Bakanım traducir inglés
2,462 traducción paralela
Savunma bakanımız henüz bulunamadı.
Our defence minister has not been found yet.
- İçişleri Bakanım.
Home Secretary.
Benim politik bağlantılarım yok, İçişleri Bakanım.
I have no political affiliations, Home Secretary.
Onun ölümü bir çok sebepten sadece biri, İçişleri Bakanım.
Her death is just one of many reasons, Home Secretary.
Nasıl isterseniz, İçişleri Bakanım.
As you wish, Home Secretary.
Ve... o mektubu yok edebilirsiniz, İçişleri Bakanım.
And... you can dispose of that letter, Home Secretary.
Neler döndüğünü bilmek zorundayım, İçişleri Bakanım.
I need to know what's going on, Home Secretary.
İçişleri Bakanım. Sevgili dostunuz Robert Westhouse'ın planladığı, Batı Afrika'da İngilizler tarafından finanse edilen ve kitlesel bir katliama yol açabilecek bir askeri darbeyi engellemek üzere olduğumu bilmenizi istedim.
Home Secretary, I wanted you to know that I'm about to prevent a British-funded coup in West Africa that could lead to mass bloodshed, which your dear friend Robert Westhouse is planning.
İçişleri Bakanım, iki dakikanızı ayırabilir misiniz?
Home Secretary, could you spare a couple of minutes?
İçişleri Bakanım, tüm saygımla...
Home Secretary, with all due respect...
" İçişleri Bakanım, 15 yıldan sonra bu gün, Londra'da Azakstan Özgürlük Cephesi'ni yasakladınız.
'Home Secretary, today you banned the Azakstan Freedom Front'from London after 15 years. Why did you do that?
"Fakat biliyorsunuz ki İçişleri Bakanım, Azakstan Özgürlük Cephesi bu cinayetlerle herhangi bir şekilde ilişkisi olduğunu reddetti."
'But you know, Home Secretary, that the AFF has denied any involvement in these murders.
İçişleri Bakanım.
Home Secretary.
İçişleri Bakanım, Çinlilerle görüştünüz mü?
Home Secretary. Have you spoken to the Chinese?
Bakanım, iyi misiniz?
Minister, are you all right?
İçişleri Bakanım, bu görüşmeler daima iki şeyden biriyle sonuçlanır.
Home Secretary, these talks always do one of two things.
Ben Grönland'dan sorumlu bakanım ve basının bunu kullanarak ilişkilerimizi palavraymış gibi göstereceğinden endişeliyim.
Am the minister responsible to Greenland, and am concerned - about the way the press uses this to expose our policies as a sham.
- Höxenhaven benim bakanım değil.
- Hoxenhaven isn't my minister
- Ekonomik İlişkiler Bakanım. - Daha 21 yaşındaydı.
My Minister of Economic Affairs.
Artık bir bakanımın onu hükümeti sıkıştırmakla suçladığını söyleyebilir.
He'll say we're accusing him of leaning on the cabinet.
Ben iyi bir bakanım. Bana yalan söyleyen bir bakanı kabul edemem.
I've been a good minister can't have a minister who lies to me.
- Albay, bakan sizi aradı mı?
Captain, you hear from SECNAV?
Breena'ya ters bakan her adamın ayağını kesseydim boğazıma kadar ayak tırnağına batmıştım.
If I chopped the feet off of every guy that gave Breena two looks... I would be up to my ears in toe cheese.
Clinton hükümetinde finansal deregülasyon Greenspan ile iki Hazine bakanı eliyle sürdürüldü. Bunlar yatırım bankası Goldman Sachs'in eski CEO'su Robert Rubin ile Harvard ekonomi profesörü Larry Summers'dı.
During the Clinton administration, deregulation continued under Greenspan and Treasury secretaries Robert Rubin — the former CEO of the investment bank Goldman Sachs and Larry Summers, a Harvard economics professor.
Bakan Summers'in bütün sözlerine... Başkan Merkez Bankası Yönetim Kurulu... katıldığımı ifade etmek isterim.
I wish to associate myself with all of the remarks of Secretary Summers.
Tim Geithner Hazine bakanı olarak atandığı zaman yaptığı konuşmasında "Ben hiçbir zaman denetleyici olmadım," dedi.
When Tim Geithner was testifying to be confirmed as Treasury secretary, he said, I have never been a regulator.
Olaylara iyi tarafından bakan biriyim.
I'm a glass half-full kind of guy.
