Azız traducir inglés
10,650 traducción paralela
Sayıca azız, silahımız az, saldırı düzenlemek için vaktimiz yok bu durumda Hydra'ya karşı kar topu kadar şansımız yok.
We're outmanned, outgunned, with no time to mount an assault with even a snowball's chance against a fortified Hydra.
Onun yöntemi daha kullanışsız ve çok daha az destek sunan bir yöntem olurdu. O yüzden benim dediğimi yapalım.
His method would actually be clunkier and offer less support than mine, so let's do it my way.
Az önce yaptığımız teknik olarak hukuka aykırı.
Technically what we just did was against the law.
Bu az önce gelen kız ne aldı acaba?
Say, the, uh, gal who just came in here, what did she buy?
Eğer o benim kızımsa iki tip kurabiye getirecektir. En sevdiği ve en az sevdiği. Onları tabağa bir çiçek şeklinde dizecektir.
If that's my daughter, she'll bring out two types... her favorite and her least favorite, and they'll be arranged on the plate like a flower.
Benden duymanız gerektiğini düşündüm. Az sonra cerrahi şefini yaptığım hatayla ilgili bilgilendirmeye gideceğim.
I thought you should hear it from me and know that I will be informing the chief of surgery of my mistake.
En azından beraber olacağız değil mi?
At least I get to stay here with you, right?
Bizler dünyaya ön yargılı bakarız ve karar vermek için saniyeden az vakit varsa önyargılarınız sizi şok edebilir.
We all look at the world with prejudice, and when you have only a split second to decide, your own snap judgments may shock you.
Sayımız çok az.
We're badly outnumbered.
Konohamaru-sensei az önce kullandığınız jutsu... değil mi?
Umm... Konohamaru Sensei... That jutsu you used earlier...
En azından başvurumuzu yapmalıyız.
We should at least have our applications...
Bu jelatin benzeri canlı formlarını yolda bulsaydınız en azından, ah hayır daha olmadı derdiniz.
If you found them outdoors, you would probably mistake them for little gelatinous life forms, even though they're not... At least, not yet.
Pekala, şuradaki kız... Bütün arkadaşları az önce ayrıldı ve başka bir içki daha istedi.
Okay, now that girl... all of her friends just left, and she ordered another drink.
Her neyse, küçük kızın dediğine göre katil mahallede "Büyük Tehlike" adıyla tanınıyormuş ve az önce adamı, Sykes'ın dün gece bulduğu silahı ararken görmüş.
Anyway, this young girl reported that the guy who did the shooting is known around the neighborhood as Big Hazard and that she saw him just minutes ago looking for the gun that Sykes found last night.
Riley'in kız arkadaşı az önce ön bürodaydı.
Riley's girlfriend's been removed from the front desk.
Görünüşe göre kızın talihi az biraz ters gitmiş.
Apparently she's been going through a bit of a dry patch.
Birbirinizle eşleşmeniz için en az bir ortak ilgi alanınızın olması lazım.
You have to have at least one shared interest before you get matched up.
Az önce bir katili kasabada serbest bıraktınız.
You just let a murderer loose in town
- Az farkla kaçırdınız. 30 dakika önce çıktı.
You just missed her. She left about, uh, 30 minutes ago.
Az bir zamanımız kaldı.
We have little time.
En azından şansımızı denedik.
Hey, at least we gave it a shot.
Artık olmadığınızı, en azından.
Not anymore, anyway.
- En azından hikâyemizi anlatırız.
- At least we could tell our story.
Beş, bu da seni oldukça güvenilmez yapar ve bunları tahrik olmak için, arabaya binip az önce yaptığımızı yapmak için yeterli bulduğum halde uzun vadede kesinlikle tipim değilsin.
Which makes you, five, pretty damn untrustworthy, and while I find that enough of a turn-on to get into this car and do what we just did, in the long run, definitely not my type.
IMAX'in de katkısıyla,... yıkık dökük dükkanlarınızın net değerinin en az dörde katlanacağını öngörüyorum.
With the addition of the IMAX, I predict that the net worth of this now dilapidated group of businesses will at least quadruple.
En azından o sinir bozucu tur rehberinin sesini duymak zorunda kalmayacağız artık.
