Şerif traducir inglés
14,020 traducción paralela
Şerif Yardımcısı bir kurt-Pir'di.
The deputy was a Were-pire.
Evet aptal şerif yardımcısı da onlardan biri.
Yeah, well, deputy dumbass is one of them as well.
Şerif yardımcısı olay mahalline giderken onu halletmeye mi geldiler?
So what, they tried to take her out while the deputy went back to the scene?
Demek geri zekalı şerif yardımcısıymış öyle mmi?
So it was deputy dumbass, huh?
Evet geri zekalı şerif yardımcısı.
Mm. Yeah, deputy dumbass.
Şerif?
Sheriff?
Şerif bilgilendirildi.
Notified sheriffs.
Çek ellerini Şerif Yardımcısı Doody!
Hands off, Deputy Doody!
- Sen Şerif Yardımcısı değilsin.
You're not the deputy.
Ben Şerif Donna Hanscum.
I'm Sheriff Donna Hanscum.
- Şerif Cuse bir vampir.
Sheriff Cuse is a vampire.
Şerif.
Sheriff. Hey.
Bu adamlar da kim şerif?
Who you got there, Sheriff?
Şerif Hanscum harika bir iş çıkarmadığından değil.
And not that Sheriff Hanscum isn't doing a bang-up job.
Sen nasıl dersen şerif.
Whatever you say, Sheriff.
Paul Bolton, şerif.
Paul Bolton, county sheriff.
Şerif, ben FBI'dan Müdür Yardımcısı Mayfair.
Sheriff, this is Assistant Director Mayfair, FBI.
Anlayacağın hepsi senin içindi Şerif.
You understand this is all over for you, Sheriff.
Şerif salonu boşaltmalıyız.
Sheriff, we need to clear the court.
Şerif, neyi kaçırdığımızı biliyorsun.
Sheriff, you know what we're missing.
- Şerif,... lütfen Dr. Portnow'u neşterini bırakır bırakmaz tutuklayınız.
- Sheriff, please arrest Dr. Portnow as soon as he puts down his scalpel.
Görüşme 3 Ocak 1985 tarihinde Manitowoc İlçesi Şerif Departmanı'ndan dedektif Larry Conrad tarafından gerçekleştiriliyor.
The interview is being conducted January 3, 1985, by Detective Larry Conrad of the Manitowoc County Sheriff's Department.
Sandy Morris, Manitowoc İlçe Şerif yardımcısıyla evliydi.
Sandy Morris happened to be married to a Manitowoc County sheriff's deputy.
Hemen Şerif Departmanına gidip, kendisinin olaydaki tahrikini arka plana atan ve tehdit iddiasını abartan bir şikayet dilekçesi doldurdu.
And she immediately went to the Sheriff's Department and filed a complaint... that minimized her involvement in provoking the incident and maximized the alleged danger.
Şikayetin ardından Şerif Departmanı bu olayın üzerine şiddetle gitti.
The Sheriff's Department responded by really going after this case heavily.
Bana göre Steven burada tüm Avery ailesini temsil ediyordu. Şerif Departmanı ise onları bir sorun,... nasıl desem, toplumda istenmeyen bireyler olarak görüyordu.
I think Steven was a representative in that case of the entire Avery family and how the Sheriff's Department saw them as kind of a problem and definitely, uh, undesirable members of the community, for lack of a better term.
Elbette Şerif Departmanı ve Bölge Savcılığı bu fırsatı kaçırmadı.
And of course... the Sheriff's Department and the DA took it and ran.
Bayan Beernstsen hastaneye götürüldüğünde,... sonradan anlaşıldı ki hastaneye gitmek için Sandra Morris'in arkadaşı Şerif Yardımcısı Judy Dvorak görevlendirilmişti. Burada Sandra Morris olayı önem kazanıyor.
After Mrs. Beerntsen was taken to the hospital, it turned out that Sandra Morris'friend, Judy Dvorak, was the deputy sheriff who was assigned to go to the hospital, and this is where the Sandra Morris matter makes a difference,
Şerif Kocourek Bayan Beerntsen'a yine de evrakı imzalamasını söyledi mi?
Did Sheriff Kocourek tell Mrs. Beerntsen to sign the document anyhow?
Fotoğrafı getirmişler, ardından o zamanın Şerif Baş Yardımcısı Eugene Kusche, kadının tarifine göre değil de fotoğrafa bakarak bir robot resim çizmiş.
They brought it down, and the chief deputy, Eugene Kusche that time, made a composite drawing of that photograph, rather than doing it from her memory.
Üstelik Şerif Yadımcısı "Evet bence bu o" demişti.
Plus, she had the sheriff's deputy saying, "Gee, I think it sounds like this guy."
Bunun yanında Şerif müdahil olmadan böyle bir şeyin mümkün olamayacağını da.
