Diyorsun ki traducir inglés
1,598 traducción paralela
Sen diyorsun ki otobüsle git.
You said you'd take the bus.
Yani diyorsun ki, şimdi onu arasam bana aynı şeyleri söyleyecek öyle mi?
So if I were to call her right now, that's what she would tell me.
Diyorsun ki bir havuzlama dengesi arıyorduk.
You assumed that they were searching for a Pooling Equilibrium.
Şimdi sen bana diyorsun ki :
So you're telling me,'If I can't find the money from somewhere and can'!
Sen de diyorsun ki...
And you say?
Yani diyorsun ki, elimizde öldürmeye meyilli bir bebek var.
So what you're saying is we've got a homicidal baby on our hands.
Yani, diyorsun ki, simülasyonda gerçek olmayan ve aslında yaşanmamış şeyleri tecrübe ettin.
So, what you're saying is that what you experienced in the simulation didn't really happen or even matter.
Yani diyorsun ki...
You don't think...
Yani diyorsun ki Jake'in karısının hayaleti o taziyedeydi yani tam olarak o odada
SO YOU'RE SAYING THAT THE GHOST OF JAKE'S WIFE WAS AT THE WAKE, LIKE LITERALLY IN THE ROOM.
Neden öyle diyorsun ki?
WHY WOULD YOU SAY THAT?
Yani diyorsun ki...
You're saying that you, uh -
Diyorsun ki sen benim... değilsin...
You're saying you're not - that you're not my, uh -
Yani diyorsun ki...
You're saying you're not my -
- Yani diyorsun ki...
- You mean to say you're -
Diyorsun ki benim aklıma gelen şey "Operasyon Buz Kıracağı" olacak.
Says you. I'm gonna be thinking "Operation Breath Mint."
Yani diyorsun ki kilise kutsal ama kilisenin bodrumu kutsal değil, öyle mi?
You're implying that the church is holy, but the church basement isn't?
Ve bunu biliyor musun, bilmiyorum ama oldukça yargılayıcı olabiliyorsun. - Yani diyorsun ki...
And I don't know if you know this, but you can be a pretty judgmental guy.
Yani, sen diyorsun ki gay'ler davet listesinde değildir.
So you know for a fact gay people aren't on the invite list.
Ve bana diyorsun ki...
And you're saying to me :
Yani diyorsun ki, sende insanlarin açikça görebilecegi bir seyler var?
So, do you think that there is something about you, something - - obvious that people see?
Yani diyorsun ki Gina'nın burada bulunması bizim ağız dalaşımızı dinlemesi...
So, you think that having Gina here to listen to us... squabble - -
Yani diyorsun ki kendini bir şekilde kilitledin...
So, what you're saying is that you let yourself get locked into a kind of...
Orada diyorsun ki... Çok kötü bir gündü. Bununla ne kastettin?
You said there, um... it was a terrible day.
Tamam, yani diyorsun ki, hissettiğim...
Yeah, but what are you saying? That I was feeling...
Yani diyorsun ki, ben yanlış kişiyi mi tutuklamışım?
So you're saying I arrested the wrong person?
Yani diyorsun ki, Melissa Barrister bu adamın işyerinde yaptığı sahte bir Paris otelinde rehin mi tutuluyor?
So you're saying you think that Melissa Barrister is being held captive in some fake Paris hotel room that this guy built over there at his business?
Yani bekle... diyorsun ki...
So wait... you're saying
Bir de diyorsun ki, Bulgaristan'dan gelen dedemmişsin benim!
So you are my Grandpa from Bulgaria after all!
Diyorsun ki eğer Raj'ı severse Taani, Suri'yi tamamen unutur ve Taani, Suri'ye aşık olmazsa Suri'nin söyleyebileceği tek şey kalır Bizler gezginleriyiz sevda yolunun, Yeniden buluşuruz elbet, zamanı gelince.
You are thinking what if while loving Raj Taani completely forgets Suri what if she never falls in love with Suri what if in the end Suri is left saying we are traveling the love lane, Down the road we will meet again.
Ve bunlara rağmen kesin bir itimatla bundan 10 hafta sonra, sana çıkma teklif edersem diyorsun ki cevabım...
