English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ D ] / Dar

Dar traducir español

52,810 traducción paralela
Begbie öfkeden kudurdu, sustalı işini abarttı neredeyse cüzdanı unutacaktık.
Begbie se volvió loco. Empezó a dar navajazos. Casi olvidamos la cartera.
Ayrıca dar görüşlüler.
Con mentes pequeñas también.
Sana köylülerle ilgili küçük bir tavsiye verebilir miyim?
¿ Te puedo dar un consejo sobre los aldeanos?
Ne kötü, bu kez ağzının payını gerçekten verecektim.
Qué lástima, le iba a dar una reprimenda esta vez.
Görünüşe göre, güya sevdiğini söylediğin kişilere arkanı dönmek gibi kötü bir alışkanlığın var.
Parece que tienes un mal hábito De dar la espalda a aquellos que supuestamente amas.
MacKenzie, yarım yamalak resimlere dayanarak kendi dünyanda olanları anlamlandırmaya çalışıyorsun.
Mackenzie, estás tratando de dar sentido a tu mundo Basado en un cuadro muy incompleto.
Stuart'ı teknenin içinde banyo fotoğrafları ile kıskandıramazsın.
A Stuart no le vas a dar envidia con fotos de dentro del baño del barco.
- Hadi bu bebeği geri döndürelim. - Üzgünüm.
Vamos a dar la vuelta en el bote
Beyefendi, size hastalar ile ilgili bilgi veremem. Polis olmadığınız sürece.
Señor, no podemos dar información sobre ningún paciente a menos que sea Policía.
Bu özel günü resmen başlatmak için bir yarışma düzenleyeceğiz ve en romantik tebrik kartını seçeceğiz.
Haremos un concurso para ver quién escribe la tarjeta más romántica para dar inicio a la nueva festividad.
Bir örnek oluşturmaları gerekiyor.
Tienen para dar un ejemplo.
Tekerleklerle parayı alıp uzayalım.
Nos van a dar mucho dinero por ellas.
Şükran duası etmek ister misin?
¿ Quieres dar gracias?
Tamir etmek istiyorsan sana başkasının numarasını verebilirim.
Si quieres renovar, te puedo dar el número de alguien.
Sende rahıtsız oulrsan arkanı dönersin.
Dar la vuelta, estás de guardia.
Optimus, senin için hayatımı feda ederim.
Optimus, voy a dar mi vida por ti.
- Beni pek rahatlattığı söylenemez.
- No vamos a dar las ruinas de una caída, ¿ verdad?
Benim... Derse gitmem lazım.
Tengo que dar clase.
Şuracıkta öğretmen ifademi versem?
¿ Puedo dar mi declaración?
Sadece öğretmen olabilirim ama bu bana öğretme etkinliğimi ciddi ölçüde etkileyecek bir konu hakkında kahrolası bir soru sorma hakkı veriyor!
Puede que solo sea un maestro, pero eso de seguro me califica ¡ para hacer una maldita pregunta sobre algo que afectará mi habilidad para dar clases!
Dar kotumun içine sığmaya çalışıyorum.
Quiero usar pantalones ajustados.
- Dar kotunun içine sığmaya çalışıyor.
- Quiere usar pantalones justados.
Vereceğim.
te lo voy a dar.
~ Bana geri adım attırma. ~
"No me permitas dar un paso atrás."
Bana geri adım attırma. ~
"No me permitas dar un paso atrás."
Ama bankalar bize kredi vermiyorlar.
Pero los bancos no nos quieren dar préstamos.
Tadı güzelmiş biraz daha alayım.
Bueno, eso sabe muy cariñoso. Déjame dar un bocado de eso.
Yeni öğrendim ve daha Brian'a bile söylemedim.
Me acabo de dar cuenta. No le he dicho a Brian aún, así que...
Tek yapman gereken, arkasını toplamak ve sırtını sıvazlamak.
Todo lo que haces es limpiar sus desordenes, dar palmaditas en sus cabezas.
Şu anda uzaklaşmak için size 2 milyon dolar vereceğim.
Te voy a dar $ 2 millones por alejarte ahora mismo.
Üstümü değiştirirken sana kahve getirmemi ister misin?
¿ Te puedo dar un café mientras me cambio?
Biraz yumruk antrenmanı yapalım, ne dersin?
Vamos a dar un par de golpes. ¿ Si? Y uno...
Şimdi, fotoğraf makinemi istiyorsun ve ben de sana vermek istiyorum.
Ahora posees mi cámara, y te la quiero dar a ti.
Onların mekânındayız ve derhâl geri dönmemiz gerek!
Estamos en su territorio... ¡... y debemos dar la vuelta ahora mismo!
Sadece güneş tepe noktasındayken bu gerçekleşir o yüzden zemin katta, dar bir sokakta yaşadığın kanaatindeyim.
Solo lo toca cuando el sol da de lleno, por eso intuyo que vive en una calle estrecha en una planta baja.
Kızımızı beslerken, onun ağlamasını sustururken, o zaman işte.
Cuando ibas a dar de comer a nuestra hija. Cuando hacías que parara de llorar, era ahí.
Özünde bir sürü hayvanının hayatta kalma stratejisinden fazlası olmayan bir şeye duygusal önem atfedecek şekilde evrildik.
Hemos llegado a dar un significado emocional a lo que solo es una estrategia de supervivencia del animal gregario.
Bir memelinin bir kerede 50 sıçrayıştan fazla yapması sağlıklı değildir.
No es saludable para un mamífero dar más de 50 saltos a la vez.
Bunun önüne geçmemiz gerek.
Tenemos que dar la cara con esto.
Sadece şairane bir fon.
Para dar un fondo pintoresco.
- Peki. - Ama tüm param bu.
Cariño, te puedo dar esto, pero es todo lo que tengo.
Çünkü sizi nasıl benzeteceğimle ilgili daha yeni bir şarkı yazdım!
¡ Porque he escrito una canción sobre cómo os voy a dar para el pelo!
Üç poz vereceğim. Hazır mısınız?
Os voy a dar tres poses. ¿ Listos?
Tek sorunum şu, bu pantolon bana biraz dar.
La única pega es que me quedan un poco ajustados los pantalones.
İçinde tekme atıp zıplayabilir miyim, bilmiyorum.
No sé si podría dar una patada o un salto.
Hoplayıp durma!
¡ Deje de dar coletazos!
Sinyal olayını şimdi yapabilir miyiz?
¿ Puedes dar la señal esa?
Birkaç ders verebilirim.
Yo podría dar un par de clases.
Bir göz atmak isterim.
Quisiera dar un vistazo.
Şimdi detaylara giremem ama şunu bil, her şeyi altüst edecek.
No puedo dar detalles, pero debe saber algo. Esto cambiará todo.
- Japonca, Japonca.
¿ Puedes dar un nombre? Japonés, Japonés.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]