Bağırma traducir español
1,637 traducción paralela
O zaman elimde bir Niblick sopası varken "dikkat" diye bağırma.
Entonces no grites "fore" cuando tengo un niblick en la mano. ¿ Un niblick?
Bebeğe bağırma, onu aşağılama, eleştirme ya da onunla dalga geçme.
al niño no le grites, ofendas, insultes, critiques, humilles ni te burles de él.
Lanet. Andre, lütfen bağırma. Bu reklam.
- Andre, por favor no grites es publicidad.
Konserve domuzu! - Bana bağırma.
No me griten.
- Bana bu şekilde bağırma, Gertrude!
- No me grites.
Bağırma. Sevdiğim için öğrendim.
Mamá, no grites, yo lo aprendí porque me gusta.
Bana bağırma!
¡ No me grites!
Tehdit etme ya da bağırma istemiyorum.
No quiero ningún tipo de amenazas o griteríos.
- Tekerlekli sandalyeler, konuşma, bağırma
¿ De verdad? Sillas de ruedas estruendosas. Plática.
Bu rozet tamam mı? Bu da bana bağırma iznin yok demek.
Es una placa, y singnifica que no puedes gritarme.
Bağırma tatlım.
Deja de gritar, cariño.
Bağırma! Hayvanları üzeceksin.
No grites, enfadarás a los animales.
Bağırma, bağırma, biz de oralardan geçtik.
No grites, estás atrayendo demasiada atención.
- Bağırma!
- No grités, pará.
- Bağırma! Yaşadığı bunca şeyden sonra! Neler yaşamış olduğunu nereden biliyorsun?
Para, no está pasando un buen momento De donde sacaste esa idea, él no dice nada.
Bağırma.
No grites.
Bağırma!
¡ No griten!
Lütfen bana bağırma.
Por favor, no me grites.
Tamam, ama bana bağırma gerek yok.
Vale, pero no me tienes por qué gritar.
Sen bağırma gerek yok.
No tienes que gritar.
Bu bir değişim için bize onu bağırma duymak iyi oldu.
Para variar, ha estado bien oírla gritarnos.
Bağırma doktor!
No grite, doctor.
Daha çok sarılma ve daha az bağırma olsa bu ailedeki sorunların bir çoğu olmaz.
Muchos de los problemas en esta familia no existirían si hubiera más abrazos y menos gritos.
DJ'e bağırma.
No le pites a DJ.
Anne biraz dur, şu an bağırma.
Mamá, no me grites ahora.
- Ona bağırma. - Kesin şunu.
- ¡ No le grites!
Red, mırıldanırsa Eric'e bağırma.
Red, no le grites a eric si no habla claro.
Başka sefer bir adamın aracına zorla gireceksen kabininin önünde bağırma.
La próxima vez que intentes entrar en el coche de alguien, no empieces una competencia de gritos adelante de su cabaña.
Bağırma!
No tan alto!
Bağırma.
No me grites.
- Sen bağırma duymamışsın!
Aquí hay mucho ruido.
- Bağırma!
- ¡ Cállese!
Bana bağırma, Sana şunu söyleyeyim,
No me grites. Déjame decirte algo.
Ralph bana bağırma.
Ralph, para de gritar.
Çok bağırma yoksa reklamlarda sesin çıkmaz.
¡ Haga un comercial de mentas, su aliento está mortífero!
- Lütfen bağırma. Lütfen.
- Por favor, no grites.
Tabii gelebilirsin hayatım ama çok bağırma, Peter Amca uyuyor.
Si, por supuesto que puedes, mi amor, pero habla bajito. Tío Peter está durmiendo.
- Karen, lütfen, bağırma.
- Karen, por favor, no grites.
- Bana bağırma! - Bağırmama sen sebep oluyorsun.
Todo lo que haces y no me escuchas.
Nancy, bağırma.
¡ Nancy! No grites.
Sana ne yaparsa yapsın bağırma.
Te haga lo que te haga, no grites.
İçeriden bağırma sesi geldi.
Al parecer, gritó.
Peki bu ne? Bağırma talimi mi?
¿ Qué son ésos, gritos de práctica?
Bağırma, çok dikkat çekiyosun.
Es un robot.
Bi bağırma dur...
Vengan y cómprenlo. Calidad al menor precio.
Kırma olanın bağışıklık sistemi tamamen çökmüş.
El sistema inmunológico de los híbridos está destruido.
Bağırma!
¡ No tan alto!
Artık bağırma.
Deja de gritar.
Birbirleri için uzaklaştırma emri çıkarttılar, hep bağırışırlardı.
- ¿ Por qué desagradable?
- Öfkeli görünüyordu. - Beni bağırttırma.
Me obligas a usar los musculos.
- Bağırma.
- No me grites.