Ben gitmek zorundayım traducir inglés
217 traducción paralela
- İzninizle ben gitmek zorundayım.
I'm afraid you'll have to excuse me. Of course.
Ben gitmek zorundayım.
I must go.
Sizin için fark etmez, ama ben gitmek zorundayım.
It didn't make any difference about you guys but I have to come.
Ben gitmek zorundayım.
I gotta go.
Ben gitmek zorundayım.
I have to leave.
Babamla birlikte sağIığıma kadeh kaldırın, Ben gitmek zorundayım, hoşça kalın.
Dine with my father. Drink a health to me. For I must hence, and fatewell to you all.
Pekala hayatım, ben gitmek zorundayım.
Okay, honey, I got to get going.
Neden ben gitmek zorundayım?
Why do I have to go?
Pekala dostum, ben gitmek zorundayım.
OK, partner, I gotta go.
Ben gitmek zorundayım.
Well, I do have to be running along.
yağmur yağsın yada yağmasın, ben gitmek zorundayım.
Rain or no rain, I have to go.
Şey, ben gitmek zorundayım.
I must go.
- Ben gitmek zorundayım.
- I have to go.
Ben gitmek zorundayım, Christy.
I have to go away, Christy,
Alex, ben gitmek zorundayım.
Alex, I have to go.
Ben gitmek zorundayım Bayan Teale... ama fırsat buldukça gelip sizi yoklarım.
I've got to be going, Mrs. Teale... but I'll come by when I can and check on you.
Şey, Ben, Ben gitmek zorundayım, sizleri tekrar görmek güzeldi.
Well, I, I have to go, so it was great to see you guys again.
- Güvenli bir yer bul! Ben gitmek zorundayım.
- Find someplace safe.
Hmmm, izniniz olursa, ben gitmek zorundayım.
Hmm, if you'll excuse me, I got to go.
Neden kimse gitmezken ben Altay'lara gitmek zorundayım.
Why of all people do I have to go to the Altay?
- Ben Los Angeles'a gitmek zorundayım..
I HAVE TO GO TO LOS ANGELES. WHY, WHAT'S THE MATTER?
Ben Conzalone gitmek zorundayım, acil bir telgraf aldım.
I have to go to Conzalone I received an urgent telegram.
- Gitmek zorundayım efendim. Ben kaptanım.
- l have to, sir, I'm the captain.
Ben kalamam, gitmek zorundayım.Size yük olmak istemiyorum.
I wouldn't want to cause trouble in a family.
- Fakat ben, Quinlan'a, karakola gitmek zorundayım!
- But I must see Quinlan at the U.S. Police station.
Hayır, benden başka kimse yok, ben de şimdi eve gitmek zorundayım.
No, there isn't nobody here but me, and I gotta go home now.
Gitmek istemiyorum ama saat 10 ve ben bu telgrafları çekmek zorundayım.
I hate to leave, but it's 10.00 and I have to send those cablegrams.
Ben de yakında gitmek zorundayım.
I'll have to go soon, too.
Çümkü ben evime gitmek zorundayım.
Because that's where I have to go, that's how come.
Ben baldızım Mattie'nin yanına gitmek zorundayım.
I'm gonna go to my sister-in-law, Mattie's.
Ben bu tarafa gitmek zorundayım.
I have to go this way.
Dinleyin, karım ve ben, Los Angeles'a gitmek zorundayız.
Listen, my wife and I, we gotta get back to LA. I'm sorry, Lieutenant.
Gitmek istediğini biliyorsun ve okulu da açık tutmak zorundayız. Ve yine biliyorsun, ben senden daha iyi bir öğretmenim.
You know you wanna go, you know we have to keep school open, and you know I'm a better teacher than you are.
Ben de uyumadım. Ve sabah işe gitmek zorundayız.
I ain't gettin'any sleep and we gotta get to work in the mornin'.
Evet ben de gitmek zorundayım.
Yes, I have to go too.
– Ben artık gitmek zorundayım.
– General, I've got to leave. I can't stay anymore.
Ben salonda çalışmaya gitmek zorundayım.
Study hall.
Ama ben eve gitmek zorundayım.
I have to go home anyway
Ben evime gitmek zorundayım.
I gotta go home.
- Ben eve gitmek zorundayım.
- I gotta go home.
Gitmek zorundayım, bebeğim.
Even Ben sees it.
Bud'un söylediği gibi sadece ben mi büyükannemlere gitmek zorundayım?
What's this about Bud saying that only I have to go to Grandma's?
Ben Moskova'ya gitmek zorundayım!
I have to go to Moscow!
Ben göreve gitmek zorundayım.
I have to go on duty
Ben vize için elçiliğe gitmek zorundayım.
I have to go to embassy for VISA.
Ben bara gitmek zorundayım.
I have to go to my bar.
Ben buradan gitmek zorundayım, oysa silah sende.
I got to get out of here, and you got the gun.
Evet, gitmek zorundayım ama ben...
Yes, I do have to go to work, but I...
Şey gibi, Şey gibi Ben niye gitmek zorundayım ki?
Like- - Like- - Why do I have to go?
Ben cesedi teşhis etmek için merkeze gitmek zorundayım, haydi benim için gel.
Come on, do it for me.
Ama ben niye Amerikaya gitmek zorundayım?
But why must I go to America?
ben gitmek istiyorum 24
ben gitmek istemiyorum 31
gitmek zorundayım 240
zorundayım 57
ben geldim 457
ben gidiyorum 1233
ben gelirim 46
ben geliyorum 81
ben gittim 40
ben gelemem 35
ben gitmek istemiyorum 31
gitmek zorundayım 240
zorundayım 57
ben geldim 457
ben gidiyorum 1233
ben gelirim 46
ben geliyorum 81
ben gittim 40
ben gelemem 35
ben gidemem 24
ben gördüm 101
ben gayet iyiyim 35
ben gidip 27
ben gelmiyorum 98
ben giderim 253
ben gideyim 114
ben görmedim 51
ben gitsem iyi olacak 25
ben getirdim 23
ben gördüm 101
ben gayet iyiyim 35
ben gidip 27
ben gelmiyorum 98
ben giderim 253
ben gideyim 114
ben görmedim 51
ben gitsem iyi olacak 25
ben getirdim 23