English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ G ] / Gıdıp

Gıdıp traducir inglés

2,048 traducción paralela
Her gece birbirinize kaynaşın diye kıçımı kaldırıp dışarı çıkıyorum, ama başladığımız yere geri dönüyoruz!
I was dragging my sorry butt out here every night'cause I thought it would help you kids love each other, but no, we're right back to where we started!
Greg, sen Hodges ile birlikte dışarıyı al, ben de içerinin güvenli olup olmadığına bakıp bir telefon bulayım.
Greg, you and Hodges take a look around outside. I'm going to clear this building, see if I can find a phone.
Burasının yanıp kül olduğunu görmek en çok arzuladığı şey.
She'd like nothing more than to see this burnt to nothing.
yani, küçüklüğümden beri ben, ilk kez onunla oynayıp dışarı boşaldığımda. "üzgünüm!"
I mean, every since I was a little boy, it was like, The first time I was cleaning it, it went off. I'm sorry!
Dışarı bir hava kabarcığı çıkarıp tekrar içeri çeker,... böylece bir milisaniye içinde yakınında bir av olup olmadığını anlar.
It blows out a bubble and breathes it back in, detecting in a millisecond if there's prey close by.
İnsanların farkında olmadığı şey, İslam tıp tarihinin gerçekte bizim tıp tarihimiz olmasıdır, çünkü bizim tıbımız, üniversite tıbbı 19. yüzyıla kadar kullandığımız tıp, büyük ölçüde, bütün bu Müslüman hekimlerin çalışmalarına dayanmaktadır.
What people don't realise is that the history of Islamic medicine is really the history of our medicine, because our medicine, the university medicine, we used until the 19th century, it was based to a large extent on the work of all these Islamic physicians.
Ancak, bir şey. bana Lamechester'in ilk viteste takılıp kaldığını söylüyor.
Though I'd assume the Red Gobballs have yet to display their real talent!
Her zaman başka çocuklardan hoşlandığı şeyleri toplayıp sınıfına götürürdün. Yaptım, değil mi?
Since she likes eggs so much you'd take eggs from our classmates lunch boxes and give to her
Burası vücudun gelişimini sürdüren kısımdır şöyle ki ; iç organlarınıza giden kanı alıp kollarınıza taşıdığınızda, iç organlarda kan kalmaz yani gelişim durur, ama dövüşmeye hazırsınızdır
Well the issue is, if you took the blood from the viscera and moved it out to the arms, then you left no blood in the viscera, that means, no growth. But you're ready to fight.
1967'den bu yana kök hücre üzerinde yaptığım deneylerde bir kök hücreyi alıp, bir petri kabına koyardım bu hücre 10 saatte bir bölünürdü.
My experiments on stem cells, which I started in 1967 I'd isolate one stem cell, put it in a Petri dish and then it would divide every 10 hours.
77'den beri hükümet adına çalıştığını duymuştum. Güney Amerika'daki Marksist cumhuriyetlere saldırıp duruyormuş.
I heard he'd been working for the government since'77 knocking over Marxist republics in South America.
Gecenin üçünde dışarı çıkıp aptalca şeyler yapmaya alışığım.
I'm used to going out at 3 in the morning and doing something stupid.
- Mesajımızı alıp almadığından emin değildik.
- We weren't sure if you'd gotten our message.
Şehir dışında hayvanların öldürülmediği bir sığınak var. Eğer onları barınaktan çıkarıp diğer ilçeye geçirebilirsek hayatta kalırlar.
There's a no-kill shelter outside the city, so if we can get them out of the pound and over the county line, then they're home free.
Federasyonunuz hiçbir şey yapmadığında gezegen dışında işimi yapıyordum. Gezegenim ikiye ayrılırken insanlarımın yanıp kül olmasına izin verdiniz.
I was off planet, doing my job while your Federation did nothing and allowed my people to burn while their planet broke in half.
Ben onu arabanın dışına çıkarıp, orada bırakırken sen orada oturup, öylece benim yaptığımı izliyordun!
I was the one that had to drag her out of the car while you just sat there watching me do it!
Kafiyelere dalıp onu adlandırdığım tatlı isimler.
"Call'd him soft names in many a mused rhyme"
Şayet belediye görevlisinin insanlık dışı davranıp umursamaz davandığını düşünüyorsanız bunu kanıtlamak zorundasınız.
