Bagajda traducir inglés
794 traducción paralela
Mesele şu mösyö, bagajda köpek için fazladan 20 frank alıyorlar.
You see, monsieur, 20 francs extra for the dog in the van.
Bavullar bagajda.
Luggage is in there.
Wheeler'i bulduklarında, para da bagajda mı olacak?
When they find Wheeler, will they find that money, too?
Bagajda ne var?
What do you got in the trunk?
- Bagajda saklanıyordum.
- I hid in the boot.
Arkada, bagajda. - Size yardım edeyim hanımefendi.
In the trunk, in the back.
- Onu bagajda taşımak büyük aptallık. Evet, biliyorum.
The Rembrandt was in the boot.
Köpeğin yemeği bagajda mı?
You have the dog's dinner in the back?
Bagajda hiçbir şey yok, köpeğin yemeği bile.
I have nothing at all, not even the dog's dinner.
Anahtarlar bagajda.
Keys, in the boot.
Öyleyse ya kaçtı yada bagajda saklanıyor.
So he has probably ran away, or he's hiding in the boot.
- Belki bagajda birkaç yorgan vardır.
Maybe he's got some blankets in the trunk.
Platin bizim bagajda.
We have the platinum in the trunk.
- Bagajda.
- In the boot.
- Bagajda.
In the trunk.
Bagajda tamir çantası var.
There's a tool kit in the trunk.
Hemen, bagaja gidip çantayı alın. Planlar bagajda olmalı.
That's where the plans must be
- Bagajda.
- In the trunk.
100'lük bagajda, dedi.
He said 100 G's in the trunk.
Polis bagajda esrar buldu.
Police found marijuana in the trunk.
- Ah, Q, kes sesini. - Bayan Goodnight bagajda mıydı?
- And Miss Goodnight was in the boot.
Bagajda kan bulduk.
We found blood in the trunk.
- Bagajda.
- She's in the trunk.
- Arkada bagajda, ahbap.
- It's on the bumper, back there, man.
Şoför bagajda!
Driver in trunk!
Bagajda.
The trunk.
- Bagajda bir lastik levyesi var.
- There's a tire iron in the trunk.
- Bagajda bir kısa devre olmalı.
- There must be a short in the trunk.
Bagajda bir kısa devre mi?
A short in the trunk?
Bagajda bir kısa devremiz var.
We've got a short in the trunk.
Bagajda.
It's in the trunk.
Uzun bir süre bu bagajda kaldım 5 saat sonra, yeniden düzgün bir tuvalete gitme umudum oldu.
I bounced along in that trunk a long time. Five hours later, I had given up hope of ever going to a regular bathroom again.
Bagajda seyahat etmek yasalara aykırıdır.
It's against the law to ride in a trunk.
İki askeri polis bağlanmış olarak ve limuzinin şoförü bagajda bulunacak.
The two M.P.s will be found bound and gagged... and the driver of the limousine will be found in the trunk.
Bagajda bir bombamız var.
We got a bomb in the back.
Eşyalarım bagajda.
There are things in the trunk...
Bagajda bir bavulum var.
One bag in the luggage compartment.
Ben dışarı çıkana kadar para bagajda kalsın.
The money stays in the trunk till I come out.
Bagajda biletsiz bir bavulumuz var yada...
We either got some luggage here that's ticked off or...
Bagajda bir Hitachi'm var, depodaki 50 arkadaşını temsilen getirdim.
I got one Hitachi in the trunk that represents 50 back at the warehouse. [Rattling]
Tamam, burada bagajda.
Okay, it's right here in the trunk.
Bagajda bir şeyler var.
I got some stuff in the trunk.
Bagajda.
In the trunk.
- Bagajda vardır belki.
- Maybe there's one in the trunk.
Bagajda ne var?
What you got in the trunk?
Bagajda ne var?
What's in the trunk?
Sen bagajda kokain olan arabayı kullanacaksın
You'll drive the car with the cocaine in the trunk.
Ortağım da bagajda para olan arabayı kullanacak.
My partner will drive the car with the money in the trunk.
- Anahtarlar bagajda.
The keys are in the trunk.
Bagajda bir adam var.
There's a man in the trunk.
Bagajda tenis raketi Palm Springs'ten alınmış bazı erkek kıyafetleri Cayman Adaları'ndan postalanmış bazı iş mektupları var.
Some tennis rackets in the trunk men's clothing with Palm Springs store labels some business letters with return addresses in the Cayman Islands.