Yasama traducir inglés
3,877 traducción paralela
- Wisconsin eyalet valisi kamu sektöründeki sendikaları yok etmek ve toplu sözleşme haklarını almak için yasama meclisine özellikle öğretmenleri etkileyecek bir tasarı vermeyi planlıyor.
- The governor of Wisconsin is pushing a bill through the legislature to balance the state budget by busting public sector unions, especially teachers, and strip their collective bargaining rights.
Sen gittikten sonra bana yaşama umudu verdin ve şimdi bu umut gerçeğe dönüştü.
After you left, you gave me the hope to keep living. And now, that hope became reality.
"Beni yeniden yaşama döndüren adam, Rick Wilkins ile birlikteydim" demek yerine
instead of "out with Rick Wilkins, the man that make me feel alive again,"
Sence Bones batı yakasında yaşama fikrine sıcak bakar mı?
Um, do you think Bones would be open to, I don't know, living on the West Coast?
Bize yaşama sözü vermiştin ama ölüm gördük!
You promised us life and you gave us death!
Ve geçen 5 yılda bir tek şey yaşama sebep oldu.
And in those five years, it was that one thought that kept me going.
Yaşama sebebim için kalan tek şeysin.
You're all I have left to live for.
Rutin yaşama bi bak.
See the routine life.
Bilirsin, kadınlar daha farklı yaratılmıştır.. ... Allah, bu tür kadınları böyle bir erkeği anlaması için yaratmadı Bundan dolayı hayal kırıklığı da yaşama... çünkü bu olumsuz etkiler
You know... women they're just wired differently god hasn't made such a woman who can understand a man but you don't feel disappointed...
Senin yaşama kaynağın
You get the urge to live
Lyndsey'le yaşama işi nasıl gidiyor?
Oh. How's living with Lyndsey?
Bu birlikte yaşama işini düşünüyordum da...
I've been thinking about this whole "moving in together" thing.
Yaşama sevincimi, şerefimi, arkadaşlarımı...
My livelihood, my dignity, my friends...
Bana öğrettiğin şey insanların neyle yüzleşirse yüzleşsin yaşama tutunacaklarıydı.
The thing that you taught me was, That people can even live on, no matter what troubles they face.
Psikolojik süreçte buna çifte hayat yaşama deniyor.
Through a psychological process called doubling.
Hâlâ bu yaşama sahip olma imkânın var. Sen, Rebecca ve çocuğunuz.
You can still have that life... you and Rebecca and your child.
"Yaşama özgürlüğümüz için mücadele ediyoruz."
"We are fighting for our right to live."
Ne büyük sürpriz ki, sarhoşken aldığımız birlikte yaşama kararı pek başarılı olmadı!
Shocking that our drunken plan to move in together wasn't a success.
Ve böylece bu, Uykucu Temkinli Moone'nun kafasındaki alaycı seslerin olduğu bir yaşama kendini teslim edişiydi.
And so it was that Sleepyhead Safety-First Moone resigned himself to a life of mocking head-voices.
Göze çarpmadan yaşama eğitimi almıştı.
He was trained to live inconspicuously.
Leonardo da Vinci, Dünya dışı yaşama inanan biriydi.
Leonardo da Vinci is a person who believed in the existence of extraterrestrial beings.
Hava Tapınağı'nda yaşama teklifin hala geçerli mi?
So does your offer to live at the Air Temple still stand?
İyi veya kötü, yaşama inanırsın.
Good or evil, you believe in life.
Böyle bir yaşama katlanamam.
I could not endure such a life.
- Lyndsey'le yaşama işi nasıl?
Oh. How's living with Lyndsey?
Yaşama devam etmeyi zorlaştırıyor.
It makes it hard to move on.
Hayatının geri kalanını arkasına bakmadan yaşama şansı vererek.
GIVING HER THE CHANCE TO LIVE THE REST OF HER LIFE WITHOUT LOOKING OVER HER SHOULDER.
Öldürmeyin onları. Onların da yaşama hakkı var.
Don't kill them They have their rights.
Yılanların nasıl yaşama hakkı olabilir ki?
Snakes don't have rights. They don't have lefts either.
Senin Aşağı Doğu Yakası'nda yaşama fikrini söylemeyi sevdiğini biliyorum, ama ikimiz de biliyoruz ki uzun zamandır gizlice West Village'te bir ev özlemi çekiyorsun.
Oh, I know you like the idea of saying you live in an L.E.S. walk-up, but we both know you well enough to know you secretly long for a condo in the West Village. Fine.
35 haftalık doğumun % 90 yaşama şansı var.
There's a 90 % survival rate at 35 weeks.
İnan, annenin, bebeğini daha iyi bir yaşama sahip olması için sokacağı durumu tartışmıyorum.
Believe me, I'm not arguing against birth mothers putting their babies in a position to have a better life.
Bildiğim tek şey, her gün normal yaşama yaklaştığımızdır.
All I know is that every day, we get a little closer to normal.
Yaşama savaşından vazgeçtiğin gibi 100 yılı aşkın süredir ailenin sahip olduğu evi de satıyorsun.
Let Christopher help you. You selling the home that's been in your family for over a century is as good as giving up your fight to live.
Benim yaşama nedenim onlar.
It's what I live for.
Hadi konuş, senden yüreklendirici, bilge yaşama isteği verecek sözler bekliyorlar.
Come on, they want some words of encouragement, some words of wisdom, something to keep them going.
İnsanların acılarını kendileri yaşama hakları var, kendilerini iyileştirme hakları.
People have the right to work through their pain on their own terms, heal themselves.
Anı yaşama zamanı.
Time to live a little.
Bana yardım edersen dostlarıma yaşama izin vermelerini söyleyeceğim.
I will tell my boys to let you live if you help me.
Kalbimi kıran hikâyelerinin yaşama tutunmamı sağladığı Briarcliff'teki diğer mahkumlara teşekkür ediyorum.
The other inmates at Briarcliff, whose stories broke my heart and inspired me to survive.
Kayınpederim ve kayınvalidem yaşama umudumu... birer birer yok ediyorlar.
In-laws are single-handedly cutting my life expectancy in half.
Sadece yaşama tutunmaya çalışıyorum.
Just hanging on for dear life.
Genç olma duygusunu okullardaki ortalama şeyleri, baloya gitmeyi ortalama 14, 15 yaşındakiler gibi yaşama fırsatını kaçırdım.
I lost that sense of being youthful and missing the average things of going to school and going to the prom and just livin'like average 14, 15 year-old kid.
"En ufak hatamda Daug'un köpeğini ve yaşama isteğini öldürebilirim" diye düşünürdüm.
"If I make the slightest mistake I could kill Doug's dog and his will to live."
Yaşama şansı vardı.
She might have lived.
Bir yaşama sebebimin olduğu zamanları.
Me, when I had something to live for.
Yeni Lennox Gardens sağlıklı bir kentsel yaşama göre tasarlandı.
The new Lennox Gardens is designed from the perspective of healthy urban living.
Onun manalı bir yaşama sahip olma şansı da sıfıra yakın olacak.
There is zero chance it will ever have any kind of meaningful life.
Biliyor musun, kokain kullanan kadınların, diğerlerine kıyasla komplikasyon yaşama ihtimalleri daha yüksek oluyormuş.
You know, women who use cocaine are at greater risk than the rest of the population for all sorts of complications.
Kimin tekrar yaşama şansı olur ki?
Who gets a do-over?
Yaşama isteği çok güçlü bir şey.
The will to survive is a powerful thing.