And yet you can say with absolute confidence that ten weeks from now, if I ask you out on a date, your answer will be...
Diyorsun ki daha önceden çaldım.
So you're saying you stole it before.
Yani, diyorsun ki ; dışarıda seri katil bir kadın var, adamları seçiyor ve onları öldürüyor.
So you're telling me that there's a female serial killer out there, picking up men and then murdering them.
- Yani diyorsun ki Ferraro ve Porter belli şekillerde davranmaya eğitildiyse sonraki hamlelerini belki önceden bilebiliriz.
- Okay, so you're thinking that if Ferraro and Porter are trained to act in certain ways, maybe we'll be able to predict what their next moves will be.
Doğruca okula gidiyorsun, vardığında yapacağın şey, içeri dalıyorsun, koçla konuşuyorsun, ve diyorsun ki " Büyük bir hata yapıyorsun, tamam mı?
You're all on your way to school, when you get there, all you do... you just go in, you talk to the coach, you tell him. You've made a big mistake, all right?
Bir saniye, diyorsun ki, yatağın altında bir kutu Adviprin var ve zehir içinde.
So wait a second. You're saying there's a bottle of Adviprin under the bed and the poison's in the bottle?
- Yani diyorsun ki...
Oh, you mean...
Tanrım, diyorsun ki, bilirsin işte... Cuma günü?
God, you mean, you know... on... on Friday?
Yani diyorsun ki, öldürmek bu çocuğun içinde varsa,... ona hiçbir şey engel olamaz.
So if killing is this kid's shot in life, there's no stopping it. Sure there's stopping it.
Yani diyorsun ki, kalbindeki o şey asalak mı?
So you're saying that... that thing in his chest... Is a parasite?
Diyorsun ki, çöpü halının altına süpürelim tedarikçinin yaptığı indirimleri kabul edelim,... Meredith'i kovmayalım ve bunca şey olmamış gibi davranmaya devam edelim.
No, you are saying that we should sweep it under the carpet, accept the discount on supplies, not fire Meredith and pretend like the whole thing never happened.
Yani, diyorsun ki, Janus'un cihazı çalıştığı sürece galakside her kim bir geçidi çevirirse...
So you're saying that as long as this Janus device is running, every time someone dials a gate in the entire galaxy...
Yani diyorsun ki, muhtemel felaketlerin hiçbiri gerçekleşmeyecek mi?
So you're saying none of these potential catastrophes will happen?
Yani bana diyorsun ki, şimdi aşağı inip Jennifer'la konuşursam bana göreve uygun olduğunu söyleyecektir.
You're telling me, if I go down there and talk to Jennifer, she'll tell me that you're fit for duty.
Diyorsun ki, onları kim kızarttıysa seni de öldürmeye çalışacak.
So whoever did fry them is going to try to kill you?
Bak, sen diyorsun ki : "Ben eğlenmek istiyorum." O da diyor ki : "Evet, haydi eğlenelim."
That's the joke. Listen. You say :
"Simon diyor ki, bana cüzdanını ver" onlar da veriyorlardı mı diyorsun?
You go, " simon says give me your wallet, and they do?
Sen nasıl bir serserisin ki bunu diyorsun.
W-Which fucking bastard told you that?
Yani diyorsun ki...
So you're saying Farmer Herb's tilling soil...
Doğru anlamak adına yani diyorsun ki bir insanın bu iki kimyasalı birleştirmeyi bilmesi için onları birleşmiş olarak görmesi mi gerekir?
His name's Cameron James.
Yani diyorsun ki bu katil onları öldürerek çok daha büyük bir ıstıraptan kurtardığına inanıyor.
This is because of me.
Sen "manganez" diyorsun, ben de "evropiyum" diyorum ve sen de "mendelevyum" diyorsun ve, daha fazla "m" kalmadı çünkü sanıyorum ki meitneriyum hâlâ ekairidyum olarak anılıyor.
You say "manganese." I say "europium," and, then, you're left with "mendelevium," and... there are no more m's because I believe that meitnerium should still be called ekairidium.