Zevkleri traducir inglés
414 traducción paralela
Hayaletlerin de zevkleri vardır.
Even ghosts have their preferences.
Pikap kalabalığının bütün zevkleri.
All the pleasures of the station-wagon crowd.
- İnsanların farklı zevkleri vardır.
- People have different tastes.
Her zaman söylerim, İngiliz erkeklerinin tuhaf zevkleri var.
I always did say that Englishmen have strange tastes.
Beyler, kaliteli zevkleri olan eğitimli adamlara benziyorsunuz.
You gentlemen look like educated men of good taste.
Pahalı zevkleri olan genç bir kız oluyordu.
She was becoming a young lady with expensive tastes.
Sapıkça zevkleri ya da para için binaları ateşe veren kimseye denir.
An arsonist is a person that sets buildings on fire for profit or perverse excitement.
Leydimin, bir kadının hayatındaki tüm zevkleri tatmasını istedim, bu yüzden bir amacımız olmadan bu dünyaya geri döndük.
I wanted my lady to enjoy fully the pleasures of a woman's life, so we returned to wander this world.
Ne var ki, kadın kendisine kur yapılmasından hoşlanıyor ve çok pahalı zevkleri var.
The only trouble is, she does rather enjoy being courted. And she's so very expensive.
Basit zevkleri olan bir kızım.
I'm a simple girl with simple tastes.
İnsanların farklı zevkleri olması normal.
It's normal for people to have different tastes.
Her şeyde ince zevkleri olan birine benziyorsunuz.
You're a man of obvious good taste in... everything.
Belki de zevkleri değişmiştir.
Perhaps his taste in ties has improved.
Anlaşılan Oliver'in zevkleri genç kızlara uymuyor.
Oliver's tastes don't seem to run to young girls.
Elektronik mucizesi bir çok yeni zevkleri mümkün kılıyor.
The miracle of electronics makes many new pleasures possible.
Bedensel zevkleri!
Pleasure!
Zevkleri değil zorlukları vurgulamış olmalısın.
You must've emphasized the difficulties instead of the delights.
Senin gibi seçkin zevkleri olan bir kadın onun için kolay bir yemdir.
A girl like you with a sophisticated palate is a pushover for the type.
Crassus'un pahalı zevkleri vardır.
Crassus has expensive taste.
Yandakilerin müzik zevkleri çok ileri.
Next door have very far-out tastes in music. I kind of like it.
Tüm zevkleri paylaşacağız, ikimiz!
What delights we'll share, we two!
Müzik zevkleri de çok iyi.
They have very good taste, I might add.
Şimdi, bu analiz eğrisinde de gördüğün gibi insanların zevkleri zamana göre değişiyor.
Now, as you can see by this analysis curve the public's taste changes with the times.
Elveda dünya zevkleri.
Farewell, the pleasures of the flesh.
Dünyaya açıl. Hayatı yaşa, zevkleri tat bu şekilde zevkin tadını alan bedenin aklını rahatlatacak.
Go in the world, revel in pleasure up to nausea.
Erkeğin zevkleri yemek ve cinsel ilişkidir.
Man's pleasures are eating and making love.
Mademki bütün zevkleri ellerinden alındı giyotin artık ebedi sıkıntıdan kurtarabilir onları.
Now that their pleasures have been taken away the guillotine saves them from endless boredom.
Bunlar, işçi sınıfının en önemli tarihi misyondan uyarladığı ve onun, rahatlık ve zevkleri tanımlamak için kullandığı sözler oldu.
Those are the words he used to describe the comforts and pleasures with which the Proletariat are diverted from the more important, historic mission.
Kesinlikle iyi zevkleri olan bir adamsın.
Obviously a man of good taste.
Ve Paris'in bu tarafına geldim. Şunu farkettim bütün kadınlar kendi zevkleri vs. için aynı şeyi yapıyor.
