyi olacaksın.
Just lay off the chili, and you should be fine.
Fasulye yemeyi keserseniz iyileşirsiniz.
Then you should be fine.
Gerçek mavi gökyüzü mü?
- You should be fine.
- Bir sorun çıkmamalı.
Scans showed a hematoma, we'll do MRIs but you should be fine.
röntgenler hematoman olduğunu gösteriyor, birde MRI yapacağız fakat sorun yok.
You should be fine
İyi olacaksın.
Dr. Burke repaired it and you should be fine.
Dr. Burke kurtardı ve iyileşeceksin.
You should be fine by opening day.
Açılış gününe yetişirsin.
You should be fine.
Olduğunu ve boşanmak üzere olduğunu söyleme... Sonrası kolay.
So with some physical therapy a few months of rest, you should be fine.
Evet. Biraz fizik rehabilitasyonla ve birkaç ay dinlenerek, üstesinden geleceksiniz.
Alright Leo, the problem that most guys have with picking up chicks is that they over think things. So... you should be fine.
Pekala Leo, çoğu erkeğin sorunu, piliçleri tavlamanın kendisini aşacağını düşünmektir, yani... senin için problem yok.
So as long as I'm okay, you should be fine.
Benim iyi olduğum gibi sen de iyi olacaksın.
Rita, you should be fine.
Rahat olmalısın.
- Well, you should be fine by then.
- O zamana dek düzelmeniz lazım.
I think it should be fine. what did you do to me?
Hey, bana ne yaptınız?
Then it should be fine, as long as you can be responsible.
Öyleyse sorun yok, tabii tüm sorumluluk senin omuzlarında olacak.
You should be making fine children.
Mükemmel çocuklar yapmalısınız.
I'll show you that should be fine.
İyi olmayı sana göstereceğim
You should be feeling fine.
İyi hissedeceksiniz.
There's 4 bottles prepared already, so you should be fine until tomorrow morning.
4 şişe hazırlandı. Yarın sabaha dek idare edersin.
Don't you find it interesting that of all the fine restaurants in Boston to dine, that Evans should repeatedly dine at Melville's right upstairs from where I can be found every day of the week? No, no.
Sam, sence de Boston'da tonla iyi restoran varken Evan'ın sürekli Melville's'de. benim haftanın her günü bulunduğum yerin üst katında yemek yiyor olması çok ilginç değil mi?
And if you can't fill us in yet, well, hell, we should be kissing your feet for your fine efforts.
Şimdilik bize bilgi veremesen de, mükemmel çabaların için ayağını öpmemiz gerekir.
I should be all right you know, apart from the fact that I'm wanted by a lynch mob, and the police are after me and there's a homicidal maniac loose, and I'm unemployed, you know, everything else is fine.
Buna mecburum. Bunun dışında bir çete beni linç etmek istiyor, polis peşimde,..... ortada bir manyak var ve ben işsizim. Diğer her şey iyi.
All I'm sayin', man, fine as she is, she should be giving you something.
Dostum benim bütün söylediğim, onun gibi güzel birinin, sana bir şeyler vermesi gerektiği.
Well, it's all right, it's fine, I believe you're too young to be informed but since your friends are trash mouths, I think you should hear it
Bunu öğrenmek için daha çok küçüksün ama arkadaşların çok argo konuştuğu için benden duymalısın.
Perhaps you should call your doctor. I'll be fine, fine.
Doktorunuza gözükseniz.
You've shown yourself a fine dancer despite all your protests... and it should not be improper for us to dance.
Bütün karşı çıkmalarına rağmen çok iyi dans ettiğinizi gösterdiniz. Ayrıca bizim dans etmemiz yanlış olmaz.
By the time you get home, everything should be fine.
Eve gidene kadar her şey düzelir.
You should be feeling fine, anyway.
- Her türlü iyi hissetmelisin.
- I'm fine. Oh, you really should try to be more careful.
Daha dikkatli olmaya çalışmalısınız.
I'll be fine. You should go talk to your friend.
Arkadaşınla konuşmalısın.
If you treat it with a lime / sulfer mix diluted 120 times, from... ... after it bloomes, until the end of May, it should be just fine...
Limonu hafif sülfürle 120 ölçü karıştırıp, sulandırırsanız Mayısın sonuna doğru çiçek verecektir.
We should be fine. Are you sure?
- Emin misin?
- Yes, Roz, he'll be fine. But, you know, for his sake I think we should wrap this up, all right?
Onun iyiliği için şu işi biran önce bitir.
It should be fine, thank you.
Çıkmamalı, teşekkür ederim.
- Well, Stan, the truth is marijuana probably isn't going to make you kill people and it most likely isn't gonna fund terrorists, but, well, Son, pot makes you feel fine with being bored, and it's when you're bored that you should be learning some new skill, or discovering some new science, or being creative.
Şey, Stan, gerçek şu ki marihuana muhtemelen seni bir katil yapmayacaktır ve terörizme kaynak sağlamayacaktır fakat Oğlum, sarma canın sıkıldığında kendini iyi hissetmeni sağlar ve yeni bir şeyler öğreniyor olman gereken zamanda veya bir şeyler keşfedip yaratıcı olman gereken zamanda kullanırsın.
- You think that's enough? - Should be fine.
Sizce bu yeterli mi?
Then everything should be fine for you, isn't it, Mr Mohr?
O zaman sizin için her şey yolunda değil mi, Bay Mohr?
- If you've been clean, the baby should be fine.
- Sen içmediysen gelmemiştir.
Hey, I'm not gonna be able to make it tonight. But, uh, the wood's ordered, and you have the plans, so everything should be fine.
Hey, ben bu akşam gelemeyeceğim, ama, uh, odun siparişi verildi ve planlar da elinde, bundan sonrasını tek başına halledebilirsin.
Should be fine for you to fill-in. Come in 10ish.
İşi yapabilirsin. 10 gibi gel.
Fine, you're in charge, but I should be at that briefing.
Peki, işin başındasınız, ama o brifingde benim de olmam gerekiyor.
- You should be the one that's sitting, Liz. - I'm fine.
- Asıl oturması gereken sensin.
If you ease him awake, he should be fine.
Eğer onu yavaşça uyandırırsan iyi olacaktır
/ No, he should be fine, so long as you keep him away from bright lights, loud music and crowds.
Parlak ışık, yüksek ses ve kalabalıktan uzak tutarsanız bir şey olmaz!
You found a blanket under the garage door and I'm wearing an overcoat and no-one should approach me and I'll be back soon and everything's fine.
Garajda bir battaniye bulmuşsun. Üzerimde bir pardösü var, kimse bana bulaşmasın. Birkaç haftaya dönerim.
you shouldn't smoke 23
you shouldn't have done that 152
you shouldn't 299
you should come 233
you should see a doctor 24
you shouldn't have 355
you should know better 74
you shouldn't have said that 26
you shouldn't say that 24
you shouldn't have bothered 22
you shouldn't have done that 152
you shouldn't 299
you should come 233
you should see a doctor 24
you shouldn't have 355
you should know better 74
you shouldn't have said that 26
you shouldn't say that 24
you shouldn't have bothered 22
you should have told me 157
you should know 399
you should be ashamed of yourself 149
you shouldn't be in here 36
you should 1132
you should try it 151
you shouldn't be here 384
you shouldn't have come here 76
you should go 736
you shouldn't have done it 43
you should know 399
you should be ashamed of yourself 149
you shouldn't be in here 36
you should 1132
you should try it 151
you shouldn't be here 384
you shouldn't have come here 76
you should go 736
you shouldn't have done it 43