Yürüyüşe traducir inglés
4,379 traducción paralela
Hergün kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıkardık.
Every day we'd walk after breakfast.
Onları yürüyüşe çıkartıyor ve...
You take them for walks and you...
Yürüyüşe çıktığını sanmıştım.
I thought you were out walking the earth.
- Yürüyüşe mi gittiniz?
You went for a walk?
- Gel de yürüyüşe çıkalım.
Come on. Let's take a walk.
Bir gün dolabında yürüyüşe çıkıp bir daha dönmeyebilirsin!
You might go for a walk in your closet one day and never come back!
Eh, oameliyat istemiyordu, bu yüzden onu yürüyüşe izin vermek zorunda kaldı.
Well, she didn't want the surgery, so I had to let her walk.
Bugün Smokey'i yürüyüşe çıkarmadım.
I-I didn't get home to walk Smokey.
Tekrar düşündüm de, bir yürüyüşe çıkalım.
On second thoughts, let's take a walk.
Belki yürüyüşe çıkarsınız.
In case you want a walk.
En azından yürüyüşe çıkabilirim, değil mi?
I can go for a walk, can't I?
Birkaç evden çağırıldım, sonra da yürüyüşe çıktım.
I had a couple house calls, and I went for a walk.
- Belki yürüyüşe falan çıkmışlardır.
- Maybe they went for a walk.
Biraz sakinleşmek için yürüyüşe çıktım.
I went for a walk, to calm down a bit.
Güzel bir gün, yürüyüşe çıktım.
It's a nice day. I took a walk.
- Aslında Satchmo'yu yürüyüşe de çıkaracağım.
Uh, I'm actually gonna go walk Satchmo, as well. All right.
- Tamam, beraber yürüyüşe gitmemiz gerekiyordu.
Yeah, we were supposed to go hiking.
Ordun, ilk şafakla beraber yürüyüşe geçmeye hazır.
Your army stands ready to march upon first light.
Yürüyüşe hazırlık için emir verin.
Give command to prepare for march.
Şafak vakti, lejyonlarım kıyımın verdiği korku ve şerefine yapılan kutlamanın verdiği şan ve şöhret hayaliyle yürüyüşe geçecek.
When sun breaks my legions shall begin final march, spurred by dread of decimation and dreams of glory sparked by celebration in your honor.
Sen dönene dek yürüyüşe ara vereceğiz.
We shall pause advance until your return.
Oğlanın adamlarını bağlayıp yürüyüşe hazır edin.
See the boy's men bound and readied for march.
Beni şereflendirdin. Askerleri yürüyüşe hazırla.
Prepare the men for march.
Askerleri yürüyüşe hazırla.
Prepare the men for march.
- Kamptan ayrılıp yürüyüşe geçilsin.
Give order to break encampment and fall to march.
Bir yürüyüşe çıkacağım.
You know what, I'm going for a walk.
- Ben yürüyüşe çıkıyorum.
I'm gonna go for a walk.
Mark ; benim köpek gibi olduğumu, günde iki kere yürüyüşe ihtiyacım olduğunu söylüyor.
Mark says I'm like a dog, I need walking twice daily.
Bir yürüyüşe çık, pislik!
Take a stroll, asshole!
Siz, yürüyüşe mi çıktınız?
- Oh. Are you hiking, sir?
Oğlumla bu gece küçük bir yürüyüşe çıkacağız.
My son and I are going to take a little walk tonight.
Yürüyüşe ihtiyacı varmış.
Something about needing to go for a walk.
Adama araba çarpmış, sonra uykuya dalmış, kalktığında yürüyüşe çıkıp anne ayının yemeği olmuş hepsi bu.
Guy gets Mack-trucked, goes down for a nap, wakes up, takes a detour into mama bear's den - - end of story.
Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
I wanna go hiking.
- Uzayda yürüyüşe çıkacağım Lois.
I'm going out for a space walk, Lois.
Geçen gün yürüyüşe bile çıktım.
I took a fucking walk the other day.
Yürüyüşe çıkmak için ne kadar mutlu olmanız gerektiğini biliyor musunuz?
Do you know how happy you gotta be to take a goddamn walk?
Ben gidip üzerimi değişeceğim ve bir yürüyüşe çıkabiliriz ve hep beraber yemeğe gideriz.
I'll just go change, and we can go for a walk and all head out to dinner.
Yürüyüşe çıkalım o halde.
So let's go for a walk.
Onun için bir koşuya / yürüyüşe katıldım.
That is a real disease. I did a run / walk for it.
Onu muhtemelen yürüyüşe çıkarmıştır.
She's probably just gone for a walk.
Neden devamlı yürüyüşe çıktığımızı sanıyordunuz ki?
Why else do you think we took all them walks together? Hey!
Ne oldu, Bay Sanghvi? Demek her sabah sahilde yürüyüşe çıkıyorsun ha?
Mr. Sanghvi, I heard every morning you go to the beach for a Morning walk?
Stella'yı yürüyüşe çıkardım. Evinde tek bir ışık yandığını gördüm.
I mean, I was just out walking Stella, and I saw just one light on in your house...
Ama şu anda, yürüyüşe çıkmış bir vatandaşım sadece.
But right now, just a private citizen out taking a walk.
Yakışıklı yabancılarla yürüyüşe çıkmamalıyım.
I just- - I shouldn't be taking walks with handsome strangers.
Biraz yürüyüşe çıkalım mı?
Why don't... why don't we just all go for a walk.
Tonlarca kilo gelen büyük bir kötü ile uzun bir yürüyüşe çıktık.
Trudging along with the big bad, who must weigh like a metric ton.
Emrinizle yürüyüse geçmeye haziriz.
We stand ready to march upon your command.
Yürüyüse hazir olun.
Prepare to march.
Televizyon seyrettik, yürüyüse çiktik.
We watched TV, went on walks.
yürüyüşe çıktım 16
yürüyüşe çıkalım 19
yürüyüşe çık 16
yürüyüşe çıkıyorum 22
yürüyüşe çıkmıştım 20
yürüyorum 69
yürüyelim 51
yürüyor 36
yürüyerek 26
yürüyün 829
yürüyüşe çıkalım 19
yürüyüşe çık 16
yürüyüşe çıkıyorum 22
yürüyüşe çıkmıştım 20
yürüyorum 69
yürüyelim 51
yürüyor 36
yürüyerek 26
yürüyün 829