English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ I ] / Ilgılı

Ilgılı traducir inglés

761 traducción paralela
Bir dahi, büyük aşkına karşılık alamazsa çılgına döner.
When a man of genius is denied of his great love, he goes mad.
Çılgın adamımız da Barelli'nin bıçağını kullanmadı. kullandığı kendi kılıcıydı.
Also, madman would not use Barelli's knife... having one in his own scabbard.
Myra, ikimiz de çılgın gibi başarılı olduk.
Well, Myra, we're a couple of howling successes.
Bu size biraz çılgınca gelebilir ama nasıl başlayacağımı bilemiyorum.
Uh, this may sound sort of crazy. I don't even know how to start.
- Aslına bakılırsa Washington Square'deki çok çılgın bir partiye gidiyordum.
- As a matter of fact... I'm going to an extremely crazy party on Washington Square.
Beş ya da altı yıl önce bir kaç kişiyi öldürdüğü yönünde çılgınca bir fikri var.
He has a crazy idea he killed a couple of people... five or six years ago.
Böyle çılgın fikirlere nereden kapılıyorsun?
- What? Where on earth do you get such insane ideas?
Savcılık tarafından kesin olarak şunu ifade etme yetkisine sahibim : savcılığımızın görüşüne göre Wiecek'in lehine ileri sürülen olgular onun adaletin yanılgısının bir kurbanı olduğunu göstermemektedir.
I am authorized by the state's attorney's office to state categorically... that in the opinion of our office, the facts set forth in Wiecek's behalf... do not indicate that he was a victim of a miscarriage of justice.
Hayır, bize nasıl geldiyse oradan başlayalım. O çılgın birinci günden.
No, let's take it just the way it came to us, right from that first crazy day.
Seni çılgın şeytan buraya nasıl çıkabildin?
You crazy devil, how did you get up here?
Benim gibi çılgın bir kadın için nasıl dövüşürsün?
How can you fight over a crazy woman like me?
Her yerdeki çılgınlıklar yapılır.
Crazy as any place else.
Ben de çok çılgın bir yıl geçirdim.
I've had a pretty crazy year myself.
1911 yılı, taç giyme töreni sabahı uyanıyorum ve çılgınca aşığım.
This coronation day, 1911 I woke up to find myself madly in love with you.
Cesaret ve çılgınlık genelde yanlış anlaşılır.
Bravery and foolhardiness are often mistaken.
O sadece paralı yolda pılı pırtı satan çılgın bir adam.
It's just that crazy conjure man that sells trinkets on the turnpike.
Hatırı sayılır tüm kibar çılgınlar için iyi bir yer değil.
Some all-kind-of-crazy no-good place!
Sülale içinde, çılgın, zır deli, akıl almaz işler yapan Saroyanlar olmalı. Sonra, şimdi sizin yaptığınız gibi bir kenara gizleniyorlardı.
Some Saroyans long ago probably did some crazy things and then hid out, like us now.
Bu evde olup biten tüm bu çılgın şeylerin Nedenlerini nasıl bilebilirim ki?
How do I know the crazy things that are going on in this house?
O da 2 yıl boyunca her gün çılgınlar gibi kıza mektup yazmış... Siperlerden, ambalaj kağıtlarının üzerine, mum ışığında.
Well, he wrote her every day for two years from the trenches... by candlelight, during battles.
Nasıl böyle çılgınca atlayabiliyorlar.
How crazy to jump off like that
Nasıl veya neden başladığını bilmiyorum, ama olduğunu ve bunu inkar etmemizin çılgınlık olduğunu biliyorum.
I don't know how this started, or why, but I know it's here and we'd be crazy to ignore it.
Çılgın fikirlerinin haklılığını kanıtlamak için bizi kullanıyorsun, ama hiç yardımcı olmuyorsun. Evet!
You mess with us to prove your crazy ideas... and not to help us.
Artık macera ve kargaşa yok Garibaldi'ye katılmak için ordudan kaçan şu çılgınların idam edilmeleri gibi sert ve acılı tedbirler gerektirse bile.
No more adventures or disturbances, even if that implies harsh, distressing methods, like shooting those fanatics who deserted to go back with Garibaldi.
Aldığımız habere nasıl çılgınlar gibi sevindik anlatamam.
I can't tell you how utterly delighted we both are at the news.
Bence bu çocuk senin şu çılgın şehrinde gerçek bir fırsat yakalayacak.
