Çay mı traducir inglés
6,229 traducción paralela
- Çay mı yoksa kahve mi?
Tea or coffee? Water.
- Çay falan alır mısın?
Would you like some tea, or...?
Bir bardak çay alayım.
Just a cup of tea.
Sıçayım.
Uh- - aw, shit.
Sıçayım. - Ne?
Shit.
Buzlu çay alır mısın?
Would you like some iced tea?
Bridget Donovan, bugün bir veya daha fazla derse katılmadı. Sıçayım.
Oh, shit.
- Çay içen var mı?
Does anyone want a cup of tea?
Sheila, bir fincan çay alır mısın?
Sheila? D'you want a cup of tea, Sheila?
Hay sıçayım!
Oh, shit!
Barış teklifi olarak bu çayı mı ikram ediyorsun?
Is that tea your idea of a peace offering?
- İşe yaramaz. - Ben karışmadım. - Çay alır mısınız Bay Finch?
~ Rotten to the core. ~ I'm not getting involved. ~ Tea, Mr Finch?
Bir bardak çayımı koyarım.
) Make myself a cuppa.
Hay sıçayım.
Hey! Oh, shit.
Çay alır mısın?
Some tea?
- Güzel çayım için çok teşekkürler.
Thank you so much for my lovely tea.
Tamam, gidebilirsin ama eğer çay saatinde burada olmazsan polisi ararım.
Oh, go but... If you're not back by teatime, I'll call the police.
Dediğimden cayıyorum.
I'm coming around.
Şey, aslında ilk olarak çay yapraklarını koyarım ben.
Well, normally I would put the tea leaves in first.
Hay sıçayım, hay sıçayım!
Shit on it! Shit on it!
- Hay sıçayım!
Shit on it!
Sıcak çay canımı yakmaz artık.
Hot tea can't hurt me now.
Sıçayım!
Ow! Shit!
Sıçayım!
Shit!
Çayınız var mı?
Chamomile?
Hay sıçayım!
Shit on it!
Yasemin çayımız var.
I have Jasmine tea.
- Ama şimdi çay partisine geç kalıyorum.
- But right now... I'm late for a tea party.
Bugünlerde "çayırın büyülü kasabası" diye anılan Cheyenne'ne aylardır çayırda kaybolduğu ve öldüğü varsayılan ve şimdi beraberinde Mormon bir eş ve çocukla dönüşü uzun kış ayları boyunca karlara ve şimdi de çamura gömülmüş olan ulusal saplantımızın çarklarını yağlayacak muhtaç olduğumuz kişi olabilir.
"His return to Cheyenne... " these days referred to as'the magic city of the plains'... " after months, lost to the prairie and presumed dead,
Nedir bu tarçın çayı mı?
What is that - - "cinnamon roll"?
Hay sıçayım.
It's... Oh, fuck.
Eğer konuşmak istiyorsanız, biraz çay eşliğinde konuşalım.
IF YOU WANT TO TALK, LET'S TALK OVER SOME TEA.
Maura koşuya çıkacağınızı söyledi,... ben de size sweat çayı aldım.
Well, maura told me you guys were going out for a run, So I went and I got some sweat tea.
Angela, sana o çay hakkında bir şey söylemem lazım.
Angela, I have to tell you something about that tea.
Sıçayım.
To win. Shit.
- Buzlu çayın var mı?
- You got iced tea?
- Evet, buzlu çayım var.
- Yeah, I got iced tea.
- Hay sıçayım.
- Shit.
Sıçayım lan!
Fuck you!
Çay yapacaktım.
I was gonna make some tea.
Hazır sen gidecekken, servis kapısını mayalama merkezine dönüştürmek istiyorum. Böylece doğum destek sınıfım için kendi kombu çayımı mayalayabilirim.
- Once you finally shove off, I want to turn the dumbwaiter into a fermentation station, so I can brew my own ginger kombucha for my doula class.
Yaptığım işe ara vermem lazım ki senin servis kapını tamir edeyim. Bir de aptal kombu çayı dolabını yapayım ki etrafa zarar vermeyesin. Hayır, hayır.
I'm gonna have to stop what I'm doing to not only fix your dumbwaiter, but also build your stupid kombucha closet so you don't do any more damage.
Sıçayım.
Oh, shit.
Sonra ararım. Ama Johnny... Ağzına sıçayım.
But John... bastard!
Kütüphanede çay içmeyi sahiden de istiyor musunuz leydim?
Do you really want tea in the library, m'Lady?
Bırak çayımı bitireyim.
Let me finish my tea.
- Yani çay içtikten ve fal baktıktan sonra, sıra hediye açmaya ve kartları okumaya mı geliyor?
- So after tea rinkin'an fortune telling', is it time for cake eating'an car opening'?
Ben gidip çay alayım.
I'm getting a cup of fucking tea.
- Ayrıca çayım da var.
- Well, I also have tea.
Ben bir çay alayım.
- Sure I do. I'll just get a tea.
Senin ben kafana sıçayım birader.
Screw that head of yours, dude.