English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ B ] / Balık mı

Balık mı traducir inglés

3,292 traducción paralela
Balık mı avlıyorsunuz Bay Shaw?
You fish, Mr. Shaw?
- Balık mı var?
- Fish?
- Onlar küçük balık mı?
Those are little fish?
Balık mı oldum?
I'm a fish?
Bacakları olan bir balık mı?
A fish with legs?
Balık pazarı mı?
The fish market?
Bir keresinde bu kadar büyük bir balık yakalamıştım.
You know I once caught a fish... this big?
Balık tutmaya çalışacağım.
I wanted to try spey casting.
Ufak balık yakalamaya çıkmıştım ve işe bak, balina yakaladım
So I went fishing for guppies and wow, I caught a whale.
Asıl olay ona balık vermek değil, nasıl balık tutulacağını öğretmek değil mi? Ben, böyle düşünüyorum.
The real reward would not be about giving him fish, but rather to teach him how to fish, do you know what I'm saying?
Ayılar nihayet tıka basa doydular. Balığın sadece yağlı derisini yiyip kalanını bıraktılar ki kuşların en sevdiği kısım budur.
Finally, the bears are stuffed, eating just the fatty skin and leaving the rest, much to the birds'delight.
Buradaki balık nedir Hünkâr'ım?
Who is supposed to be the fish here?
Balık avına çıkalım.
Oh, well, let's go fishing.
Gel bakalım nefesi balık kokan küçük dostum!
Come, my little fish-breathed friend!
- Aslanlarım! - Bak balık ölüyor.
Ah, the dudes!
Küçük gölette kalan tek büyük balık benim.
I'm the only big fish left in their little pond.
Hayatım... balık gibi öpücüklerin!
Babe... your fishy kisses!
Pekâlâ, onlar herhangi bir fantastik hikayeye başlamadan önce gerçekte olan şey beni 10 yaşında zıpkınla balık avlamaya götürmüştü. 10 yaşındaydım ve kendi paletimi zıpkınladım.
All right, before they go off on any kind of fantastic story, what really happened was that he took me out when I'm 10 years old spear-fishing, ten years old, and I spear my own flipper.
Balık yemi olmayacağım, Bay Ewing.
I be no fish food Mr. Ewing.
Kiminiz ise şapka taktığım bir balık olabilir.
And some of you are just fish I've dressed up in a hat.
En azından kendi ecelimle öleceğim ve zamanını bu lanet balık belirlemeyecek.
At the very least, I'm gonna die on my own terms and not when that damn fish decides it's time.
Şimdi, buradan çıkıyorum ve bu lanet köpek balığını avlıyorum.
Now, I'm getting out of here and I'm catching this fucking shark.
- Balık.
- I'm fish.
Tanrım, boku yemiş bir sürü balık var ha.
God, there are some fucked-up fish out there.
Beyler, derin sulara dalan bir adamımız var. Ya balık tutarız ya da yemi keseriz, yine de hemen karar vermeliyiz.
Guys, we got a man wading into deep water out there, so we got to fish or cut bait, but we got to decide now.
O balığı beş yıl önce Grace'in kaybolduğunun ertesi günü yakaladı. Çünkü onun kızımı yediğini biliyordu.
He caught it five years ago, the day after Grace went missing'cause he knew it was the shark that took her.
Dün biohazard kıyafetimi, balıkçı çizmemi ve lastik eldivenimi giydim. Bahçeyi çapaladım ve pisliği kazıyarak çıkardım.
Yesterday I had to put on a biohazard suit, hip-waders, and rubber gloves and I got the garden hoe and scraped that crap outta there.
Bu balık kale hendeğinde yaşayabilir ve sularımızı korur, böylece kaleye girmeye çalışan kötüleri yer. Öyle mi dersin?
You think so?
Balık etliyim.
I'm poufy.
- Mmm. Dave sana söyleyeyim ; Hanımların balık konusunda emin olduğu tek şey..
Dave, I'm telling you, ain't nothing surer with the ladies than a man packing a home-baked spread of catfish and a side order of soul.
Eğer burada olmasaydım, balık yemi olurdun.
If I hadn't been here, you would have been fish food.
Balık dükkanında tanıştığım bir adamın kondomsuz benimle birlikte olmasına izin verdim.
I let a man I met at a fish store do me without a condom.
"ölü balık" mı dedin?
Did you say "dead fish"?
Balık yarışması mı?
Fish Competition?
Ve iki cesete rastladığımı hatırlamıyorum. Balık hafızalı da değilimdir ama...
And I do not remember having encountered two bodies.
... bir balık gibi içini açarak, kanını içmeye bir son vermiştim.
I'm gonna slit somebody open like a fish and drink their blood.
- Balık tutalım.
- Fishing.
Balık tutalım.
Fishing.
Balık tutalım!
Fishing!
Balık Baba'yla mı, baban olan Baba'yla mı konuşuyorsun?
You talking to daddy the fish or daddy your dad?
Sen balık yemisin.
I'm gonna eat you, you're fish food.
Balığım iyi değil artık.
My fish doesn't feel good anymore. Mark :
Ben ve İzlandalı balıkçı arkadaşlarım,... takım ruhu için, denize açılmadan önce,... yumruklarımızı birleştirir ve eski Viking sloganını tekrarlardık.
Me and my Icelandic fishing buddies, for team-spirit, before going to sea, we would touch fists and repeat an old Viking chant.
- Balık satarım.
- I sell fish.
Kalmadı ondan, lezzetli bir kırlangıç balığı versem?
I'm all out, how about a nice red snapper?
Birisi balık tezgâhımın yanında kocasının Napoli'li olduğunu söyledi, ama onları ömrümde görmemiştim.
One said her husband was from Naples, from near my fish stand, but I've never seen them.
Roma'ya gittiğinde onlara balık tezgâhım var dedin mi?
When you went to Rome, did you say you had a fish stand?
Bana şunu söyle, tamamiyle o programa odaklanmış durumdasın küçük oyunumuzu nasıl idare edeceğiz, balık satarak mı?
Tell me this, you're focused on that show, how can we get by without our little trick, just selling fish?
İşler fesat, ayrıca üzerinde durmak istemiyorum ama programa bir kez çıkarsam, hadi kazanmadık diyelim kazandığımız parayla ortadan kaybolduğumuzda 10, 100, hatta istediğin kadar balık tezgâhı alabiliriz!
It's not doing good and besides, I don't want to harp on it, but once I'm on the show, let's say I don't win... when I get out, with the money we make, we can buy 1O fish stands, 100 or as many as you like!
Savaştan önce Ryan Deresi'nde balık tutardım.
I used to fish in the creek Ryan before the war.
Memur bey, size kızarmış balık yaptım.
Officer, I made you fried fish balls.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]