Yere bırak traducir inglés
2,545 traducción paralela
- Onları yere bırakın dedim!
Put them on the ground!
- Yere bırakıyoruz.
Putting it down.
Bayım silahınızı yere bırakın.
Sir, your weapon, hand it over.
Yere bırakın beni!
Put me down!
Silahını yere bırak.
Slide your weapon across the floor.
Silahını yere bırak.
Put your weapons on the ground!
Hayır, kamerayı aldığımız yere bırakıyoruz.
No, we need to put the camera back right now.
Yere bırakın beni!
Bájeme, please.
- Ya onu yere bırakırsın, ya da seni ateşe atarım.
- Put it down, or I put your face in the fire.
Silahı yere bırak.
Throw the gun down.
Şişeyi yere bırak. Yere bırak.
Put the bottle down!
- Silahı yere bırak.
Put the gun down.
Çünkü yumurtalarını yere bırakır.
It lays its eggs on the ground.
Silahını yere bırakıp... sivilmiş gibi mi davranacaksın, herkesin yaptığı gibi?
You gonna throw down your rifle and pretend you're a civvie like everyone else?
Ve biz dışarı çıktığımızda kamera yere bırakılmış ve bir anlığına bir kare yakalamıştı.
And then we turn to come out and... the camera goes down and we just catch a glimpse - - it was just like one frame.
Onu yere bırakın yoksa Aydınlık Fae büyüklerinden kalanlar bunu öğrenir.
Put her down or what is left of the Light Fae elders will hear about this.
- Silahlarınızı şimdi yere bırakın!
Put your weapons down!
O şeyi yere bırak.
Put that thing down
Onu yere bırak, Bennett.
Put it down, Bennett.
İnşaat demirlerini her yere bırakıp gidiyorlar.
They leave rebar sticking up all over the place.
Silahını hemen yere bırak!
Aah! Put your weapon down right now!
Evi soyup, mücevherleri bir yere bırakıyoruz.
We rob the house and leave the jewellery at a drop place.
Yere bırakın!
Fall out!
Yere bırak, yere bırak.
And down, down, down, down, down, down, down.
Sonra en güzel kadının gösterdiği yere bırak.
Put it where the prettiest woman directs you to.
Silahı yere bırakıyorum tamam mı?
I'm putting the gun down. All right?
Silahlarınızı yere bırakın.
Put your guns down.
- Silahı yere bırak. - Bıraktın mı?
Put down that gun down.
Sadece bir yere bırakıyoruz. Jesus'un tekrar bulması biraz zamanını alacak.
We're just leaving it somewhere it will take Jesus a little while to find it.
Arabayı bir yere bırakır...
I'd want to ditch the car...
Hemen yere bırak!
Put it down now!
Sopayı yere bırak.
- Put down the bat.
Sopayı yere bırak.
Put down the bat.
Çantaları yere bırak.
Drop the bags. Drop the bags.
Yere bırakıyorum.
I'm putting it... I'm putting it down.
Bıçkıyı yere bırak.
Hey, that's city property.
Şunu yere bırak.
Just put that down, okay?
- Beni yere bırak.
- Put me down.
Donald Rutherford silahını hemen yere bırak.
Donald Rutherford, put the gun down right now.
Silahını yere bırak yoksa lanet beynini dağıtırım, Masaya dağıtırım.
Put the gun on the floor or I'm gonna put your fucking brains all over that fucking table.
- Bırak onları yere!
Put those things down!
Bırak onu yere!
Put it down!
Bu insanları bırakıp, hiç bir yere gitmiyorum...
I'm not leaving these people and going anywhere...
Masaya 100 Euro bırakırsın ben başka yere bakarken ve gidersin.
Put 100 euros on table while I do not watch, easier for you, easier for me..
Silahları bırakın ve yere yatın. Onu duydunuz.
Put the guns down and get on the ground.
Ne zaman bir yere gitseler, evde sorumluluğu bana bırakıyorlar.
Like, I sort of look after the household. Like, cleaning and preparing meals and shit.
Kızımı almadan hiçbir yere gitmiyorum. Bırak beni!
Get your hands off me!
Kuzey kulesinde zemin tarafında yer alan bir yere şüpheli bir paket bırakılmış. Tam olarak da, King ve Bay kesişiminde.
A suspicious package was found on the lower level of the north tower - corner of King and Bay.
Don seni şu çok sevdiğin yere götürüp kahvaltı ettirecek ve sonra da eve bırakıp kapıyı üzerine kilitleyecek.
Don's gonna take you to that diner you love for breakfast, and then take you home and tuck you in.
Dört adam San Girolamo'nun altında çöp bırakılan yere bir ceset taşıdı.
Four men carried a body to just below San Girolamo's where garbage is dumped.
Beynini yere dökmemi istemiyorsan, Adolf'u bırak, seni hergele!
If you don't want me to shoot your brains out, let go of Adolf, you bastard!
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakmam 34
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakmam 34
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakın gitsinler 39
bırakmak mı 26
bırakın geçeyim 78
bırak şimdi 60
bırak kalsın 58
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakın gitsinler 39
bırakmak mı 26
bırakın geçeyim 78
bırak şimdi 60
bırak kalsın 58