L think that this kid's going to have a real big chance in this crazy old town of ours.
Nasıl bir çılgın hareketti o?
What kind of crazy stunt was that?
Bu büyük yanılgıda başarılı olmak için refleksleri bile Amerikan olmalı.
To carry off this great deception, even their reflexes must be American.
Bir anda yakışıklı bir adam ortaya çıkıyor. Bana sımsıkı sarılıyor, beni çılgına çeviriyor.
Like some really nice guy coming out from nowhere, holding me tight, making me go crazy.
Çılgın arkadaşın bugün nasıl?
[Whistling Continues] How is your insane friend today?
Benim kılıcım da kötü ruhlu bir kadının tutkusuyla çılgına dönmüş gibiydi.
My sword, too, seemed possessed by the spirit of an evil woman.
Yeni yılı da içine almış yaz festivali kadar çılgın!
This is as crazy as the summer festival and New Year's rolled into one!
- Ama bu çılgınlık. Orada asılıydı!
- He was hanging right there!
Bu çılgınlığın da ötesinde, ancak bir akıl hastasının yapacağı bir şey.
Because that would make us not only crazy, but insane.
Ama Paulo Martin'in çılgınlığına nasıl da teslim olacağını nereden bilebilirdim ki?
But how could I know you'd surrender to Paulo Martins madness.
Sakın yanılgıya düşmeyin. Minerallerin ne bağımsızlıkları ne de duyarlılıkları vardır.
Obviously, minerals are neither independent nor sensitive.
Sonuçta çılgın bir tabanca kılıfı bu.
Hmm. Hey, that's some kind of crazy holster.
Peki bu yanılgı nasıl sürdürülüyor?
I see. How was the illusion maintained?
Seyahat için çılgınca bir yol. insanın molekülleri her yere dağılıyor.
Crazy way to travel. Spreading a man's molecules all over the universe.
Yüzlerce yıl boyunca kin ve hurafelerle çılgınlığa sürüklenmişler. - Peki ya malikanenin sahibi?
These four girls have been driven mad by centuries of hate and superstition.
Çılgınları kapatırız, eski dostum. Asıl çılgın olan sensin.
We lock up crazy people, pal, and put them in the shower.
Jürinin son olaylardan ya da mahkemenin çılgınca soytarılıklarından etkilenip etkilenmediğini test edelim.
Let the jury be tested... to see if it's been affected by recent events... or by the Court's crazy antics.
Körü körüne bağlılıklarıyla mantıksızlıklarıyla kadınlar dünya üzerindeki her türden ideolojik yanılgıyı benimserler.
With their blind allegiance, their irrationality, women espouse every ideological delusion on earth.
Hayır, asıl çılgınlık birlikte yaşadığın kişiyi seviyormuş gibi yapmaktır.
No, crazy's pretending you love someone you live with.
Çılgınca gelebilir ama durum bu. Kapanmasına nasıl göz yumarım?
I may sound crazy, but how can I let it close?
Onun eline kılıç verme çılgınlığını destekleyemem ama kılıcıyla kötülüğe kafa tutmaya yönelten soylu ruhunu sevebilirim.
I cannot favor the madness that puts a sword into his hand... but I can love the gentle spirit that moves him... to measure his sword with evil.
Tüm pistlerde ülkeyi saran dans çılgınlığına katıl
Do the dance sensation that's sweeping'the nation at the hop
Kaygılı rüyalarda gerçekte geçici bir çılgınlık vardır!
The worried dreams are in reality a temporary madness!
Çılgın Janie, bu yıl Watkins Glen'deki deneme sürüşlerinin birincisi 1998 yılının ikincisi ve geçen sene ikinci turda vites problemi yaşayana kadar yarış lideriydi.
Zany Janie, winner of this year's trials at Watkins Glen, placed second in 1998 and led at last year's second lap until she went out with gear trouble.
Süzülerek uçuşan şekiller fırıl fırıl döner belli belirsiz bir çılgınlık sarar insanı.
A vague haze of delirium Creeps up on him Soaring and flying images spin
İkimiz, Kaptan Mükemmel ve Çılgın Doktor yıldızlara gitmekten bahsediyorduk barmen bize bakıp "daha fazla içmeseniz iyi olur" demişti 16 yıl.
The two of us, Captain Terrific and the Mad Doctor talking about reaching the stars and the bartender telling us maybe we'd had enough. Sixteen years.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]