Bakan traducir inglés
10,869 traducción paralela
Senatör olduğumda cinsel saldırı iddiaları da dahil olmak üzere bu tür suçlara bakan bağımsız bir yargı organı oluşturmayı... kendime görev edineceğimi bilmenizi istiyorum.
And when I am senator, I am gonna make it my mission to create an independent judicial body devoted exclusively to sexual-assault claims.
İçişleri Bakanı'yla da konuştuğumuz özel bir mesele hakkında görüş alacaktım.
I need to speak to him about a private matter we've been discussing with the Home Secretary.
Bunu İçişleri Bakanı'na bizzat götüreceğim.
I will take this petition to the Home Secretary in person.
Ticaret Bakanım, sizi temin ederim ki bunlar çok değerli parçalardır. Führer'in Berlin'de kullandıkları ile aynıdır.
Trade Minister, I assure you these are very fine pieces, the same as the fuhrer has in Berlin.
Tedirgin görünüyorsunuz Ticaret Bakanım.
You seem troubled, Trade Minister.
Gözlerinin içine bakan bendim.
It was me looking you in the eye.
Maliye Bakanımız nasılmış bakalım?
And how is the Chancellor of the Treasury?
O senin müşterin en iyi müşterin ve sen ise ona bakan kişisin.
He is your customer, your best customer, and you're a provider.
Başkan olsaydım, Meyer Lansky'yi Dışişleri ve Hazine Bakanı yapardım.
If I were president, I would have named Meyer Lansky Secretary of State and Secretary of the Treasury.
Göründüğü gibi güneye bakan taras, içinde banyosuyla derli toplu, küçük ve hoş bir yer.
As you can see, it's compact and bijou with a south-facing terrace and en-suite facilities.
Yüzüne bakan bu insanların senin yüzünden öleceğini bilmek... nasıl hissettiriyor?
Looking into the faces of all those about to die at your hand, how does it feel?
Dışişleri Bakanı'nı bağlayın.
Get me the Secretary of State.
Buraya bakan polislere söyleyebiliriz.
We can tell the police where to look.
Diğer hayvan panayırlarında domuzlarımız iyiydi domuzlara bakan adamla konuşmama izin verin.
We did well with the pigs in the other fat stock shows, so, let me discuss it with our pig man.
Dışişleri Bakanı Cyrus Vance ve geleceğin başkanı Gerald R. Ford resmi hükümet bildirisinde UFO olgusunu onayladılar.
Secretary of State Cyrus Vance and future President Gerald R. Ford validate the UFO phenomenon in official government memoranda.
Ticaret Bakanım, Baş Müfettiş Kido burada.
Trade Minister, Chief Inspector Kido is here.
Ticaret Bakanım.
Trade Minister.
Ticaret Bakanım, Baş Müfettiş Kido'nun uyarısını neden dikkate almadınız?
Trade Minister, why do you disregard Chief Inspector Kido's warning?
Ticaret Bakanı'ndan.
From the Trade Minister.
Hayır Ticaret Bakanım.
No, Trade Minister.
Sağlık Bakanı ziyaretimize geliyor.
The Minister of Health is paying us a visit.
Jesse daha çok genel görünüme bakan bir insan.
Jesse's more of a big picture guy.
Çocuklarım bana, pencereden bakan uzun, yaşlı adam kim diye sorduklarındaysa "O sizin dedeniz." diyeceğim onlara.
And when my children ask me who that tall gray stranger in the window is, I'll remind them, "That's your grandpa."
Skandalın etkileri Adalet Bakanı'na kadar ulaştı.
The effects of the scandal were felt all the way up to the attorney general.
Deniz Kuvvetleri Bakanı'nı aradık.
We put a call in to the Secretary of the Navy.
Savunma Bakanı arkalarında.
SecDef is backing them.
Kahire olayından sonra Deniz Kuvvetleri Bakanı'yla konuştum.
As far as Cairo, I did speak to SecNav. She...
Bakan raporları onayladı.
Reports to SecNav are confirmed.
- Sağlık Bakanı bizi ziyarete gelecek.
The Minister of Health is paying us a visit.
Sağlık Bakanı'nın cuma akşamı burada yemek yemekten memnun olacağını söylüyor.
She says that the Health Minister is happy to dine here this Friday.
Saygıdeğer Neville Chamberlain. Sağlık Bakanı.
Right Honourable Neville Chamberlain, Minister for Health.
Bakan Bey, yoğun programınızda bize yer ayırmanız çok hoş.
- Minister. How kind of you to find time for us in your busy schedule.
Bakan Bey'i hiç oturtmadan yormak istemeyiz.
We don't wanna wear the minister out before he's even had a chance to sit down.
Çeçen Tarım Bakanı seni düğüne davet etti.
_
Bakan ve aile temsilcilerinden sonra, bir dakikalık saygı duruşu olacak, sonra da...
After the minister and the family representative...
Direkt 215'in balkonuna bakan bir pencere var.
There's a window directly over 215's balcony.
Eğer babamın hükümetinde bakan olacaksam buna uygun görünmeliyim.
If I'm going to be a minister in my father's government, I need to look the part.
Seni Enerji Geliştirme Bakanı olarak atıyorum.
I am appointing you Minister of Energy Development.
Bakan yanımda.
I have the minister with me.
Enerji Gelişimi Bakanı, kendini iş haftasına hazırlıyor o kadar.
It's just the Minister of Energy Development fortifying himself for the work week.
Sence kimi yeni Enerji Gelişimi Bakanı atayalım?
Who do you think we should get to be the new Minister of Energy Development?
- Enerji Gelişimi Bakanı benim.
I'm the Minister of Energy Development.
Enerji Bakanı'nın işe kafası iyi bir şekilde gitmesi sence normal mi?
You think it's all right for the Minister of Energy Development to show up for work high on drugs?
Yeni Enerji Gelişi Bakanı ve oldukça hamile karısı helikoptere binmiş. Açılış törenine gitmeyi bekliyorlar.
Your new Minister of Energy Development and his very pregnant bride are already in the helicopter and are waiting to go to the groundbreaking.
Yeni Enerji Gelişimi Bakanı ve oldukça hamile karısına söyle hemen geliyorum.
Well, tell my new Minister of Energy Development and his very pregnant bride that I will be right there.
Herkes bir insana bu şekilde bakan ilk kişinin kendisi olduğunu düşünür ama aslında hepsinin yüzü aynıdır.
Everyone thinks they are the first person in the world to ever look at a human being like that, but... It's always the same face.
Pasifik Eyaletleri'nin egemenliğini tanıyoruz Bakanım fakat bu ülke güvenliğini ilgilendiren bir mesele.
We recognize the sovereignty of the Pacific States, Minister, but this is a matter of state security.
Bakan Goebbels diyor ki Fraulein Riefenstahl bile bu kadar kapsamlı filmler yapamazmış.
Reich Minister Goebbels says that not even Fraulein Riefenstahl could make films of such sophistication.
Ben de seni sadece sonuca bakan acımasız fırsatçılardan sanıyordum.
And here I thought you were a family of ruthless war profiteers who cared about nothing but the bottom line.
Uçurumdan bakan beğenirsin.
Look at those boulders! Does that happen a lot?
Orada çatlaklar bakan.
Oh, look at the cracks.