TO PROVE DEPRAVED INDIFFERENCE, YOU'D HAVE TO FIRST PROVE THAT THE CITY'S LACK OF COMPASSION IS SYSTEMIC.
Gerçekten, dostum, o fıstığı tekneme atıp derinlere dalış dersi verirdim ve o hıyarla bir daha işi olmazdı.
Seriously, dude, I'd take that chick back to my boat, give her one good bone-diving lesson, she'd be done with that chump.
Bu koridorlarda dolaşıp tanıdığınız birine,.. ... bu akşamki oyundan birine rastlarsanız sırtını sıvazlamayı unutmayın..
So, if you're walking in the halls and you see someone you know who's involved in the play tonight, give them a pat on the backpack.
Amcam onun gittiğini anladığı an her gün çalıştığı tarladan çıkıp gelmeye başladı.
When he knew she was gone, he'd come in from the fields... every day.
Ama bazen, insanın akıl sağlığını koruyabileceği ve parmaklıklardan dışarı bakıp şöyle diyebileceği tek yer de orası " Alo!
But sometimes it's the only place to stay sane and look out through those bars and say,
Benim tanıdığım Milo Boyd 500 doları alıp, herhangi bir kumarhanede kolayca 5 bin dolara çevirebilir.
The Milo Boyd that I knew? He could take $ 500, walk into any casino turn it into $ 5000 like that.
Sadece barınaktan tanıdığım bir kızdı, bana çocuğu bırakıp kayboldu.
It's just some girl I knew from home and left me with a kid and disappeared.
Adli tıp intihar dışında bir şey olmadığını söyledi.
The medical examiner said He had no choice but to rule it a suicide.
Şimdi, bu kitaba göre sakatlanmış olimpik atletler çember içinde çalışarak sakatlığı dışarı atıp iyileşmişler.
According to the book... injured Olympic athletes use them. They have done studies. The problem is out of the opening round!
Phil'in daha önce perhiz yapmadığını göz önüne alırsak Onu buralardan alıp götürmenin iyi bir fikir olacağına karar verdik.
Given that Phil had never done anything like this before, we thought it'd be good to get him away from all temptation.
İlk gün neden yaptığımı bilmiyorum ama, çünkü yemek yemek istedim, ve üçüncü günde ondört saat çalıştıktan sonra normalde eve gidip yatarken, dışarı çıkıp bir buçuk saat daha çalıştım.
Well, the first day I wondered why I did it,'cuz you know I wanted to eat, and the third night, I got home from a 14-hour day, where I usually would have went to bed,
Kendi yalanını meşrulaştırmak adına, kendisini gerçekten Dük zannederek Napoli Kralı ile ittifak yapıp, ona her yıl haraç vermeye razı oluyor... ve benim asla boyun eğmeyen dukalığımı iki büklüm hale getirdi.
To credit his own lie he did believe he was indeed the Duke confederates wi'the King of Naples to give him annual tribute and bend my Dukedom yet unbow'd to most ignoble stooping
O bahsettiğin anamın, pis kokulu bataklıklardan kuzgun tüyüyle sıyırıp topladığı uğursuz dumanlar ikinizin de tepesine yağsın!
As wicked dew as e'er my mother brush'd with raven's feather from unwholesome fen drop on you both!
Ama aynı zamanda bizim neyi görmemizi sağladığına bakacak olursak, filtreleme mekanizmasının bir kaç dakikalığına kaldırıImasıdır, ve bir kaç dakikalığına bir çeşit bilgi-data küresinden fırlayıp çıkmak, girdilerin, duyusal girdilerin, hatıraların, akla getirmelerin bilgi küresinden fırlayıp çıkmak,
It just rips that filtering mechanism away for a few minutes and for a few minutes you're immersed in sort of this raw data sphere of input, of sensory input, of memories, of associations, I mean
New York Polis Departmanında çalıştığımı?
That I work for the N.Y.P. D?
Sonra onları üst üste yığıp lastik bantlarla sararlar hani.
Then they'd stack them up, wrap rubber bands around them.
Sınıf arkadaşım Brenda, para kazanıp okulda kalmak için güzel bir planla yanıma geldi. Erkeklerle çıkıp karşılığında para almayı düşünüyordu.
