Mantıklı traducir inglés
19,359 traducción paralela
Mantıklı bir teori.
Decent theory.
Ama mantıklı gelmiyor ve kabul etmekte zorluk yaşıyorum.
But it just doesn't make sense, and I'm having a hard time accepting it.
- Şimdi mantıklı geliyor.
Well, it all makes sense now. - What does?
Aslında artık çok mantıklı geliyor.
It... Actually, It makes perfect sense.
Görünüşe göre fikrini sakınmıyorsun ve savurduğunda da mantıklı oluyor.
Obviously you're not short on opinions, and when you let them fly, they do make sense.
Biraz mantıklı geliyor gibi.
I guess that kind of sort of makes sense.
İşte bu mantıklı.
That makes sense.
Sanırım Ford, ofise duyurmakla meşgul. Ama bence bir kadının fikrine başvurmak daha mantıklı bir hareket.
I figure Ford's, you know, just proclaiming it to the office, so, you know, I thought it might be a good idea to get a female opinion.
Bu hiç mantıklı değil.
This doesn't make sense.
Bu hiç mantıklı gelmiyor. Herif bir dakika önce seni öldürmeye çalışıyor, sonra karşılıklı bira içip bulmaca çözmek mi istiyor?
Just doesn't make any sense, though, one minute he's trying to kill you, the next, what... guy wants to have a beer and a crossword party?
Evet, bu çok mantıklı.
Yeah, that totally makes sense.
Şimdi mantıklı gelmeye başladı.
It's all beginning to make sense.
Bir kişinin kendi evinde gizliliği istemesi gayet mantıklı bir beklentidir.
It is well-established that a person has a reasonable expectation to privacy in his own home.
- Gerçekten de bu mantıklı bir korku mu?
Honestly... is that a reasonable fear?
O yüzden mantıklı bir sebep bulabildim.
- so I had probable cause.
Çünkü... bu hiç mantıklı bir hareket olmazdı.
Because... that would be a bad idea.
- Mantıklı.
Makes sense.
- Çok mantıklı.
I think that's... smart.
Savunma makamına makyaj maksatlı olduğu düşünülürse gayet de mantıklı.
I think that's fair, given the make-up of the defense team.
Çünkü hayatta her şey mantıklı sanıyorsun.
Because you think things are logical.
En mantıklı karar bu olur.
It's the smart thing to do.
MAntıklı- - Kurbanın öyle bir kemeri vardı.
Makes sense- - the victim was wearing one.
Ortağımın senin Mike Stratton'ı öldürdüğünü düşünmesi birden daha mantıklı geldi bana.
My partner's suspicion that you killed Mike Stratton suddenly made a little more sense.
Biliyorsun ki mantıklı ama.
It makes sense, you know.
Mantıklı geliyor.
That makes sense.
Sona doğru giden bu yolu görüyorsan mantıklı insanlar onun için senden daha iyisini düşünecektir.
If you see this all the way to the end, reasonable people will think the better of you for it.
Bak, Dün gece evden çıktığında mantıklı davranmıyordun, Emma.
Look, you were not making any sense when you came out of that house last night, Emma.
Mantıklı. Onlar hayatlarını saldırı korkusuyla yaşar...
They live their lives in constant fear of attack...
- Ne kadar mantıklı!
How convenient.
Neden hala yalanın, doğrudan daha mantıklı olduğunu düşünüyorum?
Why do I still think that a lie will sound better than the truth?
Yani, Toby henüz ayrılmadı ve dedektif Furey de mantıklı birine benziyor.
'And Toby hasn't left yet and that Detective Furey seems reasonable...
Bu mantıklı.
Oh, that makes sense.
Hiç mantıklı değil.
Just doesn't make any sense.
Daha mantıklı.
Hers is better.
Hiç mantıklı değil.
Makes no sense.
Hayır, hayır. Tüm verileri yollamamak çok mantıklı.
That's smart not sending all the bits through.
- Olmaz. Eğer Ryan geri alamıyorsak en başta kim yaptıysa onu almak daha mantıklı.
If you can't get Ryan, getting the programmer who originated the code makes the most sense.
Mantıklı.
Fair enough.
Mantıklı ol.
It just makes sense.
Naomi adamın DB9'unu hurdaya çevirdiği için oldukça mantıklı.
Which makes sense, since Naomi trashed his DB9.
Ama mantıklı duruyor.
But it makes sense.
Şu an mantıklı düşünemiyor.
There's no such thing. He's beyond reasoning now.
Evet, Bu gerçekten çok mantıklı.
Yeah, that makes a lot of sense.
Hiç mantıklı gelmiyor.
Just doesn't make any sense.
O geceye dair hatırladıklarım hiç mantıklı gelmiyordu ama..
I couldn't make sense of my memories from that night, and then...
En mantıklı ve güvenli plan bu.
That's the safest, most logical plan anyway.
İkimiz de kalp nakli olmazsa % 100, kan alırsa % 10 ölüm şansı olduğunu biliyoruz yani istatistiksel olarak riske rağmen ameliyatı yapmak daha mantıklı.
We both know there's a 100 % chance that she'll die if she doesn't get the heart and only 10 % if you use the blood, so, statistically, it makes sense to do the surgery
Neden onu buraya çağırıp sakin ve mantıklı bir şekilde çatıdan atmıyoruz?
Why don't we invite him up here, and we calmly and rationally throw him off the roof?
Sanırım bu mantıklı ama...
Yeah okay.
- Hiç mantıklı değil.
That doesn't make any sense.
Mantıklı.
That makes sense.