Laş traducir inglés
7,919 traducción paralela
Ormanda iki tür yaratıkla karşılaşırsın... Avcı ve av.
You only meet two kinds of creatures in the woods... the hunters and the hunted.
Ofisim ve CIA'den Greg Simpson bu fikre öncülük edecek. Bunun haricinde her hangi bir şey ile karşılaşırsanız, beni bilgilendirin.
My office and the office of Greg Simpson at CIA will be spearheading this angle, but if you encounter anything that waves near this, notify me.
"İnsan çoğu zaman kaderinden kaçarken gittiği yolda kaderiyle karşılaşır."
"A person often meets his destiny on the road he took to avoid it."
Belki de onlarla yeniden karşılaşırsın.
Maybe you will end up with them again.
- Ama sonra birden bir şeyler farklılaşır.
But then suddenly something's different.
Büyük resmi görmelerini sağlamak gerçekten çok zor ama sizin konumunuzdaki birisi eminim böyle sorunlarla hep karşılaşıyordur.
It's just so difficult to get them to see the bigger picture. But I'm sure a man in your position has that problem all the time.
Ama bana bir iyilik yapmalısın Richard olur da Gavin'le karşılaşırsan çok sinirlenmiş gibi yapman lazım, anlarsın.
But you have to do me a favor, Richard, if you run into Gavin ever you have to act really upset about it, you know?
Çıtır bir kızla karşılaşırsak, sen benim kızımsın ona göre.
If we meet any chicks, you're my daughter.
Tüm kırışıklıklarıyla ve tüm bilgisiyle, bir otorite ile karşılaşıyoruz.
We are dealing with an authority, with all its wrinkles, with all this knowledge.
40'lı yılların sonuna, onlarla tekrar karşılaşıncaya kadar Cizvitler'in bir efsane olduğunu düşünüyorduk.
We thought it was a fable or an invention of the Jesuits, until the end of the forties, when we contacted them again.
İnsanlar hak ettikleri yüzle karşılaşırlar.
People get the face they deserve.
Suçladığın adamla televizyonda karşılaşırsan geri alınamaz ve telafi edilemez sonuçları olan kanunsuz bir kavgaya gireceksin.
And if you face off with the guy you've accused on TV, it is going to be a lawless food fight with irreversible, irretrievable consequences.
Bir gün seninle karlılaşıp af dilemek istemiştim ama bir şekilde böyle karşılaştık.
I always hoped to meet you to do it. Although I was hoping there more.
Üniversiteli bir çocukla uyandığında kahve ve bulmaca ile karşılaşırsın.
Waking up with a college boy, coffee and crosswords.
Alınma ama sürekli senin gibi garip insanlarla karşılaşıyorum.
No offense, but oddballs like yourself.
Resimde, alttaki kompozisyonda bu tür kabartılar kalmış. Şimdi şunu düşünelim : kahverengi boyanın üzerindeki kahverengi verniği temizlerken birden şaşırtıcı bir impasto ile karşılaşıyorsunuz. İşte bu Rembrandt, değil mi?
and I imagine if you're cleaning brown varnish off a brown painting and you suddenly start to see some very exciting impasto, it's Rembrandt, it can be quite exciting, and we can't be absolutely certain, but for example,
Uyan amına koyayım! Eyalet polisi eyaletler arası 97. otoyola barikat kurdu ve sürücülere Gilcrest'le karşılaşırlarsa derhal 911'i aramalarını önerdi.
Wake the fuck up!
Olur da üçüncü kez karşılaşırsak, bil ki birileri seni öldürmemi istiyordur.
If we ever meet a third time, it's'cause someone's told me to kill you.
Olur da üçüncü kez karşılaşırsak, bil ki birileri seni öldürmemi istiyordur.
Richard : If we ever meet a third time, it's'cause someone's told me to kill you.
İlk başta seni harika biri sanıyorlar sonra gerçek Danny'yle karşılaşıyorlar.
They think you're so great at first, and then they get Danny'd.
- Ya Galyalı barbarlarla karşılaşırsak?
What if you come across Gallic barbarians?
Başıboş dolaşan bir Romalı siville karşılaşırsam yolu gösteririm ama daha fazlasını isteme derim.
