Konuşmalar traducir inglés
5,702 traducción paralela
Bu kıyafeti giyen kedi tarafından yeniliyor, ama bunun karşılığında kedinin konuşmalarını anlayabiliyor.
If you wear this dress, you become this thing's meal. But at the same, you can understand what this thing's saying.
Bunlar polis konuşmaları mı?
Are those police talking?
Ve hep konuşmaları bölerim.
And I'm always interrupting.
Lana, bu konuda uzun konuşmalar yaptık.
Lana, we had long talks about this.
Amacımız, insan cinselliği hakkındaki konuşmaların susturulmuş fısıltılarla yürütülmemesini sağlamak.
The goal is to provoke conversations about human sexuality that are not conducted in hushed whispers.
Bakın, tüm ihtiyacımız olan, çiftlerle konuşmalarınızdan birkaç çekim.
All we really need is just a few shots of you two talking to a couple.
Ama bütün bu konuşmalar yüzünden geç kalacağız ve ben bugün geç kalamam.
Okay. But all this talking means we're gonna be late, And I can't be late today.
Peki o da konuşmalarına karşılık mı veriyor?
And she talks back to him.
O kadar sarhoş olmuştu ki konuşmaları esrarengiz bir biçimde benzerlik gösteriyordu Jedi'ın Dönüşü'ndeki Jabba the Hutt'la.
So drunk that his speech bore an uncanny resemblance to that of... Jabba the Hutt from Return of the Jedi.
Yabancıların yanında yürüyüp mantıksız konuşmalar yapmak senin hobin mi?
Do you make a habit out of this, just walking next to strangers, talking total nonsense?
Genel af konuşmaları var. Papalığa ait bir af.
There's been talk of an amnesty, a papal dispensation.
( belirsiz konuşmaları, telefon mesafe zil )
( indistinct conversations, telephone ringing in distance )
( belirsiz konuşmaları )
( indistinct conversations )
Ancak insan davranışı ve konuşmalarındaki ses seviyesi hakkında bir şey biliyorsam!
But if I know anything, its human behaviour, and theirs speaks volumes.
Elimizde e-mailler, şube telefonlarından yapılan konuşmaların metinleri var.
We have e-mails, texts sent on department cell phones...
İki eski arkadaş gibi VIP odasında Narciso ile konuşmaları nasıl?
How about he's in the v.I.P. Booth with narciso, Talking like they're old friends.
- Çünkü cesaret konuşmalarını pek sevmem.
'Cause I don't do well with pep talks.
Bütün konuşmaları yapacağım.
I'll do all the talking.
Yaptığımız konuşmaların hafıza dosyaları hala sende mi?
Those memory files of the conversations we had, do you still have them?
- Aaron konuşmalarının günlüğünü tutmuş.
Aaron kept a log of his online conversations.
Konuşmalarınıza göre, ona aşık olduğunu biliyorum.
Based on your communications, I know you're in love with him.
Başkalarının özel konuşmalarını dinlemenin hoş bir şey olduğunu düşünmüyorum.
I don't know, doctor. I-I don't feel good about listening in on people's private conversations.
Çocukların Lila'nın öldüğü sıralardaki konuşmalarına bakıyordum.
I've been looking for communication between the kids around the time of Lila's death.
Scarlett ölmeden önceki son konuşmaları buymuş.
That's the last transmission... till she died.
Kızların konuşmalarının olduğu kayıtlarla bir alakanız var mıydı?
The recordings of the girls talking? Do you have anything to do with that?
Bazı konuşmalar duydum.
I've heard talk.
Benim konuşmalarım restorana gelen bankacılar ve hükümet adamlarıyla ilgiliydi.
I used to talk about the government people and bankers that come into the restaurant.
Başımda, emir verici konuşmaların hiç hoşuma gitmedi Doktor Williams.
You're talking in a tone that implies an authority I don't think you have, Dr. Williams.
Cevaplanamaz, farazi konuşmalar ve yalan.
Non-responsive, assumes facts not in evidence, and is a lie!
Bu duygusal konuşmalar yeter artık.
Now enough of this sentimental talks.
Paylaştığımız hisler ve konuşmalarımız kadar güzel.