Well, at least you won't have to listen to that annoying tour guide's speech twice a day anymore.
Bak, avcı olmadığınızı biliyorum. Veteriner de değilsiniz. En azından normal veteriner değil.
Listen, I know you're not hunters, or veterinarians, not normal ones anyway.
Çok az ses çıkaracağız.
We keep noise to a minimum.
Ama oğlan isyan hareketlerine dair bilgiye sahipse kız kardeşinin daha az ceza görmesini sağlar.
But if the boy holds some knowledge of rebel movements, it would allow his sister a lesser sentence.
En azından burada yalnız başına değilsin.
Well, at least you're not up here alone.
Az önce tanıştığınız birisine hakaret etmek gerçekten hoş değil.
Oh, it's really not nice to insult someone that you've just met.
" Boş gecenizde sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm ama az önce Ajan Goodwin aradı.
" Sorry to disturb you on your night off, but Agent Goodwin just called.
Bu proje için en az 5 veya 6 bin dönüm arazi almalıyız.
We must pool at least five to six thousand acres.
En azından Farid kızınızın yerini söyleyene kadar.
At least until Farid here tells us where your daughter is.
Bakın, sizi en az 48 saat gözlem altında tutmamız lazım.
Look, we're gonna need to keep you under observation for at least forty-eight hours.
Biz bir bifteği paylaşacağız. Az pişmiş olsun.
We'll split the Porterhouse.
İnsan terörist ya da azılı suçlu olduklarını ve adamlarımızın en kötülerle savaşırken öldüğünü düşünmek istiyor.
You'd hope that they had been terrorists or master criminals and that our people had died fighting the worst of the worst.
Her ne kadar çok az belli ediyor olsanız da...
Of course, my lady. Although you show but a hint of it, we are all aware you require the sleep of two.
Az önce olanları konuşmamız gerek.
We're going to have the conversation about what just happened.
Sorunlarımızın en azından budur.
That's the least of our problems.
Bugünkü toplantı uzun sürecek gibi. Susasanız bile azıcık dişinizi sıkın.
Today's meeting may take longer than usual, so endure it even if you get thirsty.
Az önce bir kız aradı. Sana ulaşamayınca şubeyi aramış.
Just before a girl from the container contacted us.
Hayatımızı kurtardıktan sonra en azından bunu yapabiliriz.
After saving our lives, that's the least we could do.
En azından susamayacağız.
At least we won't get thirsty huh?
En azından bir kuryeyle broşür yollayabilirsiniz çünkü bunu yapmazsanız Bay Jordan otelin müdürünü arayıp kovulmanızı sağlayacaktır.
So the least you can do is messenger over a brochure, because if you don't, Mr. Jordan is gonna call the manager of The Plaza and get your ass fired.
Barikatlarını geçmeniz ve odanın kontrolünü tekrar elinize almanız için 15 dakikadan az vaktiniz var.
You have less than 15 minutes to breach their barricades and regain control of that chamber.
30 dakikadan az bir süre içinde sizi oraya ulaştıracağız.
We'll have you there in less than 30 minutes.
Liv ile olan ilişkinizi bu ofisten ayrılana kadar askıya alırsanız. En azından gözler sizden Mellie'ye dönene kadar.
I'm sorry... put your relationship with Liv on hold until you leave office, until the spotlight shifts from you to Mellie.
Az sonra, Olivia Pope'un üçüncü sınıftaki öğretmeniyle konuşacağız.
Coming up, we talk to Olivia Pope's third-grade teacher.
Bu dünyada iki yalnız insan daha demek olurdu ama aynı zamanda başkaları için daha az acı ve daha az kalp ağrısı anlamına da gelirdi.
That may have made for two more lonely people in this world, but also a lot... Less pain... And heartache for many, many others.
Bu hırsızlığın cinayete sürüklenmesi için nişancımız tanınmayacağını düşünmüş olmalı. Ama şüphelilerimizin hepsi kurbanlarımızdan en az biriyle tanıdıktı.
For this theft to have slid sideways into murder, our shooter must have thought that he wouldn't be recognized, but all of our suspects were familiar to at least one of our victims.