Hapishane traducir inglés
5,400 traducción paralela
Bu da herhangi bir hapishane kapısından geçmek ve kamera görüşünden çıkmak için yeterli bir süre.
That's enough time to get through any prison gate and get out of camera range.
Hangi hapishane bir mahkuma anahtar verir ki?
What prison gives an inmate a key?
Ruh gücünü dizginleme fikrini ilk hapishane hücremde şu dev Unalaq canavarının şehre saldırdığını izlediğimde edinmiştim.
I first got the idea for harnessing spirit power when I watched that giant Unalaq monster attack the city from my jail cell.
Az önce hapishane bölgesinde güç kaybı yaşadık.
We just lost power in prisoner detention.
Ruhani enerjiden faydalanma fikri ilk kez şehre saldıran şu devasa Unalaq canavarını hapishane penceremden izlerken aklıma geldi.
Funny story, Bolin. I first got the idea for harnessing spirit power when I watched that giant Unalaq monster attack the city from my jail cell.
Biz ona... hapishane diyoruz.
- Call it what it is- - a prison.
Bu hapishane kaçaklarını yakaladık.
We captured these escaped prisoners.
Hapishane, hemen oraya gidin.
The prison. Get there now.
Oraya gittikten sonra ise, ona bunun bir tuzak olduğunu ve adanın aslında bir hapishane olduğunu söyleriz.
Then when she gets there, we reveal it was a trap... the island's a prison! Boom!
Eğer her şey bittikten sonra, hapishane hala duruyor olursa onu yeniden içeri tıkabiliriz.
If the prison's still standing after all this is over, we can throw him back in.
Federal hapishane sistemi oldukça karışık.
Federal jail system's complicated.
Dahmer'da Süper güvenlikli bir hapishane idi. İnsanlar orada birbirlerini yemesin diye tutuluyor.
That place holds people who eat people.
Gittikleri okulun hapishane gibi olduğunu söylüyorlar. Penceresi bile yokmuş.
They said their school they went to was like a prison, there were no fuckin'windows in it.
- Hapishane gibi.
- Like a prison.
Doğru duydun, Colorado, Florence'da harika bir federal hapishane.
That's right, the federal prison in beautiful Florence, Colorado.
Biz hapishane arkadaşları değiliz.
We're not a couple of prison colonists.
- Ama öyle normal bir hapishane değil. Daha çok...
Not like a regular prison, you know, more like a...
-... özel bir hapishane.
Special kind of...
Çünkü hapishane kliniklerine ayrıcalık yapmak isteyen bir adamla toplantım var.
'Cause I'm meeting with a guy who wants to franchise my prison clinic nationwide.
Bir hapishane damgası herkesin görmesini isteyeceğin türden bir şey değildir.
A prison brand is not the kind of thing you want everyone to see.
Neden bir hapishane oyunuda oynamak isteyesin ki?
- Why you wanna be in a prison play?
"Times : Hapishane" bundan bahsetmek zorundaydı.
And this is what the "Prison Times" had to say.
"Zaman, hapishane zamanı."
"Time... For prison time."
Hapishane kayıtları, internet güvenlik şirketleriyle görüştüğünü gösteriyor.
Prison visitation records show that you've been meeting with Internet security companies.
Hapishane hücresinden danışmanlık işi mi arıyorsun?
You looking to consult from your prison cell?
- Hapishane otobüsü sürmek.
- Driving a prison bus.
Charlie, hapishane otobüsü sürmenin muhteşemliğe giden yolda bir adım olduğuna Lacey'i nasıl ikna edeceksin?
Charlie, how are you going to convince Lacey that driving a prison bus is a path to greatness?
Bilmem. Belki de en iyi beş başkanımızın hapishane şoförü olduğunu söylerim.
I don't know, maybe I'll tell her that five of our greatest presidents drove prison busses.
Abraham Lincoln hapishane otobüsü mü sürdü?
Abraham Lincoln drove a prison bus?
Evet, önce hapishane şoförü sonra senatör, sonra da başkan oldu.
Yes, he went straight from bus driver to senator to president.
Nolan işe limuzin ile başlayıp hapishane otobüsüne düştü.
Nolan went from driving a limo to driving a prison bus.
Hapishane otobüsünü yolun kenarında boş buldular.
They found the prison bus empty on the side of the road.
Başkan Kennedy hapishane otobüsü sürerken başına böyle bir olay geldi mi acaba?
I wonder if this happened to President Kennedy when he was driving a prison bus.
Hapishane kliniğim var.
I got my prison clinic.
Burası bir hapishane, dondurmacı değil.
This is a prison, not an ice cream parlor.
- Hapishane ne zaman kapandı?
When did the prison close?
tüm gazetelerde manşet, kısa bir hapishane cezası, boşanma, gözden düşme, dünyanın başına yıkılması.
Tabloid frenzy, a short prison sentence, divorce, disgrace, demolition.
Hapishane eğlenceli bir yer miydi?
Was prison fun?
Orası sanki bir hapishane avlusu.
It's like a prison yard out there.
ABD hapishane kayıtlarında 696,000 beyaz erkek var.
696,000 Caucasian males in the US prison system.
Hapishane dediğin caydırıcı olmalı. Bakımevi gibi olmamalı.
A prison should be a real deterrent not a goddamn nursing home.
Hapishane dediğin bir domuz çiftliğidir. Bense sizin hem tanrınız hem de çobanınızım.
A prison is like a swine farm and I'm your Almighty Lord and swineherd.
İlk hapishane insan kırkayağı mucizesini gördükten sonra bir daha asla Küba'dan gelen komünist bir puroya elimi sürmem.
After having seen the miracle of the first human-prison centipede I'll never again touch a communistic cigar from Cuba because you...
Bu hapishane insan kırkayağı suçu önemli ölçüde azaltacak.
This human-prison centipede will reduce crime dramatically.
Bu da bir başka faydası. Çünkü insanlar bu ufak izleri gördüklerinde daha önce bir hapishane kırkayağında bulunduğunu anlayacaklar.
Another big advantage because other people can see by these little stigmas that he was integrated in a prison centipede.
Tarlalardan gelirler, geri tarlalara giderler tabi hapishane önceden onları almazsa...
They come from the fields, and they go back to the fields unless the prisons get them first.
Hapishane?
Prison?
Bu sığınak hapishane de olabilir ev de.
This shelter can be a prison, or it can be a home.
- Hapishane?
Close.
Hapishane müdürüyle konuştum.
I just spoke to the prison warden.
Üzerinde "Hapishane" yazıyor.
And it just says "Bullpen."