Ortak mı traducir inglés
4,263 traducción paralela
Birbirimize ihtiyacımız var, ortak.
We need each other, partner.
Başını belaya mı soktun, ortak?
Get yourself in some trouble, partner?
Ortak bir diğer yanımızsa, güzel konserveler.
Another thing we have in common : nice cans.
İki kalp ortak dolaşım sistemiyle bağlı.
Two hearts with a shared circulatory system.
- Tom iyi bir ortak, o yüzden şanslıyım.
Tom's a good partner, so I'm lucky.
Rainer'la paylaştığınız ortak bir şeye ihtiyacımız var.
We need something that both you and Rainer shared.
Benim endişeme göre ortak zemin diye bir şey yok.
There is no middle ground as far as I'm concerned.
Sanıyorum çıkarlarımız ortak.
I believe our interests are aligned.
"Elmaya aç mısınız?" ile "sütünüz var mı?" arasında ortak tek bir kelime bile yok.
There's not even a single word in "hungry for apples" that's shared by "got milk?".
Birbirlerine ortak ilgi alanları olan patlamış mısır ve ev dekorasyonu programlarıyla bağlıymışlar.
They bonded over a shared love for kettle corn and home improvement shows.
Biraz daha dayansaydım keşke diye düşünmekten başka bir şey gelmiyor elimden dayansam ortak bir alan bulup, tekrar mutlu olabilirdik.
I just can't help but think that if I'd stuck it out a little, we would have... we would have found common ground, we would've been happy again.
James'le tek ortak yanımız Olivia'ydı ve James onu istemiyordu.
The only thing that James and I had in common was Olivia, and he didn't want her.
Ortak bir arkadaşımız var.
We have a friend in common.
Birleşik Devletler büyükelçiliğinde bir bahriyeli muhafızım. KGB'nin suçuna ortak oldum, efendim.
I'm a marine guard at the U.S. embassy, and I have aided and abetted the KGB, sir.
- Bu ortak timde olmaktan başka mı?
You mean aside from being on this joint task force?
Bana verdiğin, seninle birlikte yağma yapma şansını hakketmediğimi biliyorum lakin halkam üstüne yemin ederim ki bundan böyle, sadakatim ya da ortak davamıza olan bağlılığım konusunda... şüphe duymana gerek olmayacak.
I know I don't deserve the chance you have given me to raid and work with you, but I swear on my ring, from henceforth, you've no reason to doubt my loyalty, or my commitment to our common cause.
Ortak tek yanımız Kızlar Birleştirildi'ydi ve o da artık geçmişte kaldı.
The only thing we have in common is Girls United and that's history.
Artık ortak olmadığımız için programını hiç bilmiyorum.
I really don't know his schedule, since we're not partners anymore.
Gerçek şu ki, Lester, çok fazla ortak yanımız var.
Truth is, Lester, we have a lot in common.
Fakat, Tanrım, ruh halindeki değişimler, dürtülerine hakim olamama yeni araba, yeni ev, yeni tıbbi ortak.
But, God, the mood swings, the impulsivity... A new car, a new house, a new medical partnership.
Sizlerin ve Ulu Tanrı'nın huzurunda ettiğim yemin ortak atalarımızın yaklaşık 2 asır önce yazmış olduğu resmi yemindi. ... bir başlangıcı olduğu kadar sonu da simgeleyen değişimi olduğu kadar yeniliği de ifade eden.
For I have sworn before you and almighty God the same solemn oath our forebears prescribed nearly a century and three-quarters ago, symbolizing an end, as well as a beginning,
Ortak arabanız mı vardı?
You shared a car?
Ortak bir amacımız vardı.
We all had a common goal.
Ortak tanıdığımız...
We've... We have a common interest...
Tanıdıklarımız var. Birçok ortak tanıdık.
- Uh, many common interests.
Eğer başka bir ortak istememi istiyorsanız, bundan mutluluk duyardım.
I would be very happy to.
Bu gece dayanıklılığımızı, dayanışmamızı ve ortak cesaretimizi kutluyoruz.
Tonight we celebrate our resilience, our fortitude, and our collective courage!
Ortak değiliz, tamam mı?
Not partners, okay?
Tüm bu dosyaların tek bir ortak noktası var. Hepsindeki müfettiş Mark Kimball'mış.
All of these files, each one, they have one thing in common... the building inspector was Mark Kimball.
Bu cinayete ortak olmayacağım.
I will not a party to murder.
Hayır mı? Bende salak gibi projeye ortak olmanı teklif edecektim!
I'm an idiot for asking her to be in the project!
Ghost sana kulübü açmak için parayı bizim ortak hesabımızdan aldığını söyledi mi?
Did Ghost tell you he took a grip of money out of our personal account and used it to open Truth?
Sonra da ortak velayet talebinde bulunacağım.
And that I want joint custody.
Sanırım bu ikimizin de ortak yanı.
I believe we have that in common.
Seni, ortak görev atamana geçici olarak yerleştirdim.
I'm tempted to pull your joint duty assignment.
Şey, aslında, pilotlarınızdan biriyle ortak bir tanıdığımız var ve onunla uygun bir şekilde tanışmak istiyorum.
Well, as a matter of fact, one of the pilots and I share a mutual acquaintance and I was hoping to introduce myself properly.
Sana ortak hesap açtıralım demiştim.
Told you we should get a joint account.
Bizim ortak hesabımız yok.
We don't have a joint account.
Ortak hesabımıza.
To our joint account.
Pek ortak yanımız olduğunu sanmıyorum.
Oh, I doubt we have much in common.
Düşmanımız ortak.
We have a common enemy.
Ben de bir ortak başkan adayı sunuyorum, Crickett Watts.
I'm gonna nominate a co-leader, Crickett Watts.
- Crickett'le ortak başkanız.
I'm actually co-leader with Crickett.
Ortak hiç yanımız yok, ancak bu kadar farklı olabilirdik.
We have nothing in common... couldn't be more different.
Ortak, sen... gerçek bir baş belasısın ama, artık başımı ağrıtamıyacaksın.
Partner, you are... a real pain in the ass, but not anymore. Not anymore.
Sonra da ortak velayet talebinde bulunacağım.
- and that I want joint custody.
Müttefikler olmayabiliriz ama ortak bir düşmanımız var.
We may not be allies, but we share a common enemy.
Ben Sarah ile oturma odasında oturma, yemek yeme gibi ortak kullanıma açık olan bir çakış bölgesi kullanacağım.
I'm gonna keep Sarah in the living room, using one of the living-dining - open-floor-plan bang spots.
Yani onlar ortak başka ne mı?
So what else do they have in common?
Eminim senin hiç olmadığın kadar güzeldi ama ortak noktanıza gelirsek orospu olmak için fazla iyi olduğunu düşünüyordu.
She was much prettier than I'm sure you ever were, but here's where you're the same. She thought she was too good to be a whore.
Iste budur ortak.
That's what I'm taking about, ése.