Dışarı mı traducir inglés
25,151 traducción paralela
Beni itfaiyeci gibi dışarı mı taşıdın?
Did you carry me out like a firefighter?
- Dışarı mı çıkıyorlar?
They get to leave?
- Dışarı mı gideceksiniz?
You're going out there?
Dışarıya çıkman lazım, yüzme havuzuna git.
I need you to go outside, go to your swimming pool.
Dışarısı daha mı iyi sence?
- What? And you think
Ben Ben Burke. Dışarıdayım.
This is Ben Burke, on the outside.
- Aynen, dışarı çıkalım.
Yeah, yeah, we should go out.
Dışarıya yemeğini almak için çıktı, ama dönünce onunla konuşacağım.
She's out getting her lunch, but when she gets back, I'm gonna talk to her.
Dışarı çıktık, sana bir kek aldım ve geri bayıldın.
So we came outside, I bought you a muffin and then you passed out again.
Karım beni dışarı attığında, rahatlamıştım.
When my wife threw me out, I was relieved.
Dışarıda kalmak istiyorsan anlayışla karşılarım.
You want to back out? I got to do this.
Evet, bir süreliğine dışarı çıkmalıyım.
Yeah, I just need to run out for a couple of seconds.
Dışarı çıktığımızda sevginin, mutlu bir evliliğin fotoğrafını sunarız.
When we go out in the world, we present a picture of a loving, happy marriage.
Yerinde olsaydım, sarı ibne arabana binip buradan uzaklaşır, asla geri dönmezdim.
Now, if I were you, I'd get in that faggot yellow car of yours, drive away from this town, and don't ever look back.
- Dışarıda olacağım.
I'll be right outside.
Yani dışarı derken, dışarı çıkmayacağım, kapının önündeyim.
I mean, not outside-outside. Just out... there.
Bugünlük dışarıda olduğunu biliyorum ama araman lazım.
I know you're out today, but I need you to call.
Ekibi dışarı çıkarsak iyi olmaz mı sence de?
_
Ya bu güzel, deri koltuğa yaparım ya da dışarıya.
I can either do it on this nice leather seat or outside...
d Bikinini üstünde ilk gördüğüm zaman d d Güney Georgia sularından dışarı fırladığın zaman d d Yüce tanrım Bacakları nasıl da bronzlaşmıştı d
♪ Yeah, when I first saw Bikini top on her ♪ ♪ Poppin'right out Of the South Georgia water ♪ ♪ Good lord She had them long tanned legs ♪
Seni çok erken mi dışarıya saldım?
Did I let you out of that kettle too soon?
Dışarıya çıkıp biraz odun bulacağım ve sedye yapacağım.
I'm gonna go outside,
Dışarıdan, umarım.
- Outside, I hope.
Dışarı çıkıp arayayım mı?
You want me to step outside and call you?
Ben küçük bir kızken her gece karavanımın arkasından dışarıyı izlerdim ve arabaların ışıklarını kapatmalarına bakardım.
When I was little girl, I used to watch out the back of my trailer every night and look at the cars turn their lights off.
Yine sabaha kadar dışarıdaydın, değil mi?
I'm leaving now.
Ta başından başaramayacağımı biliyordun, değil mi? - Dışarıda konuşalım.
Thank you for walking me here.
Saçının bakımını yapan ayağına kadar geliyorsa neden dışarı çıkasın ki?
Uh-huh. Why go out when your hair maintenance man can come to you?
Dışarıdayken mahkemede birkaç emlakçılık davasına bakmıştım.
On the outside, I handled a few real-estate disputes in court.
Aşkım dışarı çıktığında birazcık zor da olsa günlerimizi mutlulukla geçireceğiz.
We can start small with it when you come out, okay?
Dışarıdayken kötü biriydim sanırım.
Guess I was a bad guy on the outside.
Köpeği dışarı çıkaracağım.
To take the dog out. Go to sleep.
İkinci kaptan, hafif dışarı çıkalım da karşısında kim olduğunu görsün.
XO, let's stick our nose out, let him know he has company.
Dışarıda bekleyeceğim.
- so I'm gonna wait outside. - Oh!
O sabah gizlice dolabına girdim. Annenin sarıp sedir dolabına koyduğun yeşil boncuklu üstünü aldım.
I'd snuck into your closet that morning and took that green beaded top that was your mother's, that you kept so carefully wrapped up in tissue paper in your cedar closet.
O yüzden Jackson artık dışarıdaki her şeyi ayı sanıyor. "Welcome to the Jungle" çalan ayı tuzaklarını bütün araziye kurdu. Ben de bizim horoz Cogburn'ü kovalarken tuzağa düşüverdim!
So, now, you know, Jackson thinks that everything outside is a bear, and he's rigged the entire property with bear traps that blast "Welcome To The Jungle" if you trip them off, and I'm out chasing Cogburn, our rooster, and then voilà!
- Dışarıda konuşayım.
- I gotta take this outside.
30 saniye daha düzeltemeseydin ameliyathanemden dışarı atacaktım.
Another 30 seconds, I would've kicked you out of the OR.
Şimdi adam çantanızın içine bakmadan bir sebep uydurup dışarı yönelmeniz lazım.
Now, you guys have to talk your way out of there before he looks in your bag.
Dışarıda ne olduğunu ve neyle yüzleşeceğimizi öğrenmeye ihtiyacım var.
I need to know what's out there to know what we face.
Çünkü telefonum burada çekmiyor dışarı çıkıp seni aramayı düşündüm ama Tom'u yalnız bırakamazdım.
Because I can't get a signal in here and I... I wanna go outside to try to call you, but I don't wanna leave Tom.
Her dışarı çıktığımızda bu saçmalıkla uğraşamam.
I don't have time for this BS every time we go somewhere.
Sorun çıkar gibi olduğunda, arayın dışarı çıkalım.
First sign of trouble, call and we'll be out.
Ayrıca dışarıdan emniyete alınabilecek, penceresi olmayan, sağlam kapılı bir odaya ihtiyacımız olacak.
And we'll need a room that can be secured from the outside, something with no windows, a strong door.
Niye herkes eşyalarımı dışarı atıyor?
Why is everyone throwing away my stuff?
Sanki dışarıda bir pencereden onlara bakıyor gibiyim.
It's like I'm on the outside looking in at them.
İlk adım tüm kilitleri değiştirmek olmalı yoksa ben dışarı çıkıp bekçilik yapacağım.
And the first step should be change all the locks, or I'm gonna go out there and stand guard by myself.
- Dışarıdan yardım alması gerekli.
WELL, SHE'D NEED OUTSIDE HELP.
- Ben dışarı..
- I'm gonna...
İçeri koştum, seni kollarıma aldım ve dışarı taşıdım.
I ran in here, lifted you in my arms and carried you out.
Bir saniye, seni dışarıya Pilcher mı gönderdi?
So, wait, Pilcher sent you out here?