Binlerce yıldır milyarlarca insan hayatlarını aziz fikirler etrafında, Tanrı onlara yukarıdan bakan yerlerde inşa etti onların bakımı ile ilgilenen onların hem yaratıcısı ve koruyucusu olan bir Tanrı.
For thousands of years, billions of humans have built their lives around the cherished idea that a creator is out there looking down on them, caring for them, a God who is both creator and protector.
ve onun yaptığı bu kadar. bizim parçaları daha fazla parçalamaya ihtiyacımız var daha küçük, çok daha küçük parçaları görmeliyiz. chicago'da ulusal argon laboratuar bob stanek, atom altı dünyaya dikkatle bakan makineleri inşa eder.
So, this is our advanced photon source - - a microscope that's about a half a mile around, and it contains 33 stations where 33 individual experiments can go on measuring tiny structures of whatever these guys feel happy measuring.
Bütün o tepeden bakan "yaptığım seçimler yüzünden buraya ulaşacağım" zırvaları için tamamen hazırlıklıyım, bu iş için hazırım.
I'm fully prepared for all the self-righteous bullshit that I'm going to get here because of the choices I've made, but I'm ready for that.
- İyi akşamlar, İçişleri Bakanım.
'Good evening.
Rahatsız değilim, bana bakan hemşireyi düzdüm.
I'm not bothered cos I fucked the nurse that looked after me.
Herkese bakan bir sürü geyik kafası hayal ediyorum.
I'm picturing a lot of deer heads staring down at everyone.
- Seni Dışişleri Bakanı yapacağım.
You'll be Secretary of State.
Deniz Kuvvetleri Bakanı'nı arıyorum.
I'm calling SecNav.
Ulu Tanrım, bu küçük çocuk ve ona bakan doktorların yanında olmanı ve onu seven ailesine sağlıklı olarak dönmesini diliyoruz.
Dear Lord, we ask you to be with this young child - and with the doctors caring for her... - What is he doing?
Ben Rouran bakanıyım, Lord Anrokuzan'ım!
I am the minister of Rouran, Lord Anrokuzan!
Zimbabwe sanat bakanı, evet, onunla tanışmıştım, oldukça kötü biri.
Zimbabwe art minister. Yes, I've dealt with him. Quite nasty.
Ben Eğitim bakanıyım ve benim kararımla değil kendi kararlarıyla 4.000 okul kapatıldı diyelim, yine de, farazi biçimde söylediklerimin bir sonucu olarak, bana sunulan şey aba altından sopa gösterilmesi oluyor.
I'm Secretary of State for Education, and 4,000 schools are closed - by their decision, not my decision - but as a result of what I have said hypothetically, waving your big stick which you've offered me.
Sosyal Adalet Ve Hizmetler Bakanı olarak bununla neden bakanlığım ilgilenmiyor anlayamadım.
Surely this falls under my Ministry for Social Affairs and Gender Equality.
Piyasada saygı duyulan bir kadın bakan seçmekle zaafımızı azaltmış oldum.
She has the corporate world's respect, and that makes us less vulnerable.
Bir de kendine cinsiyet eşitliği bakanı mı diyorsun? Ne demek istiyorsun?
Call yourself the Minister of Gender Equality?
Ticaret Bakanı'nın benim işimi yapmasını nasıl karşıladığımı soracaklar.
They want to hear how feel about her taking over my area.
Bu diplomalar sayesinde bakan olmadım ben.
These degrees didn't make me minister.
Taşındığımız zaman parlamentodaki tüm partileri açılışımıza davet etmiştik. Adalet Bakanı da gelmişti.
When we moved in, we invited all parties to our housewarming.
- Bakan parlamentoya raporunu sunduktan sonra katılacaklardır umarım.
- I certainly hope so.
- Sayın Bakan açıklar mı?
- Would the Minister explain that?
Onu öyle bir kovacağım ki bir daha asla bakan olamayacak.
He will be fired so badly that he'll never become a minister again.
Buraya Finans Bakanı olarak gelmedim.
And I'm not here as your Minister for Finance.
Bakan 6 haberleri için gelecek. - Güzel.
The minister will be here on the news at 6 p.m.
Biliyorum, araştırmamalıydım ama İskoçya'da, Savunma Bakanı'nın ziyaret ettiği malikâneden biriyle konuştum ve çok ilginç şeyler söyledi.
I talked to an employee at the estate in Scotland. He told me something very interesting.