Verdiler traducir inglés
7,725 traducción paralela
- Sana verdiler ama.
They gave it to you.
- E3'e girmene izin verdiler mi?
Did they let you enlist E3?
Şirketlere kişilerin sahip oldukları haklardan çok daha fazla hak verdiler.
They give corporations rights way beyond what persons have.
1970'lerde mahkemeler paranın bir konuşma şekli olduğuna karar verdiler.
In the 1970s, the courts decided that money is a form of speech.
Ve onları yeni ailelerin yanına verdiler.
And they put them with new families.
Burada kimseye ikinci bir şans verilmez ama sana verdiler. Şunu iyi bil.
Just let me tell you.
Rene vermekten kaçındı maddi röportajları korku basına onlar olur mahkemede Ross karşı kullanılacak, ama cevap verdiler e-posta yoluyla sorular.
Rene declined to give substantive interviews to the press for fear they would be used against Ross in court, but agreed to answer questions via email.
Daha yeni salıverdiler!
They just let him go!
O kadar fazla ilaç verdiler ki neredeyse hissetmiyorum bile.
Yeah. Uh, well, they got me on so many meds, I hardly notice it.
Ve sonra, seni tutmamıza izin verdiler.
And then they, uh... They let us hold you.
Yüksek sesli tartışmaları işiten komşular saat 13 : 15'te emniyet güçlerine haber verdiler.
The neighbors called the police at 13 : 15 when they heard a loud quarrel.
Bunlara gerçekten para verdiler mi?
Do you think they actually paid for those? Oh, hello.
Çocuğa lorazepam verdiler.
The kid's snowed on lorazepam.
Mükemmel danışmanlarım vardı. Alıp almama konusunda akıl verdiler.
I had excellent advisers... when it was a question of taking or leaving behind.
Bana verdiler sonuçta.
They gave it to me.
- Otomatik silah, bot ve giysi verdiler.
They were also giving automatic guns and boots to wear.
Çabucak ölmek yerine termal radyasyon nedeniyle dayanılmaz acılarla can verdiler.
So instead of being killed instantly, they likely died excruciating deaths from thermal radiation.
Bize üç ay süre verdiler.
They gave us three months.
Sana zarar verdiler mi?
Are you hurt?
Uçaklarını bize verdiler.
They will give us airplane
- Bir şey mi verdiler?
- if they injected you with something.
Fakir işçileri birbirlerini vurmaları için 100 dolar verdiler.
They paid the poor peons 100 bucks apiece to shoot at each other.
Bir parka onun adını verdiler, söyledi mi?
Did he tell you that they've named a park after him?
Resmi rapor verdiler.
Filled out a formal report.
Sözde seçme hakkı verdiler.
They gave me a choice, but it was no choice.
Sana zarar verdiler mi? Zarar verdiler mi bilmiyorum!
- I don't know if they hurt me!
Gitmeme izin verdiler çünkü arşivden bir dosya almamı istiyorlar.
They only let me go because they want me to take a file from archives.
O kadar küçük bir işletmeydi ki ona "Mutfak" adını verdiler.
Mm-mm. It was a mom-and-pop operation, so small they called it The Kitchen.
Önce sahildeki kulübeleri sonra da kasabadaki binaları ateşe verdiler.
They burned the huts on the beach and then the structures in town.
Bu titreşimli bardak altlığından verdiler.
They gave me this vibrating coaster.
Hatta ve hatta bana bu günlüğü tutabilmem için gerekli malzemeleri bile verdiler.
They've even afforded me the tools to keep this journal.
Uyuşturucu verdiler.
They sedated her.
Sipariş verdiler, o yüzden yarın ya da en geç sonraki gün burada olur.
They ordered it for me, so it should be here tomorrow or the day after, latest.
Beni prense söz verdiler.
I've been promised to the prince.
- Sana zarar verdiler mi çocuğum?
~ Have they hurt you, child?
Sana zarar mı verdiler?
They did hurt you.
- Yousaf Rana'yla ilgili bilgi verdiler mi?
Are you briefed on Yousaf Rana?
Hapiste sevap işledim, beni erkenden salıverdiler.
I did some good deeds in jail.. .. so, they released me early.
Atomik sırlarımızı Ruslara verdiler.
They gave atomic secrets to the Russians.
Sanırım bu yüzden dövmeyi bırakıp yaşamasına izin verdiler.
I think because of this, they stopped beating him. They let him alive.
Size bunu verdiler. Bir çizik yeterli, değil mi?
They gave you this, a scratchier.
Rus dostlarımız başkentimizi yeniden inşa etmemiz gerekmediğine karar verdiler.
Our Russian friends have decided that... We should not rebuild our capital city.
Beni ne uyardılar, ne de herhangi bir konuda söz verdiler.
They have neither warned me, nor promised me anything.
Haber verdiler.
They told me the news.
O zaman neden gelip menü verdiler elime?
Then why'd they give me a menu?
Buz parçaları verdiler sana..
They said you can have ice chips.
Jölemin tadını seçmeme izin verdiler.
They let me choose my flavor of jell-o.
- Sana ne zaman haber verdiler?
When did they tell you?
Ben hep senin gibi adamlarla gittim, kim teklif etti, hiçbiri ama zevk ve heyacan verdiler.
I always go for guys like you, who offer me nothing but pleasure and excitement.
Bir hasat zamanında çok meyve verdiler ama sonra hepsi öldü ve ben de şişeleyip rafta sakladığım elma konyağını yapmayı düşündüm.
They choked up one harvest, then they all died and I thought, apple brandy, which I keep, all bottled up and on the shelf.
Beni üst seviye bir İspanyolca sınıfına verdiler.
They moved me to a more advanced Spanish class.