Diyelim ki traducir español
3,496 traducción paralela
Diyelim ki sen çok güzel zeki ve iyi kazanan birisin.
Por ejemplo, tú eres adorable inteligente y tienes un buen salario.
Şöyle diyelim ki Ethan... beni öptü.
Bien, digamos solo que Ethan... me besó.
Farazi olarak diyelim ki, zaman yolculuğunun mümkün olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Digamos que, hipotéticamente, vivimos en un mundo donde existen los viajes en el tiempo, ¿ vale?
O halde, diyelim ki, 40 dakikadır köprü üzerinde biri var,... suya bakıp ağlıyor, bu 911'i aramak için geçerli bir neden değil midir?
Si alguien se paraba en el puente, digamos, 40 minutos viendo el agua, llorando, ¿ no debían llamar al 911?
Bu şu anlama gelir. Diyelim ki 15 Mart'ta Pleiades takım yıIdızı gökyüzünde gördünüz.
Lo que significa que cada año, el 15 de Marzo, por ejemplo, se dice que las Pléyades aparecen por primera vez en el cielo.
Diyelim ki bizim fikrimiz bu, ki değil,
Bueno, digamos que ese era nuestro plan, que no lo era.
- Diyelim ki son sınıf öğrencileriyiz.
Digamos que somos del último año.
Diyelim ki kardeşini öldüren adamın peşinden gidiyorsun. Caddenin aşağısına doğru giderken gördün onu.
Digamos que vas tras el tipo que mató a tu hermano, le ves conduciendo por la calle.
Diyelim ki kıyı güvenli o zaman ne yapacağız?
¿ Y si la costa es segura? ¿ Qué haremos?
Varış yeriniz ileride solda. Diyelim ki Kensi babasını öldüren adamı buldu.
Su destino está delante suya, a la izquierda.
Diyelim ki sana inanıyorum.
Debo decir que te creo.
Biliyorum, artık karısını öldürdüğü için Reichman'ın peşine düşemeyiz ama diyelim ki, 3 Nisan 2004 gecesi iki kişiyi öldürdü?
Sé que no podemos perseguir nuevamente a Reichman por asesinar a su esposa pero, hipotéticamente, ¿ qué sucedería si hubiese matado a dos personas... -...
Ama diyelim ki dedik.
Pero solo, si lo hiciéramos.
Diyelim ki evlendik. Sen de beni terk edersin.
Así que si nos casamos, me abandonarás también.
Diyelim ki düşman bir medeniyet olsun.
Digamos que una civilización es hostil.
Diyelim ki öyle? O zaman'Hangi müvekkilimin peşindesin? 'derdim çünkü Pfizer'ı alamayacağını ikimiz de biliyoruz.
Diría : "¿ Cuál de mis clientes buscas?", porque ambos sabemos que no puedes tener a Pfizer.
Ama diyelim ki tek gecelik bir şey yaşadık, detayları bilmek ister misin?
Sí. Pero si solo consigo una noche de sexo, ¿ aún querrás saber los detalles?
Telsizde iki garip insan olabilirler ama diyelim ki kız dışarıda bir yerlerde.
Putos raros en la radio, pero... digamos que está ahí fuera.
Diyelim ki, sivri dişleri var kan emiyorlar, güneşe çıkarlarsa kavruluyorlar haçlardan pek hoşlanmıyor ve sarımsak yiyemiyorlar ne dersin bu yaratıklara?
Di que tienes colmillos y estás chupando puta la sangre y ardiendo en el sol. y no puedes tocar un crucifijo, y no puedes comer el ajo... - ¿ Cómo lo llamarías?
Diyelim ki onların büyüklükleri duman parçacıkları olsun, tamam mı?
son aproximadamente del tamaño de, digamos, partículas de humo, ¿ de acuerdo?
Diyelim ki Koruyucu'nun kafasını bir tabakta buraya getiren kişi kayda geçer.
Digamos que alguien trae la cabeza de la Protectora en una bandeja.
Diyelim ki internette bir profilin var- -
Déjame decirte que si te hicieras un perfil para citas en internet...
Diyelim ki Earl Mayfield ve Renko'yu Henderson vurdu.
Digamos que Henderson disparó a Earl Mayfield y a Renko.
Diyelim ki balistik inceleme Walter Henderson'la Earl Mayfield ve Renko'nun aynı silahla vurulduğunu gösterdi.
Se supone que Balística demostrará que la bala que mató a Walter Henderson coincide con la que disparó a Earl Mayfield y Renko.
Diyelim ki Warren Buffet ışıkta yanınıza yanaştı.
Digamos que el buffett Warren tira Arriba junto a usted en una luz.
Diyelim ki bulunmak istemiyor.
Puede que no quiera que la encuentren.
Diyelim ki bir şekilde paçayı kurtardık. Kraut denen şerefsiz bizi göz açıp kapayıncaya kadar doğrar.