Me, if a Roman civilian wanders his way... I will show him, but ask no more.
Ne zaman aymaya gitsek tilki tuzağıyla karşılaşırdık. Boş bir taneyle. - Tilki yakalandıktan sonra...
And it seemed like every time we went hiking, we'd come across a fox trap, an empty one, after the fox had- gnawed off his leg.
Ama kanıt, denizaşırı ülkeden olan birine aitse... durum farklılaşıyor.
But it's different when the evidence in question belongs to someone overseas.
Bir gün gerçek bir canavarla karşılaşırım umuduyla.
That's why I chose this field, to be honest, hoping one day I might meet a real monster.
Tempoyu, ritmi harmoniyi algılamamız tamamen farklılaşır.
Cadence, rhythm... Woke up this morning... harmony.
Bu şekilde karşılaşıp durmayı bırakmalıyız artık birader.
Haven't we got to stop meeting like this, pal?
Onunla adliye binasının dışında karşılaşıp durdum ve sonra...
I kept running into him outside the courthouse and I was like...
Yerçekimi ne yazık ki açıklaması en imkansız teoridir ve bu hesaplamalara başladığınızda dünyadaki hiç bir bilgisayarın yapamayacağı yada tüm bilgisayarlar bir araya gelse yapamayacağı rakamlarla karşılaşırsınız.
Gravity, unfortunately, is one of our most complicated theories in the way it interacts. And what happens is as you do these calculations, very quickly you start encountering expressions which no computer in the world, or all the world's computer - - they couldn't possibly do those calculations.
Vücudun içinde bulunan atomlar görebilecekleri en şiddetli çekimle karşılaşırlar.
As objects fall toward a massive body, they experience an ever stronger gravitational pull.
Bu hafta ikinci kez karşılaşıyoruz.
This is twice in one week.
Seninle burada karşılaşınca birden canım Kore yemeği çekti.
Meeting you here, suddenly I'm craving Korean food.
- Bizimle karşılaşıverdin?
So, you just happened to come across us?
Tabii, destansı bir engelle karşılaşır.
But it encounters an obstacle course of epic proportions.
Çoğu evrenin uzak köşelerine ulaşana kadar birçok engelle karşılaşır.
Most hurdle onwards to the far reaches of the cosmos,
Las Vegas'a gidebilir miyiz?
Can we go to Las Vegas?
Sizi temin ederim... Wanda, o tapılası bebek keçi ne alemde?
Mayonnaise that never expires- - his.
Ama aynı insanlara aynı şarap verilerek içtikleri şarabın 100 dolarlık Chateaauneuf-du-pape olduğu söylenince zevk merkezi Las Vegas ışıkları gibi aydınlanmış. Bu da bize şahsen olmasak da orta orbitofrontal kortekslerimizin tam bir züppe olduğunu anlatıyor.
But when told that same wine was a $ 100 bottle of Chà ¢ teauneuf-du-pape, the pleasure center lit up like the Las Vegas strip, which tells us even though we may not be snobs, our medial orbitofrontal cortices are.
- Hayır, olmaz, inişte karşılaşırsınız.
No, no, no, no, y-you'll cross the landing.
Epey sarılasınız var gibi sizin.
You look like you could cuddle me long time.
Hepsinin, Las Vegas'a yerleştirildiğini biliyoruz.
We know all of them relocated to Las Vegas.
Las Vegas.
Las Vegas.
Las Vegas'a bir konferansa gitti.
Oh, he's at a conference in las vegas.
- Las Vegas lütfen.
Las vegas, please.
Las Vegas Üniversitesi.
Las Vegas university.
Las Vegas'ın hemen dışındaymış.
It's just outside Las Vegas.
Sen Las Vegas'tan Alice'le birlikte gelmedin mi? Vegas mı?
You didn't come with Alice from Las Vegas?
Gece yarısı.
Las medianoches.
Tapılası.
It's adorable.
Ya ilk kez büyükannemle karşılaşırsam ne olacak?
What if
Diğer türlü, neden benimkine bu kadar takılasın ki?
Otherwise, why get so obsessed with mine?