Whistle traducir inglés
2,993 traducción paralela
Islık çalabildiğini biliyor muydunuz?
Do you know he can, um, whistle?
Nasıl ıslık çaldığını göster, Mike.
Show her how you whistle, Mike.
Tecavüz olmadığı halde tecavüz düdüğümü çaldırdığınız için yazıklar olsun size!
And shame on you for making me use my rape whistle in a non-rape situation.
Nora geldiğinde her şeyi öteceğim.
When Nora gets back here, I'm blowing the whistle.
Çok fazla ötme de Robin'in sevgilisi kuş sanıp rahatsız olmasın.
Just make sure it's not a high-frequency whistle, because we don't want to torture Robin's boyfriend.
Kendini ele verirsen, aynı zamanda hapse de gideceksin.
If you blow the whistle now, you'll also go to prison.
( geyik homurtusu ve ıslığı )
( ELK GRUNT AND WHISTLE )
Pig n'Whistle'da iki al bir öde Pazartesi yemeklerinden mi?
Two-for-one Mondays at the Pig-n-Whistle?
Tamam, bunu ıslıkla geçiştireceğim.
Okay, I'm gonna whistle right past that.
İspiyoncu.
A whistle-blower.
Erkekler ıslık çalar, kapını açarlar içki ısmarlarlar ama içki servisi bittikten sonra değil.
Men whistle, they hold your door open for you, they buy you drinks, and not just after last call.
O tuhaf Alman oyunun bitis dudugunde gel, televizyonu pencereden sallandirmis, ve pantolonumda 40 binlikle oturuyor olacagim.
Come the final whistle of that farcical Germany game, the telly's out through the window and I'm sitting there with a 40 grand stain in my trousers.
Bir ifşaatçı, belki?
A whistle blower, perhaps?
Söyle bana, Bir muhabir, bir ifşaatçıyı nasıl bulabilir?
Tell me, how does a reporter find a whistle blower?
Keşke yapabilseydim. ama geri dönmezsem şirket onları sattığımı anlar. ve hiçbir zaman güvende olmam.
Well, I wish I could, but if I don't go back, then the company would know that I was the whistle blower, and I'd never be safe.
O seni seçti işbirlikçi kılığına girdi, ve sana bilgi sızdırmaya başladı.
She picked you. She posed as a whistle blower, and she tried to feed you disinformation.
Bunu ortaya çıkaran biziz.
We're whistle-blowers.
Tecavüz düdüğü mü?
And a rape whistle.
Arkadan düdük sesi geliyor.
There's a whistle in the background.
Onlar da, onları ifşa edeceğimizi fark ettiler, o zaman da Marshall öldü.
And they found out that we were gonna blow the whistle, and that's when Marshall was killed.
Ve o da beni ele vermekle falan tehdit etmedi.
And she didn't threaten to blow the whistle on my production.
Gerisi için soğuk su içebilir.
He can whistle for the rest.
O ses bir tren düdüğü.
That right there, that's a train whistle.
Şu an yakınınızdan geçen tren sesini duyabiliyorum.
I mean, I can hear the whistle moving past you right now.
O videodaki seste azalma ya da artma yoktu. Değişmiyordu.
That whistle in the video, it-it was steady, it didn't change...
Oraya gitmiştim, fabrika düdüğü gibi bir şey.
I've been near there, and there's an industrial whistle.
Islık bile çalamazdı.
The woman can't even whistle.
Ark'ın taşıdığı silahları buldu yasadışı silahlardı ve o bunu açığa çıkaracaktı.
He-he found weapons that Ark was shipping off, they were illegal weapons, and-and he was gonna blow the whistle.
Mezarlığa fısılda.
Whistle past the graveyard.
İspiyoncu mu?
- A whistle-blower?
Üçüncü nokta, ispiyoncu kim?
The third prong : Who is the whistle-blower?
Ya ispiyoncu eldiven takıyordu ya da sabıkalı veya asker kökenli.
Either your whistle-blower was wearing gloves or he's an ex-con or ex-military.
Harika, muhbirin Bölge Savcılığı'ndan olduğunu mu düşünüyoruz?
Great. So we think the whistle-blower was an ASA?
Fakat sonra inatlarından ıslık çalmaya başladılar.
But then they would have blew the whistle out of spite.
Muhbir koruması var.
There's a whistle-blower protection. Tell me...
Ama kime verdiğini göremedin. Evet.
But you couldn't tell who the whistle blower was.
Peki o düdük penisliye bunu nasıl ödeteceğim.
How am I going to pay back this whistle dick?
Siz fahişeler neden ıslık çalıp ona püskevit uzatıp sonra da hanginize gideceğine bakmıyorsunuz?
Why don't both you broads hold out a treat and whistle and we'll see which one he goes to.
Bakayım tecavüz düdüğümü yanıma almış mıyım?
Let me, um, check that I have my rape whistle.
Jimmy, bir muhbir ile buluşacağını sanmış.
Jimmy thought he was meeting a whistle-blower.
Evi çok temiz.
House is clean as a whistle.
Eğer bu şekilde olursa çalması gerek
If the referee blows his whistle, the ball is still in play.
Her istediğinde ellerini çırp.
Clap your hands, whistle all you want.
Eğer ıslık çalarsanız... dilini çıkarıyor.
And if you whistle he sticks out his tongue.
lslık çalabiliyorsanız tabii.
If you can whistle.
Bizi ortaya çıkarabilecek bir kişi daha var.
There's only one other person who can blow the whistle on us.
Ne yapmam gerekiyor? Dana'yı gören oldu mu?
What do I have to do? [Whistle blows] Has anybody seen Dana?
Ben gayim!
This is the GayStyle cock-shaped whistle.
Tim bundan çok hoşlandı.
( Blows whistle )
Umarım öyle de yapar ama birini bulana kadar.
But... until she does. ( WHISTLE )
- Whistle While Your Work'ü bilmiyor musun?
Whistle While You Work?