Yap traducir inglés
462,793 traducción paralela
Burada ne yapıyorsun?
What are you doing here?
Delphine, bize bununla ne yapılacağını gösterdi.
Delphine, you showed us what to do with it.
S onunla dışarıda ne yapıyordu ki zaten?
What was S even doing with her out there?
Hayır, ancak Neolution ayarlanmış ve reklamlı yapılmış evrimi karşılayabilecek herkese satmak istiyor.
No, but Neolution want to sell curated, commercialized evolution to the one percent who can afford it.
Kendine has bir şey yap!
Do something unique!
Şovun bir parçası yap.
Make it part of the show!
İçinden ne geliyorsa yap.
Just do whatever comes naturally.
Rachel ile bir anlaşma yapıyor.
- are cutting a deal with Rachel.
Doğru şeyi yapıyorsun Rachel.
You're doing the right thing, Rachel.
Orası iki kat aşağıda, soldan dönün, bir daha dönün, sonra bir daha ve iki sol daha yapın bulursunuz.
Yeah, that's just two floors down, take a left, a left, another left, and there's two more lefts and it's right there.
Kızların adlarını unutmamam için hep kafiye yapıyorum.
I always rhyme girls'names so I don't forget them.
Ne yapıyorsun sen?
What are you doing?
Yanlış yapıyoruz.
This is all wrong.
- New York'ta nerede yapılır peki?
Where would you do that in New York?
Yarışma şu an üst güvertede yapılıyor. Yıldızların altında.
Which is now being held on the top deck... underneath the stars.
Burada ne yapıyorsunuz?
What are you doing here?
Şaka mı yapıyorsun?
You kidding me?
Bu beni korkunç biri yapıyorsa çok üzgünüm.
I'm so sorry if that makes me a terrible person.
Burada ne yapıyorsun?
Hey, what are you doing'here?
Yani umarım gerçekten boks yapıyordur.
At least that's what I hope he's doing.
Eğer reklamları yapıldıysa, satın almalıyız.
If they are as advertised, we should purchase them.
Büyük bir geri dönüş yapıyorlar.
They're making a huge comeback.
Ne olursa olsun, ne yaparsan yap, çocuklarına ve onuruna sahip çıkılacağını bil.
Whatever happens, whatever you do, just know your children will be cared for and your honor is intact.
Böylece büyük bir televizyon programının baş yapımcısı oldum.
Do you think I'll get to be the prince? Because, you know, princesses only date princes, right? It's a royal decree from King Possum.
Tucker, çok ilginç nasıl hem bar açıp hem hit TV programının baş yapımcısı olup hem de Özel Kuvvette yedekte olabildin.
Well, ten minutes tops. So you want to leave me to meet some other girl? She isn't just a girl... a girl I saw three times in one day.
Çok üzgünüm. Rol yapıyorum şu anda.
- I'm gonna be a terrible mother.
Şunu yap, bunu giy, şuraya sıç gibi saçma kurallar yok.
No crazy rules like, "Do this. Wear that. Poop here."
Beni daha iyi yapıyorsun.
You make me a better person.
Ama bu karşılaştırma yapılacak...
But that was nothing compared to...
Ne yapıyoruz.
What are we doing?
Şaka mı yapıyorsun?
Are you kidding?
Bunun hakkında şaka yapıyoruz.
We are joking about it.
Şuna bak, çorba yapıyor.
- Look at that, it makes soup. - Mm-hmm.
Şaka mı yapıyorsun?
Are you kidding me?
Bir konuşmanın ortasında cevap vermeyi bırakarak, büyük ihtimalle yırtıcıların "cezbetme" dediğini şeyi yapıyor.
Ta, ta, ta, ta, ta, ta, ta, ta! A very real possibility that by failing to respond in the middle of a conversation she is utilizing what predators call lure.
Odanın ısıya dayanıklılığı ve oksidasyon direnci onu neredeyse yangına dayanıklı yapıyor.
The room's temperature strength and oxidation resistance make it near-fireproof.
60'la gidilecek yolda 140 yapıyorum.
I'm doing 92 in a 35!
Sırf Ada'nın giriş yapıp yapmayacağını görmek için bekliyor.
Just waiting to see if Ada will log in.
Doğru olanı yapıyor.
She's doing the right thing.
Biliyorsun, tüm bunları plaja gidebilmek için her şeyini verebilecek bir kız için yapıyoruz.
You know, we're doing all this for a girl who'd give anything to go to the beach.
Öyle yapıyorsun.
He's right.
Uçaktayken Amazon hakkında araştırma yapıyordum.
I was reading up on the Amazon on the flight in.
Ne yapıyorsun?
What are you doing?
- Ne yapıyoruz şimdi, kan mı alacağız? - Hayır, hayır.
So what do we do, draw blood?
Testleri yapıyorum.
Running the tests now.
Aldım, testi yapıyorum.
Got it, running the test.
Lütfen Emma, baban için yap.
You shouldn't have.
- Ne yapıyorsun?
[sighs] - What are you doing?
- Biz buraya gelene kadar yapıyordun.
You've been doing it since we got here.
Dikkat dağıtıcı bir şeyler yapıyorlar.
They're doing something distracting.
Ben yapıyorum.
I do it.
yapıyorsun 36
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaparsın 77
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yaptılar 29
yapma ya 98
yapmadın 55
yapmak istiyorum 29
yaptık 46
yapacak 54
yapamaz 108
yapacak bir şey yok 96
yapın 121
yapmak istemiyorum 51
yapma ya 98
yapmadın 55
yapmak istiyorum 29
yaptık 46
yapacak 54
yapamaz 108
yapacak bir şey yok 96
yapın 121
yapmak istemiyorum 51