Yolu traducir inglés
51,519 traducción paralela
- Bizim için bir çıkış yolu buldun mu? - Evet. Yarın gece.
_
Herkes gibi koğuşumuzda kilitli olacağız ama sadece bizim koğuşun çıkış yolu var.
We're gonna be locked in our box just like the rest of them, only our box has a way out.
Sadece bir isim o bir vukuat kaydı sadece, seni içeri attırmanın bir yolu.
It's just a name, it's just a rap sheet, it's a way to get you locked up.
Atwood'un elinde olduğunu ispatlayabilmenin tek yolu buydu.
This was the only way we could get at Atwood.
Numaranın kime ait olduğunu öğrenmenin bir yolu yok.
There's no way for me to find out whose number this is.
Başka yolu yok.
There's no other way.
Tek yolu bu Laurel.
It's the only way, Laurel.
Havaalanına giden yolu keserlerse...
If they cut off the route to the airport...
Havaalanına giden yolu keserlerse, buradan kimse çıkamaz.
If they cut off the airport, no one is getting out.
Artık cini lambaya sokmanın bir yolu kalmadı.
T-There's no putting that genie back in the bottle.
Bu haberi vermenin kolay bir yolu yok, canım.
There's no easy way to deliver this news, darling.
Kaçmanın tek yolu yukarısı, kardeşim.
The only way out now is up, brother.
- Bir çıkış yolu arayacağız.
Look for a way out.
Bir çıkış yolu olmalı.
There's got to be a way out.
Bir çıkış yolu yok diyorum sana.
Ja : I'm telling you, there's no way out.
Bizim için bir çıkış yolu buldun mu?
_
Şu an tek çıkış yolu yukarısı kardeşim.
The only way out now is up, brother.
Sheba onun bir çıkış yolu olduğunu söylemişti.
She said he had a way out.
Kayıt dışı tıbbi yardım alabilmemizin bir yolu var mı?
Is there any way we can get some medical help off the books?
Bu kabinden çıkmanın başka bir yolu yok.
There's no other way out of this cabin.
Her şeyin bir yolu var.
That's the only way to make omelets.
Sittwe'den bir çıkış yolu bulmam için 1 yıl bekleyecek misin yoksa dünyayı değiştirme işimize devam edebilmemiz için bana bir ortak mı bulacaksın?
Hmm. So you're gonna wait a year for me to find my way out of Sittwe? Or are you gonna get me a partner, so we get on with the business of changing the world?
- Başka bir yolu olabilir.
There may be another way.
Ama, ABD'ye hemencecik dönmenin bir yolu da olabilir bu.
But maybe it's a way to get back to the States real fast.
Öğrenmenin tek bir yolu var.
There's only one way to find out.
Başka bir yolu olmalı.
There has to be another way.
Barbie, yolu biraz uzatmaya var mısın?
You up for a detour, Barbie?
Öndekilere yetişip hayatta kalabilmemiz tek yolu kestirmeden gitmek.
The only way we catch up and stay alive is to take the shortcut.
Başarıya giden yolu kolayca aştık.
The fruit hangs low.
Her zaman bir geri dönüş yolu vardır.
There's always a way back.
Bilgin'in yalan söyleyip söylemediğini anlamanın tek bir yolu var sanırım.
Well, I guess there's only one way to figure out if the scholar lied to us.
Primo'nun dikkatini çekmenin tek yolu bu.
It's the only way I'm gonna get the primo to notice me.
Yolu yarıladık neredeyse.
We're almost halfway there.
Ama Heart Holding'e hizmet etmenin birçok farklı yolu var.
But there are so many other ways to serve heart enterprises.
Borcunu ödemenin en hızlı yolu burada çalışmak.
The fastest way to pay off your debt is with a job.
Karma'nın intikamını almanın ene iyi yolu Heart'ın işini bitirmek.
Best way to avenge Karma, stick it to heart.
Gel orta yolu bulalım.
Meet me halfway here.
Hemen yolu açın da asansöre binip gemimize dönelim.
Just make a hole, we'll get on the elevator and go back to our ship.
Bir çıkış yolu buldum.
I found a way out.
Bunu yapabilmenin birden fazla yolu var.
There's more than one way we can do this.
Geminin içindeki o şeyden kurtulmanın başka yolu yok.
There's no way this ends with that thing inside this ship.
Alexis'le yemek yemesinin tek yolu bu.
It's the only way he can eat with Alexis.
Öğrenmenin tek bir yolu var.
Well, there's only one way to find out.
Sana teşekkür edebilmemin keşke bir yolu olsaydı.
Really? Oh, I wish there was something I could do to thank you for everything.
Belki bir yolu vardır ve onu geri getirebiliriz.
Maybe... Maybe we can get her back.
Anneni geri getirmenin bir yolu varsa o yolu denemek zorundayız.
Clary, if there's any chance that we can get your mother back, we have to take it.
Keşke başka yolu olsaydı ama Valentine hepimizi öldürmekle tehdit ederken nüfusumuzu artırmalıyız.
Oh, I wish there was another way to do it. I do. But now, with Valentine threatening to wipe us all out, we need to build our numbers.
Cevabı öğrenmenin tek bir yolu var.
There's only one way to find out.
Valentine'ı durdurmanın bir yolu olmalı.
So there has to be a way to stop Valentine before he activates it.
Akıllarını çelmenin tek yolu bu.
It's the only way to win them over.
Bir yolu olmalı.
There has to be something.