Aún si lo hace, de alguna manera aunque no nos cuelguen el maldito Kraut nos carneará.
Ama, diyelim ki eğer ders yerine, bağımsız... çalışma falan yapsak bedensel, gibi, sanki
Pero, y si, no sé, en lugar de una clase normal, tuviéramos una clase... particular sobre algo físico, algo como,
Diyelim ki atlattık, parayı nasıl uzaklaştıracağız?
Y si sobrevivimos, ¿ cómo sacaremos el dinero?
Pekâla diyelim ki müvekkilin uyuşturucudan uzaklaşırken bir takım tehlikeli askerlerle yakınlaştı.
Está bien. Pero, supongamos que mientras estaba saliendo de las drogas su cliente se volvió cercano a un grupo de veteranos vulnerables y supongamos que los convenció de llevar a cabo una serie de robos a mano armada aprovechándose de todo lo que podría enterarse...
Diyelim ki bir teröristin peşindesiniz,
Digamos que estás tras un terrorista.
Malzeme temin etmek için Dover'da limandan ayrılmışlar. Diyelim ki bunlar gemileriniz.
Digamos que se trata de sus barcos.
Peki diyelim ki sen "kocamansın",
De acuerdo, digamos que estás "como un camión"...
Diyelim ki sen yağlı, kocaman, bir adamsın. Ne olmuş?
Digamos que eres un gran camión gordo. ¿ Y qué?
Ben bir şey söylediğimde sen de zekice karşılık verirsen ki bu arada böyle bir ihtimal çok zor. Tartışmanın iyiliği için diyelim ki söyledin belki de kazara, işte sadece o zaman ben "Tuş" diyebilirim.
De acuerdo, si digo algo y tú dices algo ingenioso, cosa que, por cierto, es altamente improbable, pero digamos que, por el bien de la argumentación, lo haces, quizá por accidente...
Diyelim ki o kadar aptalım.
Bueno, digamos que lo soy.
Diyelim ki tavuk servis ediyorlar.
Están sirviendo... digamos pollo ¿ Ok?
- Diyelim ki bir- -
- Digamos que era un...
Diyelim ki dışarı çıkıyorum simidimi kesmek istiyorum ya da ayakkabımı tamir ettirmek istiyorum.
Digamos que estoy fuera y, ya sabes, sobre lo de tener libertad de movimientos, y quiero cortar una rosca, improvisar algo.
Diyelim ki sadece orayı yapmayı bırakmalarını istemiyorum.
Supongamos que yo no solo quiero evitar que construyan ese lugar.
Diyelim ki tamamını durdurmak istiyorum.
Supongamos que yo... -... quiero detener todo. - ¿ Todo de qué?
Peki, diyelim ki biraz buralarda olacağım sadece bir süre, söz vermiyorum.
Así que, digamos que me quedo... sólo por un rato, sin promesas...
Diyelim ki biliyorum, sana neden söyleyeyim?
¿ Y por qué debería decírtelo así lo supiera?
Diyelim ki ben Vales'im ve Glitch'i vurdum savaşı başlatmak için.
Digamos que soy Vales y disparo a Glitch para empezar esa guerra.
Tamam, madem sen her şeyi çözdün diyelim ki seni vurmak üzere emir aldım... Normal yoldan gidemiyorum, "Aramızdaki ilişki yürümüyor ikimiz de farklı şeyler istiyoruz, senin değil benim hatam." deme.
Bien, ya que lo tienes todo resuelto, supongamos que yo ordené asesinarte, no podría hacerlo de la manera normal " La cosa no está bien entre nosotros,
Diyelim ki bir mucize oldu polisleri geçtiniz,.. ... eli uzun çalışanlarımın çalmalarını istemediğim belli malları tuttuğum bir bölüm var.
Suponiendo que por algún milagro pasen a los policías, de acuerdo, hay un compartimento donde guardo ciertos ítems que no quiero que mis empleados de dedos pegajosos se lleven.
Diyelim ki, viski içmeyi seviyorum.
Me gusta beber whisky.
Hadi diyelim ki onun yediği şeyleri tecrübe ediyorum.
Digamos que estoy experimentando con lo que come.
Peki diyelim ki Ramset Park'da bir patlama olsa buraya ilk gelen Sewage'den biri olsa sorumlu onlar mı olacak? Leslie'nin işinin ne kadar çekilmez olduğundan haberim yoktu.
No tenía idea de lo espantoso que era el trabajo de Leslie.
Hadi diyelim ki evden birisi, Oregon.
Bueno.
Bu arada, kendilerini halkın önünde ihmal cinayetiyle suçlayacaksın,... tut ki yanıldın diyelim, seni mahkemeye vereceklerdir.
Y por cierto, si los acusas públicamente de homicidio por negligencia y te equivocas, te van a demandar.