Bir nevi traducir inglés
2,868 traducción paralela
Çünkü şimdi ne tarafa gideceğim gibi bir durum olmuştu bir nevi, neyse işte.
Cause that was kind of where I was going to go here, anyway.
Pekâlâ, bir bir nevi ilgilendiğim bir adam var ama bir anlamı yok.
Okay, there, there was this guy that I was kind of into, but it doesn't matter.
Ramone bir nevi dolandırıcılık yapıyormuş.
Ramone is running some sort of money skimming operation.
Daha da güzeli, teleskopların bir nevi zaman makinesi olmasıdır.
Even better than that, a telescope is a kind of time machine.
Adı Reacher, bir nevi üst düzey askeri inzibat. Barr ile Bağdat'taymış.
Name is Reacher, some sort of top shelf army cop, he was in Bagdad same time as Barr.
Sen, bir nevi... Gün için saçını yapabilirdin çünkü tüm gün boyunca bir baret takmana gerek olmazdı.
You know, you could kind of... you could, you know, kind of style your hair for the day because you didn't have to wear a hard helmet all day.
Bir nevi boşluklarını doldurdu.
It sort of filled in the gaps.
Ama Higgs, 140'ta değil, bu bir nevi rahatlattı aslında çünkü yaklaşık 115'lere kadar düşeceğine dair umudumuz var.
But the Higgs, it's not at 140, which is a bit of a relief, because there's still hope it might be down around 115.
Bu bir nevi tarafsız bölge.
It's sort of in no man's land.
Hepinize bu sabah 3DPS ile kodlanmış e-mail ile bir nevi sizi tanımlayan veriler gönderdim.
I sent you all an e-mail this morning in which I encoded 3DPS-like data to identify you.
Bunu, X Modelini kurtardığın için bir nevi borç kabul edebilirsin.
Consider it a loaner for saving Type X.
Yani bir nevi komiser görevinde olacaksın, ona göre para almayacaksın tabii.
So, you'll effectively be acting inspector, without the remuneration of course.
Bu bir nevi protesto.
This is some overt hating.
Yani, babası yeni öldü, uyuşturucu sorunu var muhtemelen bir nevi manik depresif bozukluğu var ve açıkçası birkaç tahtası eksik olabilir ama o bir yetişkin.
I mean, his father just died, he's got a drug problem, probably some kind of manic-depressive disorder, and, honestly, he wasn't that well screwed together to begin with, but he's an adult,
9 ile 19 Ağustos arasında "bilirsiniz işte" ve "gibisinden" ifadelerini kullanmayı bırakmış ve "yani" ve "bir nevi" ifadelerini kullanmaya başlamış.
Between August 9th and August 19th, he stopped using "you know" and "kind of" and started using "I mean" and "sort of."
Oraya gelen herkes kendini bir nevi yarının Hemingway'i sanıyordu. Tabii Salinger hariç, o Hemingway olmak istemezdi.
So everybody in here was convinced that they were the next Hemingway or whatever, except for Salinger, who didn't wanna be the next Hemingway.
Kitabın 1951'de ilk kez yayımlanması bir nevi devrimdi.
The publication of'Catcher in the Rye'in 1951 was something of a revolution.
Bu, tüm eleştirilere bir nevi cevap mı...
Is this in some way for you to say to all the critics...
Ama Simeoni'nin yanına gitti, Simeoni etabı kazanmaya çalışıyordu ve Lance bir nevi "Rüyanda görürsün" dedi.
But he went up to Simeoni, and Simeoni was trying to win the stage, and, pretty much, Lance said, "No way."
Bir nevi.
Well, sort of.
Keşke Juniper tekrar benle ilgilense. Sadece bir nevi işaret etse.
I wish Juniper would look back at me, just give me some sort of sign.
Bir nevi düşüncelerini bir araya getiren bir gece kampı.
It's sort of a nightly camp to kind of gather your thoughts.
Bir nevi bizimle ilişkilerini kopardı.
Just sort of- - sort of cut us off.
Ayrıca Melbourne'da bir isyan duygusu, bir nevi alternatif politik kültür mevcuttu.
There was also a sense of rebelliousness, sort of an alternative political culture in Melbourne.
Bir nevi yayan döndüm.
Kind of walked back.
- Bir nevi seni kurtardı diyebiliriz?
- He sort of rescued you?
bir nevi ilham perisi, bir şairin ilham perisi..
A sort of muse, a poet's muse.
O Çin için, bir nevi Bay Çay.
He's sort of the "Mr. Tea" for all of China.
- Bir nevi, 4 numara.
- Sort of, Number 4.
Babam ilk defa sırtımı sıvazlamıştı. Fakat bu hareketinin anlamının sırtımı temizlemek mi, kızmak mı yoksa bir nevi sarılmak mı olduğunu bilmiyordum.
That was the first time my father ever patted me on the back, but I couldn't tell who was to brush me off, to reprimand me or a substitute for a hug.
Bir nevi terziler caddesinin çelik için olanıydı.
A sort of Saville Row in steel.
Onun bir nevi asistanı gibi bir şey... Aşçı ve şef.
She was his go-to girl, his assistant... cook, and Chief bottle-washer.
Yani burası bir nevi Yarıyol Tedavi Kampı mı?
So this is some kind of Halfway recovery camp, is that right?
Biz bir nevi çift...
We, we were a couple of sorts, uh...
Şimdi bir nevi yoğunuz.
We're kind of busy right now.
Orada bir nevi ünlü gibi bir şeydim.
It was like I was some sort of, you know, celebrity, walking around.
Bir nevi.
After a fashion.
Bir nevi. Hey.
Sort of.
Ben..... ona götürmeyi bir nevi unuttum. Ne?
I... sort of forgot to send it to her.
Senin becerdiğin kızlarla parti yapan Hefner * gibi olacağım bir nevi.
It would be kind of like Hefner, partying with girls you've screwed.
Bir nevi özgürleştirici bir şey.
Actually, you know, it's kind of freeing.
Neyse, Ellis'le bir nevi anlaşmaya filan vardılar, ve işte o zaman beni terk etti.
He and Ellis made some deal or something, and that's when he left me.
Arthur'da bir nevi psikoz yarattı.
I'm afraid it's caused Arthur to have some sort of psychotic break.
- Şey, ben bir nevi dedim...
- Well, I said I'm sort of...
Bir nevi bağlantınız var!
You're practically related!
Tanrılar bazen önümüze böyle şeyler sererler bir nevi sınav niyetine.
Sometimes the gods put things like this in front of us as some kind of test.
Bir nevi.
In a way.
Bir nevi.
Sort of.
Bir nevi.
Yeah, well, so to speak.
Bir yayınevi ile görüşüyormuş.
I heard she talked with a publisher.
Bir nevi çiftlik sayılır.
It's a little farm.