Başçavuşum traducir inglés
249 traducción paralela
Siz de alın başçavuşum.
Here, buy a copy for the sergeant major.
Ben de sizin adınızı duydum başçavuşum.
I heard about you, too, Sergeant.
- Bir şey mi soracaktın başçavuşum?
- Something you wanted to ask, Sergeant?
Bölük sana emanet başçavuşum.
I'm leaving it in your care, Sergeant.
- Telefon sana başçavuşum.
- lt's for you, Sergeant.
- Amacımız ne başçavuşum? - Sanane!
- What's the idea, sergeant major?
- Teşekkürler başçavuşum.
- Thank you, sergeant major.
- Bize anlatmanız gerekmez başçavuşum.
- You don't need to tell us, sarge.
- Sonra ne yapacağız başçavuşum?
- What do we do then, sarge?
Bayan Gerber çok güzel bir kadın, Başçavuşum.
You have a beautiful wife.
- Özür dilerim, Başçavuşum. - Bırak beni de, atışını yap.
Excuse me, sergeant.
Tebrikler, Başçavuşum.
Bravo, sergeant.
Kendinize bir ziyafet çekersiniz artık, Başçavuşum.
Look, sergeant. This will be a treat.
- Siz de görüyor musunuz, Başçavuşum?
Do you see it too, sergeant?
Başçavuşum! Tamamdır. Yine Tahiti başlıyor.
Sergeant, it's happening again in Tahiti.
- Üniformalarımızı çıkaralım mı, Başçavuşum? - Hayır.
- Do we take off our uniforms?
- Onları yakalayacağız, Başçavuşum.
- We'll get them.
Size bunu yapmalarına izin vermeyin. Onları yakalayacağız, Başçavuşum.
Don't let it get to you, sergeant.
- Önce bayanlara, Başçavuşum.
- No, the ladies first, sergeant.
- Sizi yenmek imkansız, Başçavuşum.
- You're unbeatable.
Benimki, içgüdüsel bir şey, Başçavuşum. Hepsi bu.
I simply have a calling.
- Motoru büyük silindirliydi, Başçavuşum.
With two cars? Sergeant, it was a very fast car.
- Görmemişlerdir, Başçavuşum.
- You really saw him?
- Biraz izin verir misiniz, Başçavuşum?
- Can you excuse me, sergeant?
- Bir puro alır mısınız, Başçavuşum?
I give up. - A cigar, sergeant?
- Hayır, Başçavuşum. Lütfen. İstediğiniz diplomatik bir sorunsa, bunu başka yerde arayın.
No, you wouldn't want a diplomatic incident?
- Dağılalım mı, Başçavuşum?
Do we spread?
- Başçavuşum. - Kapa çeneni.
- Sergeant Major.
Ben başçavuşum.
I am a top sergeant.
Yıllar geçtikçe, sindirim zorlaşıyor. - Evet, Başçavuşum.
With age, digestion becomes more of a problem.
Yani, bazı küçük sürprizlerle karşılaştık. Beni affedin, Başçavuşum.
Up to the gate it was easy, then came the surprises.
- Hatırlıyor musunuz, Başçavuşum?
The nudist hunt.
Eğer izin verirsen, canikom, Başçavuşum, bir an önce yola çıkmalıyız.
We should leave right away.
- Başçavuşum, bizi dinliyorlar mı? - Hayır.
Before we leave... are they watching?
- Bu, bana çok iyi geldi, Başçavuşum. - Bana da.
That does me good, sergeant.
Epey zaman oldu, Başçavuşum.
Since a while, sergeant.
Başçavuşum, biz buraya arabayı aramaya geldik.
I love you. We came to look for the car.
- Plan 17, kod F. - İşte, Başçavuşum.
Plan 17 code F.
Tabii izin verirseniz, Başçavuşum.
Agreed, sergeant?
- Vakit nakittir, Başçavuşum.
- Time is money.
Çok güzel, Başçavuşum.
Very good, sergeant.
Bakın, Başçavuşum.
Look, sergeant.
- Başüstüne, Başçavuşum.
Quickly.
- Yapmayın, Başçavuşum!
- Be honest.
- Evet, Başçavuşum.
- See, chief?
Başçavuşum, merdiveni getirdim!
I have a ladder.
Çek elini ayağın, ı adamdan. - Kolay bulabildiniz mi, Başçavuşum? - Bahçe kapısına kadar kolaydı da ama sonra, ne olduğunu anlamadık.
Easy to find?
Hatta, bir fare bile, Başçavuşum.
Not even a mouse.
- Bunları görmeye dayanamıyorum. Gelin benimle, Başçavuşum.
It's breaking my heart.
Ben, bir bakana fırça attım, Başçavuşum.
I told off a minister.
Ben, her şeyi hatırlıyorum. Size yalan söyledim, Başçavuşum.
I remember.