Prestige traducir inglés
422 traducción paralela
Sana saygınlık kazandıracaktır.
It will give us prestige.
Benim prestijim ne olacak peki?
That'll add a lot to my prestige.
Namuslu insanları rezil etmek için herşeyi yaptın.
You've done all you could to lower the prestige of decent people.
"Bolşeviklerin prestiji sana bir şey ifade etmiyor mu?"
" Doesn't the prestige of the Bolsheviks mean anything to you?
Bu işe sadece sağlayacağı prestij için girişiyoruz.
We are undertaking this deal only because of the prestige involved.
Ne de olsa, Rusya'nın saygınlığını korumamız gerek.
After all, we have to uphold the prestige of Russia.
Aile isminizin prestiji oğlunuzun sağlığından daha mı önemli?
Does the prestige of your family name mean more than your son? Nonsense.
Her türlü silaha sahibim. Para, bağlantılar, itibar.
I have every weapon - money, connections, prestige.
Seçkin ve eski bir baronun saygınlığını ve... ağırbaşlılığını tehlikeye attığımı.... ve eğer bu imkansız davadan hemen çekilmezsem... beni kovacaklarını söylediler.
That I'm jeopardizing the prestige of an established law firm and either I drop this case or they'll drop me. - See?
Burada önemli olan, olaya dahil olmuş o seçilmiş bölümün saygınlığı değil insan hayatı.
It is not the prestige of a particular department that is involved... but men's lives.
Buradaki prestijimiz açısından çok iyi oldu.
Done a lot for our prestige out here.
Şimdiye kadar hep Roma'nın düşmanlarına karşı savaştım ondan kalanları kurtarmaya çalıştım. Prestijini ihtişamını, yüzyıllar boyunca oluşturduğu medeniyetini.
So far, I have fought against the enemies of Rome to save what is left of it, its prestige, its grandeur, the civilization it has created in so may centuries of history.
İsmimin saygınlığını savunmak için!
To defend the prestige of my name!
Silahlı kuvvetlerimizin... bütün dünyada ki itibarı zedelenmektedir.
The prestige of our armed forces... is being affected all over the world.
Calem Ware'i öldüren adamı öldüren adamın sahip olacağı prestiji düşün.
Think of the prestige a man would have if he killed the man who killed Calem Ware.
Bu itibarımız için iyi ve insanlar sana yemeklerin için şükredecekler.
It's good for our prestige, and people will praise your cooking
Masum bir oyunu saldırgan bir prestij savaşına dönüştüren kim?
Who is turning an innocent game into an insulting fight for prestige?
Saygınlığın güvenilirliği gibi başka bir şey yok, değil mi, Şerif?
There's nothing like the safety of prestige, is there, Sheriff?
Bu ittifak olmadan, nüfuzumuzun, gücümüzün, durumumuzun böyle devam edemeyeceğini anlamıyor musun? !
Don't you realize that without this alliance, our prestige, our power, our position could go like that!
İmparatorluk Sarayının itibarını düşünmeliydi!
She should have been considerate of the prestige of the Imperial House!
Bunun İmparatorluk Sarayı ile ilgisi yok. Bu, bir çocuğun annesinden koparılmasıyla ilgili!
This isn't about the prestige of the Imperial House, it's merely about taking away a child from her mother!
Prestijini kullanarak bunu bir dakikada yapabilirsin.
With your prestige, it'll only take a minute.
Kusura bakmayın Bayan Egerman. Ne saklayacak bir şeyim var ne de sürdürecek prestijim.
Sorry, Mrs Egerman, I have nothing to hide, no prestige to maintain.
İtibarıma gölge düşüremem.
My prestige depends on it.
Demek istediğim, saygınlık açısından.
I mean, prestige-wise.
İmparatorluk Kuvvetleri'nin itibarını sarstınız.
You allowed them to damage the prestige of our Imperial Forces.
Prestijimizi tehlikeye atamam.
Our prestige is on the line.
Prestij umurumda bile değil!
I don't care about prestige!
Öyleyse oğlumu kollarıma alıp o adamın hücresini arayacağım ve prestij nasıl tehlikeye atılırmış sana göstereceğim.
