Demek öyle ha traducir español
203 traducción paralela
- Demek öyle ha? - Elbette.
¿ Por qué no crear un romance?
Demek öyle ha?
¿ De veras?
Demek öyle ha?
¿ Ah sí?
Demek öyle ha!
¡ Les parece a ustedes!
- Var evet, eğer... - Demek öyle ha!
Sí que puedo... - ¡ Eso cree usted!
- Demek öyle ha?
- Ah, sí?
- Demek öyle ha?
- Tan simple como eso, ¿ eh?
Demek öyle ha?
¿ Conque sí?
Demek öyle ha?
¿ Ah, sí?
Demek, mirasa konduk, öyle mi?
Oh! Así que nos ha llegado una fortuna, ¿ verdad?
Demek öyle, ha?
Entonces, ¿ hasta aquí llegamos?
Demek öyle yaparsın ha?
¿ En serio?
- Ah, demek öyle, ha?
- ¿ No lo sabes?
Ha demek öyle bir şey?
Oh, conque esas tenemos, ¿ eh?
- Öyle demek ha?
- Conque sí, ¿ eh?
Demek öyle düşünüyorsunuz, ha?
¿ Así que esto es lo que cree?
- Öyle diyerek ne demek istedi?
¿ Qué ha querido decir?
Öyle demek, ha?
¿ No?
- Öyle yaparak ne demek istedi?
- ¿ Qué ha querido decir?
- Demek öyle, ha?
- Bueno, ya está, ¿ no? - Eso es.
Demek sence Tony ondan hoşlandı, öyle mi?
¿ Entonces crees que ella Ie ha impresionado?
- Demek öyle diyorsun ha?
Crees que si, Â ¢ eh?
Demek öyle, ha?
- ¿ Ah, sí?
Demek öyle oldu, ha?
De manera que ella es como él, huh?
Sen... yani demek istiyorsun ki, öyle bir durum var ki, bu aldatmacayı yaratması gerekli oldu.
¿ Quiere decir que la situación es tal que ha tenido que inventarse esta farsa?
- Kendinize sake alırsınız. - Öyle demek ha?
Vamos, quédeselo y aproveche para invitar a los jóvenes.
Öyle demek istemedim Cal.
Cal. Ha sido un momento de ira.
Oh, demek, devlet malını çaldığını itiraf ediyorsun, öyle mi?
¿ Ha robado al gobierno?
Demek öyle, aramızdaki küçük anlaşma, ha?
Ése es nuestro trato.
Öyle demek istemedim.
Eso ha sido egoísta.
Demek beni duydun, öyle mi?
Así que ha oído hablar de mí.
Öyle mi demek istedin?
¿ Te ha importado?
- Demek öyle?
¡ Ha debido largarse en el momento en que entré!
Demek öyle?
Eso ha dicho?
Demek öyle, ha!
¿ Cómo puedes hablar así?
Bak, hep, hep o atılan kurşunlar... ve şu silahlar yüzünden. Öyle korktum ki. Lütfen tatlım, öyle demek istemedim.
Ha sido por todos esos tiros... y las pistolas. ¡ Me he asustado mucho!
- Demek öyle, ha?
- ¿ Así que ésas tenemos?
- Demek öyle, ha?
- ¿ Y ya está?
Demek öyle diyorsun ha.
Es una forma de verlo...
Öyle demek istedi.
Es lo que ha querido decir.
Arkadaşlarımdan öyle bir izlenime kapıldınız demek ki?
¿ Ha sido una buena inversión?
Demek Aziz Monsenyör Caldana, öyle söyledi?
Así que... el querido Monseñor Caldana te ha dicho en seguida que no, ¿ eh?
Demek öyle.
Así que ha sido ella...
Öyle demek istemedim.
Ha sido sin querer.
Demek Hollywood'un o kısmı çok değişmiş, öyle mi?
Entonces esa parte de Hollywood ha cambiado, ¿ no?
Eğer Lewis öyle demek istemediyse, neden o gelmedi?
Si Lewis no iba en serio, ¿ por qué no ha venido él?
Eger Lewis öyle demek istemediyse, neden o gelmedi?
Si Lewis no iba en serio, ¿ por qué no ha venido él?
Demek öyle, ha?
Conque así lo quieren, ¿ eh?
Şehire indi. - Demek öyle.
- Ha ido al pueblo.
Demek özgürlüğü buldun, öyle mi? Özgürlük ha?
Entonces has encontrado la libertad, ¿ no es así?
Majesteleri sonunda uyandı demek, öyle mi?
- ¿ Se ha despertado ya su alteza real?