Tanık traducir inglés
47,907 traducción paralela
Tanık yok, ceset yok.
No witnesses. No body.
İlerleyen saatlerde evde olduğunuza tanıklık edecek birileri vardır o halde.
So people would attest that you were in the main house until late on?
Nerede olduğuma tanıklık edecek birine neden ihtiyacım olsun ki?
Why would anyone need to attest to where I was?
Yürüttüğümüz davayla ilgili bugün gelip gönüllü olarak tanık ifadesi vermişti. Sakıncası yoksa bazı kısımları netleştirmek istedik.
Er, he came in to make a voluntary witness statement, erm, in relation to an investigation today and we just want to corroborate a few details, if that's OK?
O halde tecavüz sırasında nerede olduğuna tanıklık edebilecek bir şahidin yok mu?
So you have no alibi, who can confirm where you were when the rape was taking place?
Bu akşam tanık olduğum hıyanetten sonra bu çocukları tekrar size emanet edeceğimi mi sanıyorsunuz?
Do you honestly believe I will allow you to continue to care for these three children after the treachery I've seen here tonight?
Fakat bir tanık var, değil mi?
There's a witness, right?
Çünkü o bir tanık.
Because he's a witness.
İncil'deki kehanete göre iki tanık yedi musibete katlanmak zorundadır.
The Bible foretells that the two Witnesses must endure seven tribulations.
Tanık ifadenizi verirken tüm cep telefonlarını toplayıp dışarıda tutacağız.
We'll collect all cellphones and hold them for the duration of your testimony.
Mahkeme yazmanı konusunda... Kendisini de tanık kürsüsünden uzağa almamız mümkün mü?
The, uh, court reporter, would it be possible to move him or her farther from the witness stand?
Pekâlâ, herkes tanık ifadeleri için hazırsa...
Okay, if, uh, everyone's ready to begin testimony...
Tanık yerine geçebilir.
The witness is excused.
Tanık elinde sözde suçun gerçekleştiğine dair ek bir kanıt olmadığını itiraf etti.
The witness has admitted there's no corroborating evidence this supposed crime even occurred.
Tanık listesinde değilsin.
You're not on the witness list.
Tanık soruyu cevaplayabilir.
The witness can answer the question.
Tanık listemizde de var.
He's on our witness list.
Buralar tanıdık geliyor mu?
Does any of this look familiar?
Artık kendimi bile tanımıyorum.
I don't know who I am anymore.
- Tamam, o kısımları atla Tim çünkü kimse tatlı kedinle nasıl tanıştığını bilmek istemiyor.
- Right, skip along, Tim,'cause no one really wants to hear about your feline meet cute.
Birbirimizi tanımıyor olsaydık bana asılıyor olurdun.
If we were strangers, you'd be hitting on me.
Çok tanıdık geliyorsun.
You look really familiar.
Daha önce tanışmış mıydık?
Have we met?
Daha önce tanışmış mıydık doktor?
Doctor, have we even met before?
Daha önce tanışmış mıydık?
Have we met before?
Daha önce tanıştık mı?
Have we met?
Tanıştık mı?
Have we?
Bu adam sana tanıdık geliyor mu?
That guy look familiar to you?
Sonra tanrı ve kız kardeşi ile tanıştım.
Then I met God and his sister.
Sizi tanımak hayatımın en iyi kısmıydı.
Knowing you, it... It's been the best part of my life.
Tanıdığım tatlı kız şimdi intikam içindeki bir hayalet.
But the sweet maid I knew is now a spirit bent on revenge.
Yaklaşık 5 sene önce Hoople, North Dakota'da onunla tanışmıştım.
I met him five years ago in Hoople, North Dakota.
Tanıdık birine benziyor mu?
Sound like anybody we know?
Bu kızı tanıyor musun?
Do you recognize this girl?
Geçen gece sarışın bir kızla tanıştın mı?
Did you happen to meet a, blonde girl the other night?
Mary, yani tanıdığınız iyi Mary kırılamayacak psişik bir duvarın arkasında.
The Mary that you know, the good Mary, she's hiding behind impenetrable psychic walls.
- Tanıdık gelen isim var mı?
Any names you recognise on there?
Hadi saldırganın tanıdık olduğunu farz edelim.
Say she knows her attacker...
Kadınla bir konferansta tanıştık. Birlikte bir şeyler içip odama geçtik.
The woman and I met at a conference.
Bir ihtimal Cath, Trish'in partiden hatırladıklarına tanıklık edebilir.
Hopefully, Cath can back up Trish's memories of the party.
Davetliler bu kapıdan girip çıkıyorlardı. Yiyecekler de burada hazırlanıyordu. - Davetlilerin hepsini tanıyor muydun?
Erm, people were coming in and out of that door there and the food was being done there.
Bu sırada ip dükkanındaki Leo Humphries'in tanığı olan kızla görüşmeye gideceğim.
In the meantime, you know the lad at the rope factory, Leo Humphries? I'm due to speak to the girl that's his alibi if you wanna come.
Okulda kızımın fotoğraflarını herkese dağıtan hanginiz?
Who of you shared the photos of my daughter around the school?
- Sonbahar ve kış bitiminde ama bahar gelince Sigrblót'tan sonraki ilk dolunayda iş için sahilde toplanacağız.
Autumn and winter will pass. But, come spring, the first full moon after Sigrblot, we will gather for business at the beach.
Cumbraland'e gitmek zorunda, kız kardeşimi tanırım.
She will have gone to Cumbraland. I... I know my sister.
Artık seni tanıyamıyorum.
I don't know you anymore.
O zaman Montgomery Montgomery adı niye bize tanıdık gelmiyor?
So why doesn't the name Montgomery Montgomery ring a bell?
Ama Klaus yukarıdan baktığında, çalıların tanıdık, kötücül bir gözü andırdığını görünce labirenti hem sır hem de tehlikelerle dolu bir yere benzetti.
But as Klaus looked down at it, seeing the way the hedges snaked to form a familiar sinister eye, it seemed to contain both secrets and danger.
Şimdi tanıştık seninle.
I know you now.
Şimdi, kariyerlerinin Eylül yaprakları kızarmışken birbirlerini tanımak üzereler.
Now, in the Indian summer of their careers, they're about to.
Bugün Savcılık'tan uzlaşmak için bir teklif aldım.
I got a deal offer from the ADA today.