Oturup traducir inglés
14,464 traducción paralela
Salona sadece bir kere gittim, arabada oturup Us Weekly okuyorum.
I went to the gym once... And I just sat in my car and read us weekly.
Bütün gün oturup ne gelirse yakalıyor.
All day, he just sits here and grabs one at a time.
Bir gün dükkana gelip, sandalyeye oturup, saç tıraşı isteyecek ve ben onu tanımayacağım bile diye kabuslar görüyorum.
I have this nightmare that... one day, he's gonna come to the shop... ask for a cut, sit in my chair... and I'm not even gonna know him.
Ya birer beyefendi gibi oturup konuşalım ya da gangsterliğe devam edelim.
Either we can be gentlemen about this... or we can get into some gangster shit.
Misty Knight'ın karşısına oturup her şeyi itiraf edeceksin.
You're gonna sit down with Misty Knight and you're going to confess... to everything.
Hele bir bu işten paçayı sıyıralım sen ve ben masaya oturup konuşacağız.
You and me, we get out of this... we're gonna have a long talk.
Böylece belki karım boş evde oturup düşünürse kıymetimi anlar, belki özler.
That way, my wife can stay in that empty apartment, all alone, and think of me, maybe even miss me.
Fakat karşılıklı oturup, ikinizin de kabul edebileceği bir saat diliminde plak çalınmasını konuşarak, çözmeyi denemediniz?
But couldn't you sit down and work out a time... for his playing the phonograph that was agreeable to the two of you?
Abner kemanını getirip çalar..... ve ateşin etrafında oturup, eskilerden bahsederiz, he?
Get abner here to strike out the fiddle and sit around the fire, tell some old lies? No.
Ulusal marşı oturup protesto mu edecek, yoksa ayakta destekleyecek mi?
Will she sit or stand for the national anthem?
Oturup da herkesin aptal olduğunu düşünüyorsun, değil mi?
You just think everything and everyone is dumb, huh?
Oturup bunu desteklemediğim zaman seçimi kaybedeceğime adım gibi eminim.
When I sit down to not support this thing, I'm sure to lose this election.
Sana oturup yakarmayı öğrettiler mi?
They teach you to sit up, beg?
Oh, tabii, telefonun öbür ucunda oturup iş arkadaşının bir oyun için protokollere karşı mod geliştirmesinden daha seksi ne olabilir ki?
Oh, nothing sexier than sitting on the other end of the phone while your coworker mods a game against protocol.
Arabada oturup hiçliği izlemek sıkıcı.
Well, sitting in a car watching nothing is boring.
Bunun arkasında her kim varsa... bir sonraki hamlesine kadar oturup beklemem mi gerek?
Just sit around and wait until whoever's behind this makes his next move?
İçeri gel ve hep beraber oturup rahatlarız.
We just... we just... We just sit down and relax. I'm sorry, man.
Eskiden akşam oturup TV'yi açardın, haberler falan, ama artık her saat bir olay.
I mean, the old days, you'd turn on TV, 6 : 00 p.m., the news, and now it's 24 hours a day.
Minibara saldıracağım, oturup takımımın Super Bowl maçlarını izleyeceğim.
I'm-a raid the minibar, sit back and watch my Niners in the Super Bowl.
Burada oturup kanıtladıklarını söyleyebilir miyiz?
But can we honestly sit here and say they proved it?
Oturup bir nefeslen istersen.
Why don't you sit and catch your breath?
Onu sadece bir diyalog üzerinden tanıdın. Şimdi de güvenilir danışmanlarınla oturup tanımadığınız bir adamı yenme planları yapıyorsunuz.
You've known him for the space of a single conversation, you and your trusted advisors, and you sit around making your plans on how to defeat a man you don't know.
Kimsede oturup oyun oynayacak kadar sabır kalmamış.
Nobody has the attention span anymore to just sit and play a game.
Pekala... Hiç kimse artık oturup kitap okumuyor.
Nobody can just sit and read a book anymore.
Kimse artık oturup kitap...
Nobody just sits and reads a book- - All right, you know what?
O bu evden gönderilecek ve sen de evde oturup dua kitabını okuyacaksın.
He will be sent from this house and you will remain here, indoors with your prayer book.
Hatta aranızda oturup yemek bile yedim.
Even eat a meal sitting between you.
Applebee's'te tek başına oturup, mantı yiyen sensin.
You're pathetic. You're the one that's sitting at Applebee's eating pot stickers all by yourself.
Bu yüzden lütfen oturup emniyet kemerlerinizi takın.
So, please be seated and fasten your safety belts.
Yoksa boş boş oturup yeni şarkıcı meyve göndermesini bekleriz.
Or else we can sit around and wait for him to send us more singing fruit.
Bütün gün koca kıçlarının üstünde oturup ataçları büker onlar.
They sit on their fat arses all day, bending paperclips.
Eğer gelmeseydin şimdi evde oturup, gelmiş olsaydın neler yapıyor... olabileceğini düşünüyordun.
If you hadn't have come, you'd be sitting at home right now, thinking about what could've been instead what is.
Biz burada tartışarak oyalanırken... o da stüdyoda boş boş oturup paramızı boşa harcatıyor.
You know, while we're here arguing And they're sitting in the studio burning up the hour...
İşte siz erkekler ateşin etrafında oturup davul çalıp göğsünüzü falan yumrukluyorsunuz, değil mi?
- That's where you guys like sit around a fire, and like, bang drums, and thump your chest, and everything, right?
Bunu hiç oturup düşündün mü?
Have you thought about it?
Bunların herhangi birini hiç oturup düşündün mü?
Have you thought about anything at all?
Bizim oturup, beklememiz gerekiyor.
- we just have to sit about and wait.
Sizi bir karara vardığımız konusunda bilgilendirmek istedim. Yarın sabah ilk iş olarak oturup sizinle konuşmak istiyoruz.
Just wanted to inform you a decision has been made, and we would love to sit down and talk with you first thing tomorrow morning.
Aynen, iyiymiş, ama geçmişte oturup kalamayız.
Yeah, she's good. But we can't just dwell on the past.
Peki bir beyefendi gibi koltuğumda oturup sıcak kalmasını sağlayan bu adam kim?
And who's this sitting in my chair, keeping it warm for me like a gentleman?
Burada oturup birbirinizle tartışmayın. anlıyorum...
- Don't just sit here and argue with each other. I understand...
Dinleyin, halkım, burada oturup birbirinizle tartışmayın
Listen, folks, don't just sit here and argue with each other.
Burada oturup annenizin götlekleşmesini düşüneceksiniz.
You gonna sit here and think about your mother being an asshole.
Pekala hayatım, burada oturup babanı bekle.
Okay, honey, will you sit here and wait for daddy?
Evlenmeyeceğiz sonuçta, odada oturup onurumu savunmana karakterimi korumana gerek yok.
It's not like we're married. I don't need you, like, in the room, defending my honor and protecting my character, okay?
Bu zavallılar burada oturup, bunu yapmaya zorlan...
These poor souls sit down here and are forced to...
Masaya oturup, bize katılsana.
Why don't you join us at the table?
Hadi oturup yemek yiyelim ve kısmetimize şükredelim.
Come, let's sit and eat, and give thanks for our good fortune.
Yerinize oturup çenenizi kapayın!
Get on and zip it!
Burada oturup bekleyeceğim.
I'll wait right here.
Arabasının çekildiğini ve değerli çocuklarının da şehrin soğuk parklarında oturup, geceyi geçireceğini. Daha iyi bir fikrim var
I have a better idea.