Then I'll go find him in his cell with my son in my arms... and we'll see how your prestige is endangered even more.
İlginç başarısızlıklar vardır saygın olmada başarısızlıklar vardır parasal başarısızlıklar vardır.
There are interesting failures there are prestige failures and there are financial failures.
Eğer baskı altında geri çekilirsek tüm dünyadaki prestijimiz zedelenir.
If we withdraw under pressure, our prestige all over the world is threatened.
1933'te Hitler'le sözleşme imzalayan ve ona çok büyük bir ayrıcalık veren..... Vatikan'ın sorumluluğu nerede?
Where is the responsibility of the Vatican, who signed in 1933 the concordat with Hitler, giving him his first tremendous prestige?
Bu Kızıl Ordu'nun itibarını zedelemeyecek olsa bile siz de birliklerinizin Japonların ırzına geçip mallarını talan ettiğinizi inkâr ediyorsunuz.
Meanwhile you deny that your own troops committed rape and pillage against the Japanese... even though it would not harm the prestige of the Red Army.
Prestijimize hiç zarar vermez.
- How's that? - It won't hurt our prestige.
Bay Cole, bu davadan kazanacağınız prestij üzerine valilik konağına gönderilmeyi bekliyor musunuz?
Mr. Cole, are you expecting to be sent to the Governor's mansion on the prestige you're going to get from this case?
Biliyorsun, babam bu evliliği prestij için istedi ama seni asla sevmedi...
Daddy was happy we got married because of the prestige but he never liked you much
Eski çağlara dayanan geçmişiyle sağladığı itibarla bilimsel meziyetleriyle ve son olaylar sırasındaki ağırbaşlı ve liberal tutumuyla bilinen bir isim.
A name renowned for its antiquity, for the prestige of its bearer, for scientific merit, and for the dignified and liberal attitude assumed during recent events.
Sizin itibar dediğinizden çok daha fazlasına sahip.
He has more than what you call prestige.
Kendisinin patavatsızlık ve yaygaracılığı ile basında.. .. yol açtığı kargaşa, bu heyetin.. .. işlerine ve prestijine..
With his indiscretion and the uproar he caused in the press, he has denigrated and vilified the work and the very prestige of this board.
Beş yılda, yedi çözümlenmemiş cinayet vakası prestijimi olumlu etkilemiyor.
Seven unsolved murders in five years is hardly good for my prestige here.
Acele eden bu insanlar sarayın prestijini hafife alır sadece dışarıdan gelenler için olduğunu bilirler.
These hurried people disdainful of the prestige of the place... know only it's outskirts.
Timsah ayakkabıları prestij, zenginlik ve itibar simgesidir.
Alligator shoes are a symbol of prestige, wealth and importance.
Sağladığı prestij?
And the prestige afterward?
Benim kocam olduğun sürece şirket senin adının prestijini taşımaya devam edecek ya da bu şeylere bir daha binmeyeceksin.
As long as you're my husband the company will have the prestige of your name and whether or not you ever step into one of these again.
Yani bu, geleceğin liderliğinin bir göstergesi olacağı gibi... aynı zamanda, Prusya'nın prestijini artıracaktı.
( Both ) Namely that it would indicate future leadership... and, would at the same time, raise Prussia's prestige.
Ve sakın başarısız olayım deme. Anlıyorsun değil mi?
Do not fail since it will affect my prestige
Her türlü silaha sahibim. Para, bağlantılar, itibar. Ve makale köşem.
I have every weapon- - money, connections, prestige.
Belki de bir yıldız gemisi kaptanı olmanın prestijini kaybetmeye karşısınızdır.
Or perhaps you object to the possible loss of the prestige and the ceremony accorded a starship captain.
Olay yıldız gemisi kaptanı olmanın prestijini kaybetmekten korkmak mı?
Am I afraid of losing the prestige and the power that goes with being a starship captain?
Şirketimizin birliğini ve saygınlığını sürdürmek.
To hold on to the unity and prestige of our firm.
Yaptığımız her şey Sabai'nin prestijini korumak içindi.
Our jobs as vassal is to maintain the prestige of the Sabai.