Geçmiste traducir inglés
6,812 traducción paralela
- Geçmişte anonim bağışçılarımız vardı.
We've had anonymous donors in the past.
Geçmişte birlikte olacağımızı düşünmek çok tuhaf olurdu.
Oh, it's odd, isn't it, thinking of us back then?
Çok da uzak olmayan bir geçmişte kasabamız haritada öylesine bir yerdi.
[Applause] Not long ago, this town was barely on the map.
Geçmişte yaptıklarım ve gelecekte yapacaklarım birbirinden çok farklı.
What I did in my past, and what I do in my future are two different things.
Geçmişte yaptığı yanlışların doğurduğu şeytanlar ona dadanıyor ve rahatsızlık veriyor.
Demons born of past wrongs that hound and harass him.
Hayatım, Bayan Watson'a olanlar geçmişte kaldı, tamam mı?
Sweetie, what happened with you and Miss Watson is all in the past, okay?
- Geçmişte çok acı çektiğini biliyorum...
- I know you suffered greatly back then...
Hepsi geçmişte kaldı.
It's in the past.
Eski kesişen arkadaşlar ya da geçmişte her neysek o olmaya geri dönelim.
And go back to being flirty friends, or whatever we were before...
- Geçmişte olduğu kadar uygun biri olmalı.
- It is as true now as it was then.
Evet, geçmişte benimle çalıştığı zamandaydı.
Yeah, it was back when she worked for me.
Alkolü bırakmak için.. ... gittiğim toplantılarda, biliyorsun, geçmişte.. ... yaptığınız hatâlar için özür dileyin derler?
Well, you know how in AA there's that whole thing about, you know, making amends, whatever, with people that you've hurt in the past?
Enerji sektörüne yönelmeyi geçmişte bıraktığını biliyorum Fakat geçmişe baktığımda, arkamızda durulması çıkarlarımızı destekleyecektir.
I know you've leaned left on energy in the past, but I'm looking to back a horse that will support our interests.
Yani geçmişte bizimle çalıştınız mı?
Meaning people we worked with in the past?
Her şey geçmişte, bırak gitsin
It's all in the past, let it go.
Ve geçmişte odaklanmak durumunda, Bizim şimdiki haline tehdit, Ya da belki, hatta bizim geleceğimiz.
And if you focus solely on the past, it threatens to become our present, or perhaps, even our future.
- Geçmişte kaldı.
- It is in the past.
Halkı temsil etmek için aday oldum. Sesi olmayanların sesi olmak için. Ancak bu artık geçmişte kaldı.
I ran as a representative for the common man, a voice for those who had no voice, but that has happened through much of our history.
Onların telepatisinin geçmişte bize çok faydası oldu.
Their telepathy has been useful to us in the past.
Geçmişte de incinmiştim, o yüzden...
I've been hurt in the past, so...
Şu an savcılığın ihtiyaç duyduğu şey geçmişte yapılan yanlışları düzeltmek değil gerçek bir reform ve yenilenmedir.
What the prosecution needs now is true reform and renovation for the nation and people, rather than false change to get past its crisis.
Geçmişte ne zaman kendimi aşkın kollarına bıraksam... beni yaralı olarak bıraktı.
When I have opened myself to it in the past, it's left me... damaged.
Hiçbir varlık... ne geçmişte, ne gelecekte... seni, benim gibi... sevebilir.
No being... who ever was... or ever will be, shall love you... like I do.
Geçmiş, geçmişte kaldı.
The past is dead.
Tepedeki mezarlığa gel ve bana "geçmiş geçmişte kaldı" de.
Come to the graveyard on the hill and tell me the past is dead.
Geçmişte duvara toslamamın nedeni gözü kara hareketler yapmamdandı.
I've gone bust in the past, but it was because I did something reckless.
Geçmişte bir deneyimin olması gerektiği yazıyor burada.
It says here you have to have... previous experience.
" Geçmiş geçmişte kaldı.
" The past no longer is.
" Geçmiş geçmişte kaldı.
The past no longer is.
Ama geçmişte yaşamanızı istemezdi, bunu da biliyorum.
But I know that she wouldn't want you to live in past.
Yakın geçmişte almış olduğum bazı finansal kararlardan dolayı derin bir pişmanlık duyuyorum.
I deeply regret some of the financial choices I have made in the recent past.
Geçmişte bazı vakalar yaşadık.
We've had some incidents in the past.
Yani geçmişte zengin olmak seni daha iyi yaptı mı?
- Like, did being a rich person make you better?
Amiral gelecekte, Gilead geçmişte.
Admiral is in the future, Gilead is in the past, and Edwina...
Rebecca Sutter'ın geçmişte uyuşturucu nedeniyle tutuklandığı ortaya çıktı.
Arrest record on Rebecca Sutter shows a history of drug charges.
Geçmişte yaşananlar arama izni çıkarmamıza yardım etmez.
Past actions are not gonna get us a search warrant.
Geçmişte birkaç kupam bile oldu.
Even had some trophies myself back in the day.
Bunların hepsi geçmişte kaldı, tamam mı?
This is in the past, okay?
Geçmişte takılı kalmam.
I don't dwell on the past.
Bu geçmişte kaldı.
That's past tense.
Geçmişte beni... fazlasıyla ihya eden bir servetim vardı, efendim.
I have had great fortune, sir, to be able to do quite well in the past.
Majesteleri, geçmişte pek çok defa Büyük Üstat Kral Eli olarak hizmet vermiştir.
Your Grace, in the past on several occasions, a grand maester has served as the King's Hand.
Geçmişte ve şu an neler yaşandığıyla.
What happened, what's going on.
Geçmişte ve şu an neler yaşandığını biliyorum.
I know what happened and what's going on.
Herman, geçmişte olanı değiştiremem.
Shut up, Woody! Herman, I cannot change what happened in the past.
Geçmiş, geçmişte kaldı.
The past is the past.
Geçmişte iyi işler çıkaran temsilciler bunu yapmanı sağlayabilir.
Good agents with real track records can make that happen.
Yani geçmişte karımın avukatıydı.
He's gonna be here anytime. - Okay. - I mean, he...
Bu işi çözer, geçmişte bırakırız.
We get through this or past it.
Geçmişte Kanan'ın olduğu gibi bir sıkıntı mı?
Just like Kanan was trouble back in the day?
- Evet, ben de dinlemeyi seviyorum. Ama bu geçmişte bize hiçbir şey kazandırmadı. Anlayacağın...
Yeah, and I like listening to it, but it hasn't really ever gotten us anywhere in the past, so, well, what about poetry?
geçmişte 40
geçmişte kaldı 32
geçmişteki lider 19
geçmiş olsun 71
geçmiş 44
geçmişi 24
geçmiyorum 21
geçmişi unutalım 16
geçmişte kaldı 32
geçmişteki lider 19
geçmiş olsun 71
geçmiş 44
geçmişi 24
geçmiyorum 21
geçmişi unutalım 16