And as I came across Paris I noticed... that all the women had done the same thing... for their pleasure, or that of others
Kimseye zarar vermeden, tüm zevkleri tat, bu hayattan zevk almak istiyorsan, herkese olumlu davranmalısın.
All pleasures, that don't harm anyone, but increase life's pleasures, are positive.
Başkalarına zarar vermeden, tüm zevkleri tat, bu hayattan zevk almak istiyorsan, herkese olumlu davranmalısın.
"All joy and pleasure that doesn't harm others, -" "- but increases life's pleasures is positive -"
Şehrimizin zevkleri her şeyi unutturabilir.
The pleasure of our city can make you forget.
Sizin gibi meslekte dirsek çürüten birinin eminim çok pahalı zevkleri vardır.
Rubbing elbows with people like you, a man acquires expensive tastes.
Şeytan onlara asla bilemeyeceğin zevkleri öğretti.
They worshipped the devil, and he taught them delights that you will never know!
Peki bu aşağılama işini nasıl planladınız? Onu, karımın pahalı zevkleri yanında fakir biri olduğuna ve kasamda sakladığım mücevherleri çalarak bu sorunu çözebileceğine ikna ederek başladım.
To begin with, by convincing him... that as my wife had expensive tastes, and he was virtually a pauper, and he could solve that problem by stealing some valuable jewelry, which I had in my safe.
Arkadaşlarını, malını mülkünü kaybetmek önemli değildir dünyanın zevkleri, konforluk ya da dünya hazzı önemli değildir.
It doesn't matter to lose friends, credit and property it doesn't matter to lack the comfort and delight of the world and all its pleasures.
Peki. "Yakışıklı, varlıklı erkek, eşdeğeri, sıradışı zevkleri olan, yetenekli bayan arıyor."
Okay. "Handsome, well-endowed male desires equally gifted female who has taste for the unusual."
Aslında, bir erkeğe gücünü zevkleri verir.
Indeed, a man's strength flows from his appetites.
Umarım beklediğiniz ve hak ettiğiniz tüm zevkleri bulursunuz.
I hope you both find all the pleasure and profit you expect and merit
Zevkleri, keyif aldıklarıdır, günahlarıysa itiraf ettikleri.
Pleasures are what he enjoys and sins are what he confesses.
Bazen dünyevi sorunlar aklımızı o kadar meşgul eder ki gerçek mutluluğun kaynağı olan küçük zevkleri unuturuz.
Sometimes in our preoccupation with worldly matters, we tend to forget the simple pleasures that are the basis for true happiness.
İnsanlar orada günahı ve harika zevkleri buldular.
Humans found sin to be wonderful and delightful.
Milan'ın yakınlarında bir evi var, kendi zevkleri için kullandığı.
He owns a house near Milan, which he uses exclusively for his pleasure
Onun zevkleri edebiyatla hiç örtüşmedi.
Her tastes have never been literary.
Bunlar basit avuntular hayatın küçük zevkleri.
They're just little comforts, little joys of life.
Zevkleri var.
This seal's got taste.
Ben de seni sadece gerçekten sevdiğin biriyle yatarsın sanıyordum iyi anlaştığın, aynı fikirleri ve aynı zevkleri paylaştığın biriyle.
I thought you could only sleep with someone if you were really in love when you get along and you both share the same ideas, the same tastes...
Organlarını kendi zevkleri için kullanır.
Uses the organs of that body for his own pleasure.
Baronun da mösyö gibi bazı küçük zevkleri vardı beklenmedik ve sıradışı.
Monsieur le baron had some small pleasures, just as unexpected as they were unusual. Try to imagine that his favourite activity was to suffer a thousand small pains and all manner of humiliations required to make him a happy man.
Hafta sonu burda olduğunda, sana tahrik edici... bütün zevkleri tattıracağım.
When you come this weekend, I'll introduce all these pleasures to you, the most refined, exiciting.