Остынет traducir turco
217 traducción paralela
Еда остынет, и ты скажешь, что я плохо готовлю.
Yemeğin buz gibi oldu. Hep yemekten şikayet edersin.
Остынет через пять минут после моего прихода.
- Ama ben yaninda olunca, bes dakika sonra geçer.
Хотя когда он остынет, он начнёт думать.
Ama durulunca düşünmeye başlayacak.
Я думал, если посадить его в совет директоров, он остынет.
Yine Potter'la tartıştım. Heyete alırsam sakinleşir sandım.
Кофе остынет Удача должна мне улыбнуться.
Soğumadan önce kahveni iç tatlım.
Он остынет.
Soğuyacak.
Когда все остынет, они, наверно, прилетят сюда и заберут наше наследство.
Belki uzaylılar her şeyi görmüştür. Belki her şey yoluna girdiği zaman aşağı inip burada yaşarlar.
Он ещё затвердеет, когда остынет.
Tabii ki piştikten sonra biraz daha katılaşacak.
Начинай есть, иначе все остынет.
Öyle düşünüp durma.
Обедай. А то остынет.
Yemeğini ye, soğuyacak.
Это я виноват Не страшно, он остынет...
- Tamamen benim hatam. - Boş ver. Unutur gider.
Где он там, кофе остынет?
İçeridekileri çağırmam lazım, yoksa kahve buz gibi olacak.
Поспеши, а то остынет.
Acele et aşkım soğumadan bir şeyler atıştır.
Все остынет.
Bu soğuyacak.
Ешь, а то остынет.
Oldukça güç bir durumdayız. Endişelenme.
Пей чай, а то остынет.
Çayını iç. Gribe iyi gelir.
Подожди, пока остынет!
Soğumasını bekle!
- Его суп остынет.
Çorbası soğuyor.
Это все хорошо, Тэсс, но нужно торопиться, а то пицца остынет.
Bu harika ama şimdi boş verelim onu yoksa bu pizza buz tutacak tatlım. Haydi.
Потому что, верите вы или нет, каждый кто находится сейчас в этой комнате... однажды перестанет дышать, остынет и умрет.
Çünkü, ister inanın ister inanmayın, bu odadaki herkes nefes almayı bırakacak, soğuyacak ve ölecek.
К тому же, тогда остынет пирог.
turta soğur.
Ладно, только не задерживайся. Твой ужин остынет.
Tamam, ama oyalanma.Yemeğin soğuyacak.
Ну, так молоко остынет...
Sütün soğuyacak.
Ешь быстрее, остынет.
Çabuk ye, soğutacaksın.
- Остынет.
- Soğuyacak.
Пожалуйста, ешьте, а то все остынет.
Lütfen soğumadan yemeğe başlayın.
Мы подождем, пока ваш реактор остынет.
Reaktörünün soğumasını beklemeliyiz.
Случится ли это через 100, 1000 или даже через миллион лет но постепенно наше Солнце остынет и умрет.
Yüz, bin ya da bir milyon yıl sonra gerçekleşecek olsa da eninde sonunda güneşimiz soğuyup sönecek.
Эти Коллинзы выгонят нас на улицу раньше, чем он остынет в могиле!
Daha mezarını kazmadan, Collinsler bizi dışarı atacak!
- Яичница остынет.
- Yumurtaların soğumasın.
Ешьте, а не то остынет.
Yiyin, yoksa yemek soğur.
Сначала я превращу Готэм в ледяное кладбище а потом вырву сердце из груди Бэтмена и оно остынет в моих руках.
Önce Gotham'ı buz tutmuş bir mezarlığa çevireceğim sonra da Batman'in kalbini söküp avucumun içinde donduracağım.
- Сначала поешьте, а то еда остынет.
- Önündekini ye yoksa soğuyacak.
Не стоит ждать... пока остынет гарнир.
Yanında ısmarladığım patates salatası siparişimi bekletmek istemiyorum.
Если моя мама сможет приготовить соус и принести его в наш дом, до того как он остынет.... она будет здесь каждый день.
Eğer annem sos yaparsa ve soğumadan bizim eve getirirse... O bunu hergün tekrarlar.
- Да. Пусть остынет.
Ortalıkta dolaşan başbelaları.
Ты боишься, что за лето Остин к тебе остынет?
Austin'den uzaklaşmaktan mı korkuyorsun.
Чай остынет.
Haydi çayın soğudu.
Деда, остынет!
Büyükbaba yemeğin soğuyacak!
Элли, завтрак остынет!
Ally, kahvaltın soğuyor.
Подожди, пока остынет.
Biraz bekle o zaman.
А теперь все остынет. Ты как раз вовремя.
Ve şimdi de yemeği soğuyacak.
А то ужин остынет.
Yemeğe geç kaldım.
- Твой обед остынет.
- Yemeğin soğuyor.
Дорогой, чай остынет.
bi dakika!
Давайте есть, а то остынет.
Hadi!
Идите скорей! А то каша остынет!
Hey, acele edin yoksa lapa soğuyacak!
Иначе все остынет.
Bekle...
- Ничего, остынет.
Seni anlayacaktır.
Он остынет.
- Bunu atlatır.
Твой суп остынет.
- Siz bir tane daha yapmayacaksanız, o yapmalı diye düşündüm.