And to argue that... that never would've happened without the sheriff's participation as well.
Hapse girdiğimde Şerif bana "Şimdi elime düştün" dedi.
The sheriff told me "I got you now" when I got to jail.
Şerif, avukat da dahil kimseyle konuşmasını istememişti.
The sheriff didn't want him to be able to talk to anybody, including a lawyer.
Bu olay olunca, bana göre Şerif çabucak birilerini içeri tıkmak istedi.
When this happened, I think the sheriff just wanted to get quick results and get a suspect behind bars.
Her sabah bir gelişme var mı diye Şerif Departmanını yoklardık.
Each morning you see if there's anything going on in the Sheriff's Department.
Şerif Yardımcısının eşiyle ilgili mevzu hala ortada duruyordu.
The event involving the deputy sheriff's wife was still pending.
Buna karşın Şerif, boş vermesini Steven Avery'nin aradıkları kişi olduğunu söyledi.
Essentially, the sheriff told him not to bother, that they had their man, Steven Avery.
Haber, Bölge Savcılığı ve Şerif'in bürosuna bomba gibi düştü.
The revelation hit the DA's office and the sheriff's office like a bomb.
Bu da gösteriyordu ki Bölge Savcılığı ve Şerif saldırganın Steven Avery olmadığını biliyorlardı. Bilmiyorduysalar da bilmeleri gerekiyordu.
That was evidence that at least made it possible that the DA and the sheriff either knew or should have known that Steven Avery was not the assailant.
Çok şaşırmış ve aklı karışmıştı. Şerif Departmanını bizzat arayıp...
She was shocked and confused and contacted the Sheriff's Department herself to ask,
Evet, doğru. Kocourek size, Şerif Departmanının 1985 yılında Gregory Allen'ı tanıdığını zannetmediğini söyledi.
Kocourek tells you that he did not think that the Sheriff's Department knew who Gregory Allen was in 1985.
- Doğru. Yani Şerif 1985 yılında Allen'ın fotoğrafını görmek isteseydi tek yapması gereken kendi çalıştığı hapishaneye gidip fotoğrafı çıkartmaktı?
So if the sheriff had wanted to see a photo of Allen in 1985, all he had to do was go to his own jail and find it?
Siz ve Deb avukatlara, göründüğü kadarıyla Şerif Departmanı tarafından "gerçek bir soruşturma yürütülmediğini",... "yakaladıkları şüpheliyi mahkum ettirmeye kararlı olduklarını" ve size göre tek kusurun, birkaç evrak işinin eksik bırakılmış...
You and Deb tell the lawyers that it appears that there was "no real investigation done" by the Sheriff's Department, and "they had a suspect and they were gonna make it work." And that what's a little troubling to you is the lack of paperwork that's done
Bu soruşturmada gördük ki Şerif, davaya alışılmadık şekilde müdahil olmuştu.
It appeared from this investigation that the sheriff was really involved in this one, which wasn't the norm.
"Şerif Bölge Savcısına davayı batırmamasını söylemişti çünkü Avery'nin bu suçtan mutlaka hüküm giymesini istiyordu."
"The sheriff told the DA not to screw this case up because the sheriff wanted Avery convicted of this crime."
Savcılığın 15 sayfalık değerlendirmesinde Şerif Departmanının en kötü ihtimalle, Allen'ı soruşturabilecekken bunu yapmadığı sonuca varıldı.
The state's 15-page review concludes that, at worst, the Sheriff's Department failed to investigate Allen, all little consolation to Avery.
Manitowoc Şerif Departmanına, tekrar aynı hatayı tekrarlamamaları için yaptırım uygularlar diye umuyordum.
I was hoping they were gonna do something to Manitowoc County... and set them straight so they don't do it again.
Ona söylemediğimiz tek şey, hala yaşadığı şehirin Şerif Departmanına dava açarken dikkatli olması, çünkü kendini cinayetle suçlanırken bulabileceğiydi.
The one thing we didn't tell him is that you have to be careful when you bring a lawsuit against a Sheriff's Department in a community where you still live, because you could end up getting charged with murder.
O gece mi söyledim, yoksa sonradan Şerif Departmanında mı söyledim hatırlamıyorum.
I do not remember if it was that evening or possibly at the Sheriff's Department.
Steven'ın mahkemesinden sonraki geçen 18 yıl içinde, hem Şerif Tom Kocourek..... hem de Bölge Savcısı Denis Vogel görevlerinden ayrıldılar. Steven Avery'nin Penny Beerntsen'a saldırıdan suçlu olmadığını haber vermek için Denis Vogel'ı aradığımda,... bir şok, bir şaşkınlık bekledim.
When I called Denis Vogel to tell him the news that Steven Avery wasn't guilty of assaulting Penny Beerntsen,