Kutu traducir inglés
7,805 traducción paralela
Bir kutu.44 mermisi ve bir şişe de tonik ver.
Gimme a box of.44 skins and a bottle of that tonic water.
Kutu'ya baktınız mı?
You check The Box?
dün 4,800 kutu gönderdik hepsini geri almalıyız ve depoyu kapatıyoruz
We sent out 4,800 boxes yesterday. We have to get them all back, shut down the warehouse...
- Bu bir kırmızı kutu. - Bir ne?
That's a red box.
- Kırmızı kutu.
- A what? - It's a red box.
Efendim, Hunt'ın elinde sadece sizin açılabileceğiniz gerçek kırmızı kutu var.
Sir. Hunt is in possession of a virtual red box that can only be open by you.
Kutu... bana yardım et.
The case... Help me out.
Çavuş Peter bir kutu dilimlenmiş çavuş aldı.
Peter piper picked a peck of pickled cocks!
Başka bir deyişle iki kutu kokaini alıp buraya oturttum sizi.
In other words, liquidate two bricks of cocaine and park it right here.
İki adamın çok vahşi bir savaşta rol aldığı film. Adamlar bir kutu kıyma buluyor.
It's a war movie where these two guys take part in the unspeakable brutality of war and then they find a box of tulips.
Onunla bir kutu Spam alırsın.
That'll get you a can of Spam.
Hiç kutu bulamadım. Ama şunu söyleyeyim, o ahırda çok acayip şeyler var.
I couldn't find any cans, but I got to tell you, there's some awesome shit in that barn.
Kutu.
The box.
Kutu.
- Box.
Ne diyor? "Kutu" mu?
- What did he say? "Box"?
Hayır, kişi başı tek kutu.
No, no. One box each.
İçinde kuruculardan bir mesaj var. Ama kutu sadece topluluk sistemi çöktüğü zaman açılacakmış. Bu yüzden açmak için senin gibi biri gerekiyor.
It's a message from the founders, but the box is to be opened only if the faction system broke down which is why it requires someone like you to open it.
Kutu onların evindeydi.
The box, it was in their house.
- Kutu!
- The box!
Geçen akşam bir kutu çikolatayı aldım ve bir kase dondurmanın içine batırdım.
The other night I took a chocolate bar and just stuck it in the middle of a bowl of ice-cream.
Şimdi, bu teneke kutu içinde abur cuburu nereden alabilirim?
Now where in this tin can can I get some snacks?
- Kutu orada.
There's the box.
Herif kafama kutu fırlattı.
- He just hit me with a can.
Çünkü film denen şey bir kutu ton balığı olsaydı, her üç kutunun birinden parmak çıkardı.
Because if it was cans of tuna, the equivalent would be like every third can had a human finger in it.
Ne, sen utanıyor mi? Tamam, mavi prezervatif bir kutu.
Okay, one box of the blue condoms.
Evet, bir kutu.
Yeah, one box.
Sadece üç kutu olsun.
Just get three boxes.
Magnum yani üç kutu, lütfen.
So three boxes of Magnums, please.
Altı kutu.
Six boxes.
Elinde kutu vardı.
Yeah, and you were holding on to that box.
Bütün kutuyu yersen ortalama bir kutu dondurma yemiş oluyorsun.
That's like an... a whole regular-size ice cream if you eat the whole box.
İnsanlar bir kutu giysi satın alacak...
People will go and buy a box full of clothes.
- Bir kutu istiyor musun, istemiyor musun?
You want a whole one or not? I don't know.
Misafir odasındaki dolabın içinde eşyalarının olduğu bir ya da iki tane kutu var.
There's a box or two of your things that are still up in the guest room closet.
İçinde talimatlar olan bir kutu.
A box with instructions inside.
Sizden bir kutu aldı ve gitti.
He received a... A box from you and he left.
- Hayır, kutu aldı dedim.
~ No, I said he had a box.
Solucanlar dolu bir tahta kutu içinde bitirmek için.
Finally in a box timber full of worms.
- Hangi kutu?
What box?
Kutu kutu mermin olabilir ama hiç biri silahına uymaz.
You can have boxes and boxes full of bullets, yet not one bullet will fit your gun.
- Kutu?
Box?
Çok kişisel bir şey olmasaydı veya çikolata klasik bir şey olmasaydı size bir kutu çikolata gönderebilirdim ama görmeyeli uzun zaman oldu.
I suppose I could just head there with a box of chocolates, but, I mean, that wouldn't be too personal... or original. It's been a long time.
Niye tekerlekleri olan büyük bir kutu yapmamışlar?
Why not just make it... a big box with wheels?
- Kutu'ya.
Box.
- Bu kutu mu?
This box?
Kutu Trix.
Box of Trix.
Kutu da mı?
The box, too?
Kutu.
Box.
Burada bir kutu resmi var.
I, um, I've got a whole box here.
Bir kutu?
One box?
Tamam, üç kutu.
Okay, three boxes.