As beautiful as the feelings and the conversations we've shared.
Doktorlarıyla yaptığı konuşmaların kopyaları.
Pages of transcripts with her doctors.
Ne cüretle buraya gelip gizli gizli konuşmalarımızı dinler!
How dare she come in here and spy on us!
Zaten konuşmaları politikacılar yapar.
Anyways, politicians give speeches.
İçerken Martin beş metre uzaklıktaki iki kızın konuşmalarını dinliyor.
As we're drinking, Martin is paying attention, and he's listening in to a conversation that's happening about 15 feet away between these two girls.
Laurel'ı görmeye gidiyordum, telsizinizden konuşmaları duydum.
I was on my way to see Laurel, picked up your radio chatter.
Rekabet Kurulundan gelen salaklara avukatımla konuşmalarını söylemiştim.
I told you SEC pricks to talk to my lawyer.
Otobüstekilerin konuşmalarımıza kulak misafiri olmasını istemiyorum.
Don't want the rest of the bus overhearing what we're saying.
Eli silahı arkadaşımız konuşmaları dinliyor sanırım.
So, I guess the young man with the gun is listening on speaker? Yeah.
Joseon donanmasının yararsız olduğunu ve yakında Hanyang'a saldıracaklarına dair konuşmalarına kulak misafiri oldum.
I've overheard them saying that Joseon navy is useless and that they will soon be storming the capital city.
İnsansız hava aracıyla kontrol ettik. Muhbirler, telefon konuşmaları... Hiçbir şey yok.
We've checked drone surveillance, informants on the ground, phone chatter... nothing.
Eminim konuşmalarımız sana kuru gürültü gibi geliyordur.
I'm sure it's just... all white noise to you when you hear us talking.
Bilmen gereken bir şey daha var, kızının adı Liber8'in bazı örgüt içi konuşmalarında geçiyor.
You should also know that your daughter's name was mentioned in some internal Liber8 communications.
Christine'nin adının bazı Liber8 örgüt üyeliği konuşmalarında geçtiğini söylediğimde neredeyse hiç tepki vermedi.
When I told him Christine's name was mentioned in some Liber8 recruitment chatter, it barely registered.
Moral verici konuşmaların Winston'ı adeta.
Like, seriously, it's like the Winston of pep talks.
Çıktığımız dönemdeki konuşmalarımızı mı hatırlıyorsun?
Remember the conversations we used to have when we were dating?
Yani, Andy'nin bütün yatırım konuşmaları fonlar, hisseler ve müşterek kirpiler üzerineydi.
So, Andy's investment talk was all [Mockingly] funds and percentages and mutual hedgehogs.
Açılış konuşmaları yapılan yargıç önünde yada duruşmada bulundun mu?
Opening statements are made before a judge, or have you never been in court before?
Belki telefon konuşmalarını dinlemiştir ya da otele gönderdiğin faksı almıştır.
There were phone calls. Maybe he overheard... or... or that... the fax you sent to the hotel.
Arabayı tamirciye götürdüğünün ertesi günü başlıyor. İki dakikalık "Arabam ne zaman hazır olur?" konuşmalarına hiç benzemiyor.
And they start the day after she took her car into the shop.
Birini öpüp sonra ağlayarak kaçıp ve onu boktan bir iki kişilik grupla onlarla bir keresinde neredeyse anlaşma yapacakları hakkında konuşmaları için yalnız bıraktın mı?
DID YOU KISS ANY DUDES AND THEN RUN AWAY CRYING AND LEAVING THEM STRANDED WITH A SHITTY TWO-PERSON BAND
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuş 892
konuşmalıyız 270
konuşacağız 38
konuşacak 21
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşmak 63
konuşalım 186
konuş 892
konuşmalıyız 270
konuşacağız 38
konuşacak 21
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşmuyor 31
konuşma 379
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşacaksın 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşmuyoruz 17
konuşur 18
konuş benimle 497
konuşmuyor 31
konuşma 379
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşacaksın 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşmuyoruz 17
konuşur 18
konuş benimle 497
konuşuyoruz 54
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135
konuşmayın 43
konuşalım mı 16
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135
konuşmayın 43
konuşalım mı 16