A classmate of mine, Brenda, in an effort to raise money and stay in school, came up with a nifty plan where she thought she'd date guys and charge them money.
Bir keresinde biri bana, bir şey kaçırıp kaçırmadığımı sormuştu.
Someone once asked me if I'd missed anything.
Bo'yu çevirdim, dizginlerini dişlerimin arasına sıkıştırıp tam üstlerine sürdüm. Eyerimde taşıdığım iki altıpatlarla onlara ateş ettim.
I turned Bo around and taking them reins in my teeth rode right at them boys, firing them two Navy sixes I carry on my saddle.
Onları alıp kaçtığını düşünmeye başlamıştım.
I was starting to think you'd run off with those.
"uzandığını, çatalını parlatıp... "... serçe parmağıyla gıdıkladığını hayal ediyorum.
"lying naked on fur, glistening crotch tickled by her pinkie finger."
Bundan 50 yıl sonra bu zamanlarımızı hatırlayıp tüketim pazarı uğruna hayvanlara uyguladığımız insanlık dışı muamelelerimizi tarihimizin utanç verici ve vahşi bir dönemi olarak nitelendireceğiz bence.
And I think it's safe to say in 50 years we'll look back on this time and our inhumane treatment of animals for the purposes of mass consumption and we'll look at it as a shameful and barbaric period in our history.
Normal şartlar altında bunu yüzüne vururdum ama bunu işimiz için yaptığını göz önünde bulunduracak olursak morfini biraz daha arttırıp, teşekkür ediyorum.
Oh. You know, under normal circumstances, I'd rub it in. But because you did it for the business I'm gonna increase your morphine regime and say, thank you.
Hayır, istediğim bir kere olsun ukalalığı bırakıp, oğlunu siklediğini göstermesi.
No, what I'd like is for him to stop being so smug and show that he gives a shit about his son for once.
Sanırım bence bütün dikkatimizi şu sigorta dolandırıcılığına yoğunlaştırıp
I just think we'd be better off If we focused on this insuranc e-scammer thing
Bay Ellis, bir telefon mesajı getirmişti. Doktor ona, doğru anlayıp anlamadığını sordu.
Mr Ellis came up with a telephone message, and the Doctor asked him if he was sure he'd got it right, and Mr Ellis said,'Quite sure.'
Bataklığın ortasındaki ufak bir kasabada yaşayıp bir garsonla çıkmana izin verdiğine inanmamı mı bekliyorsun?
You expect me to believe she'd allow you to move o a tiny town in the middle of a swamp and date a waitress?
Hasta yatağından kalkıp, tapındığı ilaheyi görmek için yüzündeki kızarıklığı makyajla gizlemesinin, uyanıklık ve cesaret olduğuna inanıyordu.
She thought she'd been resourceful and brave in getting up from her sick bed and covering her rash with makeup in order to meet her idol.
Geçen sefer yaptığı gibi şeytani sarışın Wilson'un nazik etini yerken ve sonra da kemiklerini fırlatıp atarken, sen arkana yaslanıp izleyecek misin?
So you'd rather sit back and watch while the evil blonde gorges on Wilson's tender flesh and then tosses out his bones like she did the last time?
Hukuk Fakültesinden mezun olup savunma avukatlığı yaptığım ilk yılımdı.
I was a year out of law school putting my time in with the P.D.'s office. It was only my third homicide.
Bir uğrayıp dünyanın en yakışıklı satıcısının ne yaptığına bakayım dedim.
- I just thought I'd come by, See how the world's most handsome salesman Is doing.
Bugün ne yaptığını sorduğumda bir bira açıp, "birkaç ceza kestim" derdi.
I'd ask him what he did today, and he'd open a beer and say, "Wrote a few tickets." I can't.
Bu köpekbalığını bulacağız, içini açıp kurbanın kimliğini tespit edeceğiz.
We're gonna find this shark, slice it open, I.D. The victim,
Bayan Vickers, şimdi size hoş olmayan bir mesaj dinleteceğiz ve sakıncası yoksa bize sesi tanıyıp tanımadığınızı söylemenizi isteyeceğim.
Now, Mrs. Vickers, it's a bit unsettling, but I'd like you to listen to this message, see if you recognize the caller.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]