Reddetti traducir inglés
2,489 traducción paralela
- Evet, babası da reddetti.
Yeah, and he turned it down.
Üzgünüm kardeşim, reddetti.
Oh, bad news, bro. She shot me down.
Seni reddetti sanıyordum.
But I thought she shot you down.
... Rafael en güvenilir yedeğimiz. Ama Lisa onu reddetti.
Rafael remains the most viable backup, but Lisa rejected him.
Şansına küs çünkü Holloway yasal hizmetimi reddetti.
I have to get in there to speak for him. Well, you're out of luck, because Holloway refused my legal services.
Gibbis kişisel özerkliğini reddetti ve ona ne yapacağını söyleyecek işgalcileri bekliyor.
Gibbis has rejected any personal autonomy, and he's waiting for the next batch of invaders to oppress him and tell him what to do.
Ama sen teklif ettiğinde, seni reddetti.
When you made your move, she shot you down.
Kraliyet hükümeti, defalarca işkence ortaklığını reddetti.
Her Majesty's Government has always denied complicity in torture.
Sizin olan bir şeyi yanlışlıkla onlara teslim ettiler siz geri istediniz, onlar reddetti. Sonra siz de onların arabalarını patlattınız onlar da sizinkini patlatarak durumu eşitlediler.
They were delivered something of yours by mistake, you wanted it back, they refused, so you blew up their car, and then they got even by destroying yours.
Bow Wow söylemeyi reddetti. Çünkü, dürüst olmak gerekirse, boktan olduğunu düşündü.
Bow Wow refused to release it, because, to be honest, he thought it was shit.
Monique'i ziyarete gitti. Kadın da onu reddetti. Adamın ilgisini üzerine çekerek onu buna inandırdıktan sonra.
He went to visit Monique and she rejected him after she led him to believe she had interest in him.
Yemek yemeyi reddetti.
Didn't want to eat.
Söylemeyi reddetti.
He refused to say.
İtiraf etmeyi reddetti sonra da boğuştuk.
He refused to admit any of it, and so we scuffled- -
Paltom ve pantolonumda reçel ve kırılmış cam olmasına yoğunlaşmıştım ve mağaza müdürünün pantolonuna. - ve o ambulans gelene kadar yanımdan ayrılmayı reddetti.
I was more focused on the fact that there was jam and... and shard glass all over my coat and my pants and the pants of the store manager, who would not leave me alone until he packed me away into an ambulance.
Diyelim ki, bizi reddetti.
Well, so he shoots us down.
Orman evcilleştirilmeyi reddetti ve kendi kurallarına göre yaşamayanları cezalandırdı.
The jungle refuses to be tamed and it punishes those who don't live by its laws.
Genç kızken, böyle oyunlar oynamayı reddetti Somurtarak bu güllerin arasında gezindi durdu.
As a teenager, she rejected the old games and roamed past the roses sulking.
Ve... babam olayla baş etmeyi reddetti, o yüzden ayrıldı.
And... and my father refused to deal with it, so he left.
Bulduklarımı reddetti.
He refused to accept what I found.
Onların derneği köpeği Noc'a vermeyi reddetti. Herkese yalan söylediler.
Their society has refused to give NOC so they lied to everyone.
Metresi olduğu iddia edilen Janelle Stevens ise konu hakkında yorum yapmayı reddetti.
Meanwhile, the alleged mistress, miss janelle Stevens, has refused to comment on the situation.
Koleksiyoncunun birinde Qunari'nin istediği bir nesne vardı ama bunun bir parçası olmayı reddetti.
An art collector there had an object the Qunari wanted, but he refused to part with it.
Gibson reddetti.
Well, Gibson refused.
Bir ressamdı. Ama resimlerini satmayı reddetti.
He was a painter but he refused to sell his work.
Adamın teklifini reddetti.
She turned down a proposal.
Kız buna yeşil ışık yaktı ama bizimki reddetti.
She was totally coming on to him, and he turned her down.
Babam yaptığı onca adak ve bağışlardan sonra gelen yalancı bahardan nefret etti hatta çocuğun ismini bile reddetti.
'Father hated the false spring which he got...''... after offering so many prayers so much...''... that he even refused to name the child.'
- Kamyonu sürmeyi reddetti.
- Refusal to drive.
Ama reddetti çünkü gerçeği kabullenmek ve Sophia tarafından kandırıldığına inanmak için fazla gururluydu.
And he refused, because he was too proud... - No, this is- - - to believe the truth- - that he was being manipulated by Sophia.
Sekiz banka da reddetti, Ray.
Eight banks, eight rejections, Ray.
Chevy'nin kendi arızaları olmuş olabilir ama Alaska'nın vahşi ortamıyla karşılaştığında çok sert karşı koydu ve buzula dokunmak için bu macerada ölmeyi reddetti.
The Chevy may have had its faults, but when confronted by the Alaskan wilderness, it fought hard and refused to die on its quest to touch a glacier.
Tedavimi St. Bart's'da tamamlamak istiyorum. Randy senin onay vermeyeceğini söyledi yani bunu ayarlamayı reddetti.
I want to finish recuperating on St. Bart's, and Randy says you wouldn't approve, so he's refusing to arrange it.
Bent zaten görevi reddetti ben de başka seçenekleri değerlendiriyorum.
Bent already turned down the post so I'm looking at other options now.
Kuzey Kharun'un BM büyükelçisi bunu propaganda olarak değerlendirip reddetti.
North Kharun's UN ambassador rejects this as pure propaganda.
... ve sonra bana, sey sirketim benim icin fidye odemeyi reddetti.
And then... my uh... my company refused to pay.
Bizi görmeyi reddetti.
'She refused to see us.
Mektuplarımızı okumayı reddetti.
'Refused to read our letters.
Beni görmeyi reddetti.
She refused to see me.'
Gene 1953'de Kore Savaşı için askere çağrıldığında gitmeyi reddetti ve hapse atıldı.
In 1953, Gene was sent to jail for refusing conscription to fight in the Korean War.
Sonra da ona bakmayı reddetti.
And then she refused to look after him!
Yakınlarda, "The New York Spectator" u satın aldım ve açılış makalem için annenle röportaj yapmak istedim kötü bir iş adamının rezil edilmiş karısı olarak ama o, - hiç kibarlık göstermeden - reddetti.
As of recently, I own "The New York Spectator," and I wanted to interview your mother for my inaugural article on the disgraced wives of dirty businessmen, but she not-so-politely declined.
O açmayı reddetti.
She just refused.
Üç firma seni reddetti.
Three firms have already rejected you.
O gidince, Rufus Harrison eve yerleşti ve çıkmayı reddetti.
While he was gone, Rufus Harrison moved in and refused to move out.
Mozzie, kullanma kılavuzu yazmayı reddetti.
Mozzie refuses to write down instructions.
Onu lanetledi, böylece türünün tek örneği olacaktı, sonra da onu reddetti.
She put the curse on him, made it so that he would be the only one of his kind, and then she rejected him.
Ama işin doğrusu, o reddeti, o yolu tek başına çıkmayı kesin olarak reddetti.
But the truth is, he refused, outright refused to walk up that trail by himself.
Kendi bölgesindeki ganimet sisteminden çıkar sağlıyor. Saygıdeğer bir kadın isteklerini reddetti diye onun kocasını öldürmüş. Bakan Kim.
Profiting from the spoils system in his province.
Beni reddetti
She rejected me.
Teklifimi reddetti.
He refused my offer.