Satın almak mı traducir inglés
397 traducción paralela
- Satın almak mı?
- Buy her?
Satın almak mı?
In buying one?
- Satın almak mı?
- Buying him back?
Satın almak mı?
Buy? What's "buy"?
Bir kızın parayı geri çevirdiğini hiç bilmezmiş. Onu satın almak istiyor. Satın almak mı?
He says he'll pay for her and he wants to take her home to Echigo
Onu satın aldığını söylemekten nefret ediyorum ama... Satın almak mı?
Haven't you bought her?
Bir şey satın almak mı istiyorsun?
You want to buy something?
- Satın almak mı, Haşmetlim?
- Buy her, Your Magnifiicence?
Araziyi satın almak mı istiyorsun?
You want to buy land?
Flagstaf'ta araba satın alın. Satın almak mı?
Buy a car in Flagstaff.
- Satın almak mı?
- Buy?
Beni satın almak mı istiyor
He wants to bribe me
Satın almak mı?
You want to buy?
Beni satın almak mı?
Buy me out?
Amerikan Yahni Cemiyetine yolumu satın almak istiyorum. Satın almak mı?
I want to buy my way into the Chowder Society.
Yani satın almak için çok fazla para mı vermeliyim?
So if I want to buy the building... you're telling me that I'd have to pay you a quite a bit of money?
"Elyazmalarımı basit bir antika eşya gibi satın almak istiyor!"
"He wants to buy my manuscript like a common curio!"
Şimdi, kaptanım siz savaş ganimeti bahanesiyle ona sahip olmak istiyorsunuz ancak bayanı satın almak zorundasınız.
Now, my captain... since you covet our joint property of war, you may have her... providing you're willing to buy her.
Çiçek veya çay satın almak isteyen var mı?
Does anyone want flowers or tea?
- Ama satın almak için hazır değilim.
- But I'm not prepared to buy it.
Burayı satın almak yaptığım en akıllı işti.
Buying this joint was the smartest move I ever made.
Şansımız dönmek üzere. Ve ilk yapacağımız iş bu küçük evi satın almak. Talih kuşu...
Our luck's bound to change, and the first thing we'll do is buy this little house when...
Bir şey satın almak istemiyorum... ve işinizi de böldüğüm için üzgünüm... ama ben çok ciddi bir hata yaptığınızı size söylemek istiyordum. - Ha?
I don't want to buy anything, and I'm sorry to interrupt you, but I wanted to tell you, you're making a serious mistake.
Eğer o gün Union tren istasyonunda dolaşmasaydım büfedeki satıcının sigaralarının bitip yenisini almak için eğilmeseydi...
If I hadn't been hanging around the Union Station that day, if the clerk at the newsstand hadn't picked that moment to run out of cigarettes, to reach down for a fresh pack...
Hediye için bir şey satın almak zorunda mısın?
Must you only buy something to make a gift?
"Hediye için bir şey satın almak zorunda mısın?"
"Must you only buy something to make a gift?"
Özgürlüğümü satın almak senin fikrindi sanırım.
Buying my freedom was your idea, I suppose?
Iste karşımızdaydı, dünyanın en çok arzu edilen kızı. Dünyanın bir numaralı gösterisinde onu satın almak isteyen müşterilere sergileniyordu. Ama kimse onu paket edip evine götüremiyordu.
There she was, the world's number one symbol of desirability on display all over the world's number one showroom with the world's number one customers wanting to buy and nobody wrapped her up and took her home
"Satın almak" demek, ödemeye hazır olmak demektir.
"Buying" means that I'm prepared to pay.
Bu kabanı satın almak için paranı kullandım.
I used some money to buy this coat.
Yani Bay Wilkison çiftliğini satın almak mı istiyor?
And I just stood there.
Carradine toprağımızı satın almak istiyor.
Carradine wants to buy our land.
Sanırım onu satın almak istemezsiniz?
I don't suppose you'd like to buy it?
Kalem satın almak zorunda kaldım.
I had to buy pencils.
Portakal bahçesini satın almak için her şeyi sattım.
I sold everything I had to buy the orange grove.
Atlarımızı burada bırakıp bir tekne satın almak istiyoruz.
We would like to leave our horses here and to buy a boat.
Yapacağım şey, sen işi öğrendikten sonra yanında getirdiğin parayı alıp İran'a gitmek güzel mallar satın almak... Ne oldu?
What I will do, after you know the business is take the money you have brought and go to Persia and buy the kind of goods...
Bir çift eldiven satın almak için sana bütün dükkanı altüst ettiren kadınım ben...
To buy a pair of gloves... I get the shop upside down.
- Hiçbir şey satın almak istemiyorum.
No, I'm not interested in buying anything.
Affedersiniz bayım satın almak istersiniz belki bu eski...
Perdóneme, señor, but maybe you like to buy this old...
Hayır, korkarım hayır, anlıyorsun ki, seni satın almak zorundayım.
No, I'm afraid not, you see, I should have to buy you.
- Satın almak için buradayım.
- I'm here to make a buy.
Atlarımı satın almak istediler.
- If I sell my horses.
Yiyecek satın almak için olmadığı kesin.
I'm pretty sure it wasn't to buy food.
Meyhaneye iki herif geldi, malımı mülkümü satın almak istedi.
A couple of gimpers came in the saloon and offered to buy me out.
Pratik bir beceriniz olmadığı için, on iki adet laterna satın almak üzere arkadaşım bir bağışta bulundu.
As you have no practical skills. my friend has made a donation for the purchase of twelve barrel organs.
Satın almak için kullanılmış teyp arıyorum.
I'm looking to buy a used tape recorder.
Bir daireye ihtiyacımız var bu yüzden en iyi şey bir tane satın almak.
We need an apartment, so the best thing... would be to buy one.
Seni, kuşlarımı eğitip bakman için satın almak istiyorum.
I want to buy you to train and handle my birds.
Bayım, kamyonetinizi satın almak istiyorum.
Sir, I'd like to buy your truck.
Eğer buradan arazi satın almak konusunda sorunuz olursa,... çalışanlarımız, kalabalığın içinde dolaşıyor olacaklar.
If you have any questions about purchasing land up here, our people will be mingling in the crowd to answer your questions.