Yapayalnız traducir inglés
1,735 traducción paralela
Bu ülkede yapayalnızım.
I am alone in this country.
Yaşlar gözünden, bir zamanlar neşeli ve hayat dolu olup, şimdi yapayalnız bir hale bürünen o kadın için damlıyor.
She weeps for the lively, vivacious girl she once was for the lonely woman she has become.
Beyaz adam yapayalnız.
Big white man all alone.
Ne yani, büyük, boş kalesinde yapayalnız mı?
What? All alone in his big, empty castle?
Yalnız, yapayalnız yaşıyorduk
Living, living alone
Yapayalnız.
He's all alone.
Hem de yapayalnız.
Totally alone.
Karanlıkta yapayalnız, her gün biraz daha dibe gömülüyordu. Hayat onu acımasızca içine çekiyordu. Birilerinin onu kurtarmaya gelmeyeceğini çok iyi biliyordu.
Alone in the darkness, slowly being sucked down, inch by inch, the life squeezed out of her and knowing that nobody was ever gonna come and save her because nobody knew she was even there.
Gördüğünüz gibi yapayalnızım!
You can see I'm all alone!
Muhtemelen bilgisayarda porno açıkken yapayalnız öleceğim
I'm probably going to die alone in front of computer pornography?
Ve Jenny'i evde yapayalnız bıraktın
And you've even left Jenny all alone at home
Bahse girerim sen bu şehri terk edersen, Minka yapayalnız kalacaktır.
If you leave this town I bet Minka will be lonely.
Yapayalnız.
He's lonely.
Bunu şu anda anlasan iyi edersin, yoksa yapayalnız kaldığında pişman olacaksın.
You better learn that now or you will regret it, wind up all alone.
Öylesine yapayalnız.
So lonely.
Ben yalnız bir yolda yürüyen yapayalnız biriyim.
Just a lonely loner walking a lonely road.
Tamamen yapayalnız.
All by my lonesome.
Matthew. Düşünsene Ritchie o çılgınlar, keşler ve Cehennem Melekleri'nin ortasında ve yapayalnız.
Matthew, the idea of Ritchie all alone with those freaks and druggies and Hell's Angels.
"Yapayalnız olsam acaba nasıl olurdu?" diye hayal bile edemiyorum.
I can't imagine what it would be like if I were all on my own....
Sen dışarda arkadaşlarınla eğlenirken burada kendimi yapayalnız hissediyorum.
I get lonely when you're out with all your fancy friends and I'm here by myself with nothing.
Doğumdan ölüme dek, soğuk, metal bir kafese kilitlenmişsin. Tamamiyle yapayalnız.
From birth to death, locked inside a cold, metal cage, completely alone.
- Yapayalnızsınız, gidemem...
- You're all alone. I can't- -
Durumu kabullenip idare etmeye çalıştı. Yapayalnız olmalıydın, can çekişiyordun gözlerindeki o acıma ifadesini görüyordun.
After a while, it's just... quiet, still.
Lütfen... Burada yapayalnızız.
Please, we're all alone out here.
İşte orada, yapayalnız.
Well, there she is, all alone.
Demek yapayalnız kaldın.
You're all alone, huh?
O yapayalnız, zavallı şey.
She's all alone, poor thing.
Yapayalnız... Küfelik.
Let alone... kind of plastered.
Bizim için sarsıcı bir andır. Bu dünyada yapayalnız olduğumuzu fark ettiğimiz an.
It's a shocking moment for each of us, that moment we realize we are all alone in this world.
Ve sonunda yapayalnız kalabiliriz.
And then we could end up all by ourselves.
Dün geceden beri yapayalnızım. Gel!
all alone since last night.
Burada yapayalnızım ve acilen birkaç işimin halledilmesi lazım.
I'm all alone here, and I desperately need to run a couple of errands.
Hepiniz gideceksiniz, ben burda yapayalnız takılıp kalacağım.
You guys are all leaving, I'm going to be stuck here alone.
Burada yapayalnızız.
We're alone here.
Ben yapayalnız dışarıda olacağım.
I'll be out here all alone.
Gidersen yapayalnız kalırım.
I'd be all alone.
Bensiz, bu dünyada yapayalnız kalacaksın, seni küçük serseri.
Without me, you're all alone in this world, you little bastard.
Hala yapayalnızım...
I'm still lonely...
Geriye benim için yapayalnız bir dünya bıraktın.
In the world of loneliness you left behind for me...
Bir dostu yapayalnız bırakamam.
We'd never leave our best friend alone.
Sonunda yapayalnız kalıyorsun.
You just end up alone.
Ve yapayalnız uyandın.
- Then you woke up alone.
Yapayalnız.
All alone.
Zifiri karanlıkta sokakta biraz yürür, geçen arabalara bakar, sokak lambalarında gözlerimi kamaştırır, yapayalnız halimle soğuğu iliklerimde hissederdim.
Take that little walk down the road, watch the cars in the dark be blinded by headlights and feel the cold and the solitude out there.
Yapayalnız kalmıştı.
I was all alone.
Üç yıldır biriktirdiği parayı kaybettiğinde Goni kendini yapayalnız hissettiğini söylemişti.
When he lost the money he saved up for 3 years... Goni said he felt as if he were all alone.
Yapayalnız bir hayat sürüyorum.
I've been living the lonely life.
O kadın dünyada yapayalnız.
The woman's alone in the world.
Yapayalnız.
There he is, all alone.
- Yapayalnızım!
I am alone!
Yapayalnız kalacaksın.
You'll be alone.